Ara

Uluslararası İlişkilerin Temel İlkeleri / Av. Necati Ceylan

Hukuk; insanların birbirleriyle, insanların devletle ve devletlerin devletlerle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Bu kuralların doğru bir şekilde uygulanması ve işlerlik kazanması adaletin sağlanması insanlığın asli görevidir. Bugün insanlık bilgide ilim ve teknolojide ilerlemiş yeni boyutlara ulaşmıştır. Ancak hukukta, adalette hakkaniyette ve ahlâk da bir ilerleme yoktur. İslâm coğrafyasında ve dünyânın birçok yerinde işlenen zulümler ve yeryüzündeki hukuk ihlalleri, bunun açık delilidir. Adaletin olmadığı yerde hiçbir şeyin var olması ve kalması mümkün değildir. Adalet, hak ve hukuk Uluslararası ilişkilerde önemlidir.   Uluslararası alanda faaliyet gösteren aktörler arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalı Uluslararası ilişkilerdir. Uluslararası İlişkiler siyasetin bir dalıdır. Uluslararası İlişkilerin çalışma alanı oldukça geniştir. Hukuk, kürselleşme, devlet egemenliği, güvenlik, milliyetçilik, ekonomik kalkınma, küresel finans, terörizm, organize suç, insan güvenliği, insan hakları ve buna benzer birçok konu ilgi alanındadır. Uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak devletleri görmekteyiz. Uluslararası ilişkiler, devletlerarası etkileşimi, çeşitli disiplinlerin yardımıyla tarihsel, bölgesel ve küresel anlamda devletlerarası etkileşimi ve bu etkileşim neticesinde meydana gelen gelişmeleri ve bu gelişmelerin oluşturduğu devletlerarası örgütlenmeleri, devlet dışı örgütlenmeleri de uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen bir disiplindir. Uluslararası hukuk ise Uluslararası ilişkiler altında bir disiplindir. Devletlerarası hukuk da denir. Ancak uluslararası ilişkilere yeni aktörlerin girişi bu dalı sadece devletlerarası olmaktan çıkarmıştır. Devletin yapılanması, uluslararası ilişkiler, devlet-toplum ve devlet-fert ilişkileri ve diğer bütün sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal ilişkilerde hukuk söz konusudur. Kısaca hukuk devletlerin, toplumların ve insanların her yerindedir. Ancak uluslararası ilişkilerde uluslararası hukuk egemen güçlere hizmet etmektedir.   20. yüzyılda uluslararası hukukun en önemli konularının başında Birleşmiş Milletler hukuku gelmektedir. Uluslar arası kuruluşların (BM, IMF, Dünya Bankası) oluşturulma amaçları ve uygulamaları adalet bağlamında değerlendirdiğimizde kuruluş amaçları ile uygulamalarının farklı olduğunu görmekteyiz.   Birleşmiş Milletler Antlaşması Uluslar arası Örgütlenme konusundaki Birleşmiş Milletler Konferansı’nın sonucunda 26 Haziran 1945’de yürürlüğe girmiştir. Antlaşmanın 1. maddesi Birleşmiş Milletler kuruluşunun amacını açıklamaktadır. BM. kuruluş yapısı hak, adalet ve eşit olmadığı gibi uluslararası ilişkilerde kuruluş felsefesine aykırı olarak amacı doğrultusunda hareket etmemektedir. Özellikle egemen güçlerin siyâsî alanda hâkimiyetini ve sömürüsünü güvence altına aldığını görüyoruz.   İMF (Uluslararası para fonu) ve Dünya Bankası küresel ekonominin yönetimi, düzen ve adalet arasında ki uzlaştırma konusunda belirli iddiaları bulunarak yoksulun ve şartları uygun olmayanların korunmasını vurgulamaktadır. Bu oluşumda da egemen güçlerin ekonomilere hakimiyetini ve sömürüsünü görüyoruz..   Yeni Dünya Düzeni’nde uluslararası adalet mümkün olmadığından çok uluslararası hukukun adaleti sağlamadığı açıktır. Küresel olarak dünyaya egemen olan emperyalist güçlerin, kendi ahlaki ve siyasi politikalarını uluslararası hukukun yerine geçirdiğini görmekteyiz. Bu halde uluslararası ilişkilerin uluslararası hukuka bağlı olarak uluslararası ilişkilerde adalet beklememeliyiz. İnsan ve toplumun fıtratına uygun tabii hukuk ilkeleri doğrultusunda uluslararası ilişkilerin düzenlenmesi halinde kurtuluş, hak ve adalet gerçekleşecektir.   [1] Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak