Zamanda var olmak, vakti kuşanmak ve ânı yaşamak tasavvuf erbâbının temel çabasıdır. Ömrü yele vermek, gaflet uykusuna dalmak, nefesi boşa harcamak ve beyhûde bir ömür sürmek onların nezdinde acınacak bir haldir. Zamanda var olan sûfî, sûret bakımından hâdis bir varlık olsa da hakîkati bakımından ezelî bir hikmete sâhiptir. Bu anlayıştan hareketle Yûnus Emre ten dünyâmızı önceleyen ve ne denli büyük bir hakîkate sâhip olduğumuzu şu şekilde dile getirmektedir:
Çarh-ı felek yogıdı cânlarumuz var iken
Biz ol vaktin dost idük 'Azrâîl agyâr iken
Niçe yıllar biz anda cem' idük cân kânında
Hakîkat 'âleminde ma'rifet söyler iken
Çalap 'ışkı cândaydı bu bilişlik andaydı
Âdem Havvâ kandaydı biz anunla yâr iken
Dün geldi sâfî Âdem dünyâya basdı kadem
İblîs aldadı ol dem Uçmak'da gezer iken
Ol vaktin biz uçarduk cevlân urup göçerdük
Nûrdan şarab içerdük Hak bizi toylar iken
Cânlar anda bilişdi ol dem gönül alışdı
'Âlem halkı karışdı denizler kaynar iken
Şükür bu deme geldük dostları bunda bulduk
Tuz ekmek bile yidük 'ışk demin oynar iken
Ne ogul vardı ne kız vâhid idük anda biz
Konşıyıduk cümlemüz nûr tagın yaylar iken
Ne gök varıdı ne yir ne zeber vardı ne zîr
Yûnus dostdan haber vir 'ışkıla göyner iken.
Azrâil’in (as) zikredilmesiyle ölümlülük ve zaman ilişkisine dikkat çeken Yûnus Emre, bir yanda zamanla var olan bedenden bahsederken, bir yandan da rûhun elest bezmine dikkat çekmektedir. Bedenin bozulan terkibinin aksine rûhun ezelî ve ebedî âlemlere olan seyrine dikkat çekilmektedir. Varlık mertebelerinin letâfetten kesâfete doğru gelişimine, insanın şehâdet âlemine nüzûlü ile ahadiyet mertebesine yükselişine işârette bulunulmaktadır.
Ruhlar âleminden beri âşinâ olduğumuz Dost dîdârına âşık olanların bugünü yarına bırakmaması ve vakitlerini boşa geçirmemesi gerektiğinden bahseden Bursalı Âşık Yûnus, sevgi alışverişinde bulunanların kendilerinden bile usanacaklarını şu şekilde dile getirmektedir:
Miskin Yûnus var yârına
Koma bugüni yarına
Yarın Hakk'un dîvânına
Varur Allah diyü diyü
Kulun Rabbini daha dünyâda yaşarken bilmesi, görmesi ve bulması gerekmektedir. Bugünün işini yarına bırakmaması gerekmektedir. Bugün mânâ gözü ile görüp Hakk'ı idrâk edemeyen kişi yarın kör kalacaktır. Sonunda Hakk’ı görüp idrâk edemeyecektir.
Yûnus Emre dünyevî telaşlarla kendini bilmeden, tefekkür etmeden, aşka koyulmadan ve ilim yolcusu olmadan ömür geçiren kişilere seslenir. Ömrünü beyhûde bir şekilde geçiren bu kişilerin perîşan hallerini ağaç ve kuş metaforu ile anlatır. Tâze yaprakları, gösterişli dal ve budakları bulunan ağaçlar da bir gün yaşlanacak, kuruyup kavrulacaktır. Her fidan da bir gün böylesi bir sona mâruz kalacaktır. Bu minvalde ağaca seslenen Yûnus, onun da zamanla geçeceğini, yaşlanıp kuruyacağını, sonunda yok olacağını söyler. Yıllardır dalına ve budağına güvercinlerin ve turaçların konmadığını hatırlatır. Tâzeliğini, fidanlığını kaybeden, canlılığını yitiren, kuşların cıvıltısına hasret kalan bu ağacı Yûnus Emre gafletle ömür süren insana benzetir. Ömrünün geçtiğini ve bir an evvel uyanmasını söyler. Yûnus Emre insan ömrünü kuş ile sembolize eder ve şöyle seslenir:
Gideridüm ben yol sıra yavlak uzamış bir agaç
Böyle latîf böyle şîrîn gönlüm eydür birkaç sır aç
Böyl’ uzamak ne ma'nîdür çünki bu dünyâ fânîdür
Bu fuzûllık nişânıdur gel beri miskînlige geç
Böyle latîf bezenüben böyle şîrîn düzünüben
Gönül Hakk'a uzanuban dilek nedür neye muhtâc
Agaç karır devrân döner kuş budaga bir kez konar
Dahı sana kuş konmamış ne gügercin ne hod duraç
Bir gün sana zevâl ire yüce kaddün ine yire
Budaklarun oda gire kaynaya kazan kıza saç
Er sırrıdur surrun senûn er yiridür yürün senün
Ne yirdedür yirün senün sana soraram iy agaç
Yûnus imdi bir nice eksükligün yüz bin anca
Kur’agaca yol sorunca teferrüclen yoluna geç.
Kuşun budağa bir kez konması ile insana ömür fırsatı bir kez verileceğine işârettir. Şiirde güvercin ve turaç gibi adından bahsedilen kuşlar ise insana ömür sürerken verilen fırsatlardır. Bu kuşlar hikmet ve muhabbet için yaşaması gereken insanlar tarafından elde edilmeli, kaçırılmamalı, iyi değerlendirilmelidir.
Kuş ile sembolize edilen bu insan ömrünü Yûnus Emre bir başka şiirinde ecel avcısının yakalayacağı uçan bir kuşa benzetmektedir:
İy benüm ‘ömrüm kuşı kanda varasın birgün
Ecel avlayup yudar ele giresin birgün
Gelüp gögsüne kona dutuşup cânun yana
Bir kadeh şerbet suna içüp kanasın birgün
Görmege gelenleri hâtırun soranları
Sevgili yârânları görmez olasın birgün
Yârânlarun geleler seni ta'cilleyeler
Soyalar tonlarunı 'uryân olasın birgün
Binüp agaç atına yönelüp Hazretine
Şol kara yir altına gire yatasın birgün
Tap tîmâr eyle tene yarak eyle bu câna
Şol yılana çıyana nasîb olasın birgün
Münker û Nekir gele hâllerün düşvâr ola
Dilünce su'âl sora cevâb viresün birgün
Yûnus Emrem n'idesin kaçup kanda gidesin
Erenler sohbetine gelmez olasın birgün.
Yûnus Emre insan ömrünün çok değerli olduğunu, bunun Hakk’a ve hakîkate yönelerek iyi geçirilmesi gerektiğini değişik remizlerle dile getirir. Bu çerçevede ömür esen yele, yayla atılmış bir oka, tez geçen bir pazara şu şekilde benzetilmektedir:
Firâkun bagrumı taglar ne bilsün kadrüni saglar
Seni görmeyeli dostum bu gözüm kanlı yaş aglar
Akar yaşum sele benzer 'ömür geçer yile benzer
Güler yüzün güle benzer ne bilsün geçe bu çaglar
Gülün bülbül olur yâri anuniçün kılur zârı
Gülistândur anun yiri makâm olmaz ana bâglar
Balı yagı n'ider bülbül din ana karşu gülsün gül
'Âşık yükini şöyle bil ki çekmedi yüce taglar
'Âşık'ışkun yükin çeker yücelerden yüce çıkar
Görür dost yüzine bakar gönül ma'şûkına baglar
Dervîş Yûnus honı geldi teveccüh ma'şûka kıldı
Gönülde sevdügin buldı anunla gönlüni bağlar.
Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir, şol göz açıp yummuş gibi
İşbu söze Hak tanıktır, bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin âdem oğlanını, benzetmişler ekinciye
Kimi biter, kimi yiter, yere tohum saçmış gibi
Bu dünyâda bir nesneye, yanar içim, göyner özüm
Yiğit iken ölenlere, gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise, bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele, hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise, bir eskice verdin ise
Yarın anda karşı gele, hulle donun biçmiş gibi
Yûnus Emre bu dünyâda, iki kişi kalır derler
Meğer Hızır İlyas ola, âb-ı hayat içmiş gibi
Yûnus tüm bu dizelerinde bize yaşlılık gelip çatmadan gençlikte, seher çağlarında uyanıp gönül evimizi hikmet ve sevgiye açmamız gerektiğini, güvercin ve turaç gibi hikmet ve aşk kuşlarına dal uzatmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.
Kasım 2022, sayfa no: 16-17-18-19
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak