Ara

Yansımalar - Ali Ramazan Dinç / Halime Hüsna Özüdoğru

Yansımalar - Ali Ramazan Dinç / Halime Hüsna Özüdoğru

Yansımalar, insanın hayatına rehberlik eden ve hem bireysel hem de toplumsal düzeyde varoluşunu anlamlandıran önemli bir kavramdır. Öğretilerin bireysel veya toplumsal yaşamdaki izdüşümlerinin bir ifadesidir. İnanç üzerine düşünmenin, dua ve ibadetin ruh hâline etkisinin, tövbe ile arınmanın, zikir ile hâli güzelleştirmenin ve güzel ahlak ile toplumsal bir etki oluşturmanın tezahürüdür. Tasavvufî düşüncede (buna “derûnî düşünce” de diyebiliriz), Allah’ın tecellilerinin (yansımalarının) kâinatta ve insan ruhunda görülmesi anlamına gelir.

 

Ali Ramazan Dinç Hoca Efendi’nin kaleme aldığı bu nadide eser, hacmi küçük gibi görünmekle birlikte, okudukça derinliği artan ve ölçülemeyecek kadar engin bir kıvama sahip eserlerden biridir.

Kitabın girişinde, “İlâhî tecelliler, ancak uyanık gönüllerde yankılanır ve oradan bütün bir âleme yansır.” cümlesiyle karşılaşıyoruz. Bu ifade, “İlâhî tecellilere nasıl mazhar olunur, bunun reçetesi nedir, nelere dikkat etmeli ve bu yoldaki azıklarımız ne olmalı?” gibi soruları akla getiriyor. Ali Ramazan Dinç Hoca Efendi ise bu soruları, eserini beş bölüme ayırarak aşamalar hâlinde cevaplandırıyor.

Kitabın beş bölümden oluşan ilk kısmında, “Sonsuz Nur” başlığı altında; Rabbimizin En-Nur esmâsının sahibi olması, insanlığın en seçkini olan, her şeyin onun hürmetine yaratıldığı, Rabbimizin “Habibim” diye vasıflandırdığı Peygamberimiz (sav) ve Ümmet-i Muhammed’in faziletleri anlatılıyor. Peygamberimiz’in, “Ben sünneti seniyyeme riayet edeni tanırım.” buyurması ve “Şüphesiz Allah’ın Rasulünde sizin için güzel örneklik vardır.” (Ahzâb, 21) âyeti ışığında sünnetin önemi; ayrıca “Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107) âyetinin çerçevesinde Peygamberimizin kıymeti ifade ediliyor.

 

İkinci bölümde, “Manevî Yol” başlığı altında; teslimiyet kavramı, “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.” (Necm, 39) âyetiyle açıklanarak çabanın önemi vurgulanıyor. Teslimiyet, muhabbet ve rabıta ile elde edilir. Marifet ilmi, Hak’tan gayri hiçbir şeye nazar etmeyip Mevlâ’yı tanımaktır. Bu makama erişen kişinin gönlünde, Allah’ın razı olmayacağı hiçbir şey kalmayacağı; bunun da ancak zikir ile mümkün olacağı, Peygamberimiz’in “Zikrullah’ın dışındaki sözler kalbi karartır.” hadisiyle ifade ediliyor. Nefis mertebelerini aşarak bu manevî yolu kat edenlerin karşılaşacakları nimetler, duydukları manevî tatlar, kendilerine ikram edilen lütuflar ve mutlu bir sona kavuşmanın huzuru anlatılıyor.

 

Üçüncü bölümde, “İmanın Lezzeti” başlığı altında; Allah ve Rasûlü’ne muhabbetin önemi işleniyor. Nafile ibadetlerin ehemmiyeti, her daim takva hâlinde olmak ve “nefy ü ispat” yaklaşımının gerekliliği vurgulanıyor. Her türlü fikir, amel ve davranışımızda O’nun rızasını en yüce gaye hâline getirmek gerektiği dile getiriliyor. Nefsimize tâbi olursak bedenimizin yorulacağı; ancak ruhumuza tâbi olursak yorulma diye bir şey olmayacağı, zira hizmet ettikçe dinleneceğimiz ifade ediliyor. Bu sebeple daima nefis muhasebesinde bulunup Hakk yolunda hizmet etmenin önemi üzerinde duruluyor.

 

Dördüncü bölümde, “Sahih İtikad ve Kuvvetli İnanç” başlığı altında; hidayet yolunun ancak İslâm olduğu vurgulanıyor. Bu nimeti bahşettiği için her an Allah’a şükür ve hamd hâlinde olmak, ahlâkı Kur’an olan Rasûlullah’ı rol model almak, bol bol Kur’an okumak ve bir “Kur’an okuma seferberliği”nde yer almak tavsiye ediliyor. Âhireti düşünmek ve bu esnada gönül temizliğine daima dikkat etmek gerektiği anlatılıyor.

Yunus Emre’nin de dediği gibi:

“Temiz et gönül evini
Dost gelecek kondurmaya”

 

Beşinci bölümde, “Vakit Çok Yakın” başlığı altında; ölüm tefekkürü, “ölmeden önce ölme”nin çeşitleri ve Erenlerin yolundan gidenlerden örnekler verilerek çerçeve genişletiliyor. Âhiret hayatı için dünyadaki hazırlığın bir nevi ekim faaliyetine benzediği dile getiriliyor. Muhasebe, nefse muhalefet, kalb-i selim, muhabbetullah, nafile ibadetler, gözyaşı, iman nuru, abdestin nuru, verâ duygusu ve salavât-ı şerife ile âhiret azığı hazırlamanın gerekliliği açıklanıyor. İyi bir hazırlık süreci olmadığında, âhirette perişan olacakların durumları âyetlerle anlatılıyor.

Son sözde, “Hedef Gözetmenin Önemi” üzerinde duruluyor: “Onlar, meleklerin, ‘Selâm size; yaptıklarınıza karşılık girin cennete!’ (Nahl, 32) diyerek mutluluk içinde ruhlarını teslim alacağı kimselerdir.” Peygamberimiz, “İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.” buyurmuştur. Bu sebeple hedefi daima gözeterek, bahsedilen esaslar çerçevesinde ilerlemek ve gayret etmek tavsiye ediliyor. Gayret bizden, tevfik Allah’tan. Rabbim üzerimizdeki rahmetini, merhametini ve yardımını bol eylesin.

Kâinatı insan için, insanı da Zât’ı için yaratan Rabbimiz, bir hadis-i kudsîde şöyle buyurur:


Biliniz ki, her cesette bir kalb vardır. Her kalpte bir gönül vardır. Her gönülde bir sır vardır. Her sırda bir gizlilik vardır. Her gizlilikte daha büyük bir gizlilik gizlidir. İşte Ben, o gizlilerin gizlisindeyim.

 Şubat 2025, sayfa no: 20-21

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak