Ara

Ümmetin Bilge Devlet Adamı Aliya İzzetbegoviç

Ümmetin Bilge Devlet Adamı Aliya İzzetbegoviç

Aliya İzzetbegoviç (8 Ağustos 1925 - 19 Ekim 2003) sadece Bosna Devletinin kurucusu olarak değil münevver kişiliğiyle de İslâm dünyâsında yer edinmiş önemli bir düşünür ve siyâset adamıdır. İsmini taşıdığı dedesi Aliya, Osmanlı ordusunda subay olarak İstanbul’da görev yapıyordu. Bu görev esnâsında tanıştığı Üsküdarlı Sıdıka hanımla evliliğinden 5 oğlu oldu. Bu oğullardan Mustafa aynı zamanda Aliya’nın babasıdır. Dolayısıyla Aliya İzzetbegoviç’in babaannesi Türk kökenlidir.

İsmi “Aliya” Olsun

Babası Mustafa Bey, Saraybosna’nın önde gelen ailelerinden Câbiyaların kızı Hiba Hanım ile evlenir. Câbiyalar Osmanlı’nın bu bölgedeki büyük vakıflara âit gelirlerini toplayan soylu bir ailedir. Dede Aliya gün gelir Bosanki Samac’ın belediye başkanı olur. Adâletli yönetimi ile uzun süre bu görevi sürdürür. Kendisine “Büyük Aliya” denir. Aliya 1925’te Bosanki Samac’da doğar. Adını Aliya İzzetbegoviç koyarlar. İlk adı olan Aliya’yı belediye başkanı dedesinden, ikinci adını (İzzet) büyük dedesinden, soyadını (Begovic /Bey) Sultan Abdülaziz’in soyuna verdiği unvandan alır.

Aliya üçü kız, ikisi erkek 5 kardeşin ortancasıdır. Aliya’nın babası ticâretle uğraşıyordu. İşleri bozulunca Saraybosna’ya gelirler (1927). Aliya henüz iki yaşındadır. Saraybosna’ya yerleşmeleri onun eğitim sürecine girmesini sağlar. Aliya, İslâmî eğitimini çocuk yaşlarda ailesinden alır. İslâmî öğretiyi ümmet kimliğine sahip yazarlardan edinme fırsatını bulur. Bu bağlamda Mevdûdî, Muhammed İkbal, Seyyid Kutup, Muhammed Kutup, Hasan el-Benna’nın eserleri ile tanışır.

Müslüman Gençler Kulübü

Aliya daha sonra Saraybosna’da Almanlar tarafından kurulan ve kaliteli eğitimiyle bilinen liseye devâm eder. Bu yıllarda İslâmî konulara ilgisiyle öne çıkar. Bazı arkadaşlarıyla birlikte dînî konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurar. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındadır. 1944 yılında liseden mezun olur. Aliya lise yıllarında Batı felsefesi, Hint düşüncesi, Frankfurt Okulu, Batı klasikleri ve Doğu klasiklerini okumuştur.

1945 yılında Tito’nun totaliter rejimi iktidâra gelir. Aliya zorunlu olarak askere alınır. Süresi tamamlanınca askerî mahkeme tarafından “Genç Müslümanlar” teşkilatına üye olmakla suçlanarak tutuklanır (1 Mart 1946). Böylece genç Aliya 21 yaşında hapishane ile tanışır ve 1949 yılına kadar (üç yıl) hapishanede kalır.

4 Mart 1949’da tahliye olduktan sonra daha önce tanıdığı Halide hanımla evlenir. Bu evlilikten 2 kız, 1 erkek çocukları olur. 1956 yılında Hukuk Fakültesi’nden mezun olur. 1963'de avukatlık imtihanını verir. Mezun olduktan sonra 10 yıl Karadağ’da büyük bir baraj inşaatında yöneticilik yapan Aliya, 1964’de avukatlığa döner. Bir süre büyük firmalarda hukuk danışmanlığı yapar.

İlk Eserleri

Aliya bu yıllarda fikirlerini halkıyla paylaşmak amacıyla pek çok makale yayınlamıştır. Bu makaleler “Müslümanlar Neden Geri Kaldı?”, “Kur'ân’ın 1400. Yıl Dönümünde Düşünceler”, “İslâm ve Çağdaş Dönemi”, “İslâm Devrimi İçin”, “İslâm ve Müslümanların Millî ve Toplumsal Özgürlük Savaşı” gibi başlıklar taşır. 1969’da İslâm Deklarasyonu adlı eseri yayınlanır ve çok ses getirir. 1970 yılında ünlü “İslâm Bildirisi”ni kaleme alır. 1975 yılında temel eseri olan “Doğu Batı Arasında İslâm” kitabını yazar. Bu eserlerindeki fikirleri sebebiyle 1983-89 arasında hapis yatmıştır. Bu hapis yıllarında da pek çok eser kaleme alır. Hapisten çıkınca arkadaşlarıyla birlikte Demokratik Eylem Partisi’nin (SDA) kuruluşuna öncülük eder.

Bağımsızlığa Giden Yol ve Savaş

1990 yılı Haziran ayında yapılan ilk çok partili seçimlerde Demokratik Eylem Partisi birinci parti durumuna gelir. Aliya İzzetbegoviç Bosna-Hersek Federal Cumhuriyeti Devlet Başkanı görevine getirilir. 1992 yılında yapılan referandum sonucunda % 64,4 bağımsızlık yönünde oy kullanılır. Bosna-Hersek Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan eder. Bunun üzerine Sırp saldırıları başlar. BM saldırıları durdurmak yerine silah satışına ambargo koyar. Sırplar silahlıyken Boşnakların silahsız olması büyük bir drama kapı aralar.

11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'ya giren Sırp ordusu, ağır silahlarla 8 bin 372 Boşnak'ı katleder. Birleşmiş Milletler'in Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmesine ve Hollanda'dan 400 barış gücü askeri bulunmasına rağmen katliam engellenmez. Avrupa’da hukukî olarak da belgelenmiş ilk soykırım olma özelliği taşıyan Srebrenitsa soykırımı, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gerçekleşen en büyük toplu katliamdır. Bu arada Saraybosna’da 1200 gün Sırp kuşatması altında yaşayan Aliya 10 binden fazla insanın öldürüldüğünü, bunların 1300’ünün çocuk olduğunu belirterek “Ölülerimizi gömecek mezarlık kalmadığı için stadyumları ve parkları bile mezarlık hâline getirdik” der.

Aliya İzzetbegoviç 1995’de savaşı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması'nı imzalar. Aliya, 1996 yılında yapılan seçimlerle üçlü başkanlık sistemi içinde lider olarak yer alır. 2000 yılında sağlık sorunlarını gerekçe göstererek görevinden ayrılır. Üç yıl sonra 19 Ekim 2003’te vefât eder. Son günlerinde, kendisini ziyâret eden Recep Tayyip Erdoğan’a şöyle der: “Siz Evlâd-ı Fâtihansınız, onun için buralar size emânet. Bu emâneti koruyun… Bosna’ya sahip çıkın… O size emânettir.”

Düşünce Yapısı ve Tesiri

Aliya’nın hayattaki tutumu tefekkürle birlikte eylemdir. Bu sebeple ömrünün yaklaşık 10 yılını hapishanelerde ve çalışma kamplarında geçirmiştir. Aliya’ya göre İslâm dünyâsındaki durgunluğun temel sebebi eleştirel düşünme alışkanlığı olmamasıdır. Aliya, halkının ve zamânının yüklediği sorumluluklardan kaçamadığı için siyâsal kimliği ile öne çıkmıştır. Onun bilgeliği, siyâsal kimliğinden öncedir. Bosna’nın 4 yıllık bağımsızlık savaşında halkına liderlik etmiş, bilgeliğiyle halkına ümit vermiştir. Bosna savaşında 250 bin Boşnak katledilmiş, yüz binlercesi yaralanmış ve tecâvüze uğramıştır. Bu acıları yaşayan Aliya ileri yaşlarda olmasına rağmen ayakta durmayı başarmış ve zafere kadar halkını yalnız bırakmamıştır. Aliya’nın karizmatik şahsiyetinin en belirleyici yanı hem “düşünce adamı” hem de “eylem adamı” olmasıdır. Kaleme aldığı eserler ve düşünceleri bugün de İslâm coğrafyasının dört bir yanında yüzbinlerce kişi tarafından okunmaktadır.

Aliya’dan Ümmete Nasihatler

  • Eğer eğitim programlarında başarısızlık yaşamazsak, mağlup edilebileceğimiz hiçbir saha olmayacaktır.
  • Kim olduğunu, nereden geldiğini bilmeyen bir millet, nereye gideceğini ve ne için çabaladığını bilebilir mi?
  • İslâm kadını alçaltmıyor. Ama siz anneliği alçaltıyorsunuz.
  • HEDEFİMİZ: Müslümanların İslâmlaşması. SLOGANIMIZ: İnanmak ve mücâdele etmek.
  • Herkes Kur'ân'da kendisinin değeri kadarını bulacaktır.
  • İslâm'ın mesajlarını yeni vâsıtalarla ve yeni şekillerde gerçekleştirmek, her devrin ve her neslin görevidir.
  • Milletimizin esir olması için artık demir zincirlere gerek yok. Zîrâ, bir milletin eğitimindeki hevesi ve bilinci zedeleyen, yabancı ‘aydınlatma’ yumağının yumuşak iplikleri de aynı görevi görüyor.
  • Olduğunuz gibi kalın. Dîninizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.
  • İnsanın kendisini bilmemesi, cehâletlerin en kötüsüdür.
  • İslâm'ın olduğu yerde umursamazlık yoktur.
  • Eğer bir Müslüman, etrâfında başkalarının varlığını hissetmiyorsa Müslüman toplumu başarılı olmamış demektir.
  • Türkiye, bir İslâm ülkesiyken dünyâya hükmediyordu. Avrupa taklitçisi Türkiye ise dünyâda yüzlerce örneği olan üçüncü sınıf bir ülke konumunda.
  • İslâm; Kur'ân, Hadis ve diğer kaynaklarda mevcut bulunan mesajların toplamıdır. Fakat aynı zamanda İslâm gerçek dünyâda var olan bir hâdisenin, hukuk, şehirler, devletler ve medeniyetler yaratan hareketin adıdır.
  • Din de devrim de acı ve ızdırap içinde doğar, refah ve konfor içinde ölür.
  • Dünyâ üzerindeki her kuvvet, sağlam ahlâkla başlar. Her mağlubiyet, ahlâkî çöküşle başlar. Her ne yapılmak isteniyorsa, bu önce insanların ruhlarında gerçekleştirilmelidir.
  • Bize sıcacık kalpler ve soğukkanlı kafalar lazım. İyiyi kötüden ayırmak için sıcak bir gönül; hatâ yapmamak, düşüncesizce hareket etmemek için serinkanlı bir kafa.
  • Din ahlâktır, onu hayâta geçirmek ise terbiyedir.
  • Hayâtı kazanmak isteyen, onu kaybetsin.
  • Ordumuz, halkın korkmayacağı bir halk ordusu olmazsa biz gâlip gelemeyiz. Halkın korktuğu ordunun vay hâline! Böyle bir ordu aslâ gâlip gelemez.
  • Hiçbir Müslüman ülkesinde halkın ihtiyaçlarına cevap verecek ve İslâm ahlâkının anlayışına uygun olarak gelişmiş bir eğitim sistemine sahip değiliz.
  • Çağdaş insanın her şeyi anlamış olduğu inancı, onun yetersizliğinin en büyük göstergesidir.
  • Cesâret, hedeflerinizin korkunuzdan daha güçlü olmasındandır.
  • İnsanın haysiyeti, Allâh'ın onu emirlerine ve yasaklarına lâyık bulmuş olmasında yani onu sorumlu tutmuş olmasında yatmaktadır.

 Ekim 2022, sayfa no: 54-57

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak