Ara

Ümmet-i Muhammed

Ümmet-i Muhammed

Ümmet-i Muhammed, Sevgili Peygamberimiz (sav)’in yolundan giden müslümanların tümüne verilen addır.

Süleyman Çelebi mevlidinde:

"Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter."

Ümmetine o kadar düşkün ki, doğduğunda, vefâtında, mi'râc-ı güzînde, hayâtı boyunca ümmetim dedi. Ümmeti hakkında sızlanınca, Cenâb-ı Hak Cebrâil (as)’ı gönderdi ve “Ümmeti hakkında O’nu râzı edeceğiz”1 buyurdu. 

“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” Bunun üzerine kendisini dinleyenler şöyle dediler:

“Biz senin kardeşlerin değil miyiz?”

O şöyle cevap verdi:

“Sizler benim ashâbımsınız. Benden sonra da beni görmedikleri hâlde bana inanan bir topluluk gelecektir.”2

Diğer Peygamberler bile bu ümmete hayran kaldılar.

Mûsâ aleyhisselâm Tevrât’a bakıp, “Yâ Rabbi, ben bir ümmet görüyorum ki onlar yükseğe çıksa tekbir getirirler, alçak yere inseler hamd ederler. Onlar için yeryüzünün toprağı temiz kılındı. O toprakla necâsetten ve hadesten, cünüplükten, suyla temizlendikleri gibi temizlenirler. Yeryüzü onların mescitleridir. Yâni, nerede dilerlerse, orada ibâdet ederler. Onları bana ümmet eyle” dedi. Allah Teâlâ, “Yâ Musa, onlar Ahmed’in (sav) ümmetidir”3 buyurdu.

İmâm-ı Rabbânî (ks) hazretleri Mektûbât'ında: Ruhlar âleminde her peygamber, Rasûl-i Ekrem Efendimizin (sav) ümmeti olmak için duâ etmiş, yalnız Hz. Îsâ’nın (as) duâsı kabûl görmüştür. O kıyâmete yakın Hz. Mehdî (aleyhirrahmeti verrıdvân)’a tâbi olmak üzere gelecektir. 

Habeş Kralı Necâşi: “Keşke şu saltanata bedel Hz. Muhammed (sav)’e hizmetkâr olsaydım.”4

Yemen pâdişahlarından Tubba’ adındaki bir Melik, “Ben Ahmed (sav)’in Allah’tan gelen hak peygamber olduğuna şehâdet ediyorum. Eğer O’nun zamânına kavuşsaydım, O’na vezir olurdum.”5 demiş. 

Şeyh Mustafa Hulûsî (ks) tazarru ve niyâzında der ki:

Şu cihanda yâ Muhammed, senden a’lâ bulunmaz.
Hak Habîbisin, lütfeyle, yâ Muhammed Mustafâ! 

Yâ İlâhî kıl inâyet, ol Habîbin aşkına
Ümmetliğe kabûl eyle, yâ Muhammed Mustafâ! 

Ümmet-i Muhammed (sav) övülen bir ümmettir. Kur’ân’da da, diğer İlâhî kitaplarda da övülmüştür. Hz. Îsâ, İncil’de, bu ümmetin övgü dolu sıfatlarını gördüğünde, onlardan eylemesi için Allâh'a duâ etmiş, Allah da onun duâsını kabûl buyurmuştur. Yeryüzüne inmesinin hikmetlerinden biri budur. (Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte)

“Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kâbe'ye dön!
O'nun Ümmetinden ol!”
(Necip Fazıl Kısakürek) 

Râgıb el-İsfahânî ümmet için, “aynı dîne inanan, aynı zamanda yaşayan, aynı mekânda bulunan gibi gruplar” der. 

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir ümmet bulunsun”6 meâlindeki âyette Ümmet-i Muhammed’i ifade eder. 

Hz. Âdem’den Resûlullah (sav)’e kadar İslâm akîdesine inanan kimselerin hepsi tek bir ümmettir. Sevgili Peygamberimiz cihanşümûl bir Peygamberdir. Yalnız bir topluma değil bütün kâinâta gönderilmiştir.

“Biz seni bütün âlemlere ancak rahmet için (uyarıcı ve müjdeleyici) olarak gönderdik”7

“Ey insanlar! Ben, Allâh’ın hepinize gönderdiği peygamberim.”8
“Ey Muhammed! Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.”9

Peygamberlerin vazîfesi, ilâhî vahyi insanlara tebliğ edip fert ve toplumun dünyâ ve âhiret mutluluğunu temin etmektir.

Günde beş defa okunan ezanda, tevhîd ve nübüvvet inancına çağrı yapılmaktadır.

Hz. Âdem’den Sevgili Peygamberimiz'e kadar gelen dinlerin hepsinin ortak adı İslâm’dır.

Yahudilik ve Hristiyanlık, Hz. Mûsâ (as) ve Hz. Îsâ’ya (as) gelen dinlerin aslı bozulduktan sonra ortaya çıkan muharref yapının adıdır. 

“İbrâhîm ne Yahudi ne de Hristiyan idi, fakat tam anlamıyla Hakk'a yönelmiş bir Müslümandı; aslâ Allâh'a şirk koşanlardan da değildi.”10 

Bütün Peygamberlerin dâveti, Allah Teâlâ’ya ibâdet ve O’ndan başkasını ilâh kabûl etmemektir. 

Biz Sevgili Peygamberimiz (sav)’e gerçek ümmet olmak için, Kur’ân-ı Mecîd’e sımsıkı sarılacak, Sünnet-i Muhammedî’ye tutunacağız. Necip Fazıl Kısakürek'in, gençliğe hitâbesinde dediği gibi:

“Tek cümleyle, Allâh’ın kâinâtı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, O’ndan başka hiçbir tutanak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve O’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muâmeleye lâyık görecek bir gençlik…” 

Muhammed Hamidullah, Sâmî Efendi Hazretleriyle karşılaştığında der ki, “Resûlullâh’ın bir ümmetini gördüm.”  

Resûlullah (sav) buyurdular ki:

"Ümmetim mübârek bir ümmettir, evveli mi yoksa sonu mu daha iyidir bilinmez."11 

Dipnotlar

1 Müslim, iman, 346.
2 Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460.
3 İbn-i Kesîr, Tefsîr, II, 259
4 Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:365; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 115; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 2:285.
5 İbni Kesîr, el-Bidâye, 2:166; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:363.
6 Âl-i İmrân, 104.
7 Sebe, 28.
8 A'raf, 158.
9 Enbiyâ, 107.
10 Âl-i İmrân, 67.
11 Kurtubî, el-Camili Ahkâmîl-Kurân, IV, 172.

Şubat 2024, sayfa no: 4-5-6

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak