Ara

Tövbe Allâh'ın Kullarına “Bana Dönün” Nidâsıdır

Tövbe Allâh'ın Kullarına “Bana Dönün” Nidâsıdır

Tövbe; nefis, şeytan, dünyâ, kötü arkadaş, sosyal medya, şer güçler ve ilâhî yoldan saptırmak isteyenlerin dāvetine meylederek yönünü onlara çevirenlere; Allâh'ın: “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan, başka yollara ve yönlere dönen kullarım! Bana dönün”1 nidâsıdır. “Ey kullarım” diyerek kendisine nisbet ederek çağırması Allâh'ın kullarına en büyük iltifâtıdır. O zaman tevbe, kulluğun gereği olarak yapmamız gereken bir ameldir.

Tövbe, en büyük nîmetlerdendir. Bu nîmetle kullar, “beşer şaşar” olması hasebiyle şaşırarak girdikleri yollardan veya çukurlardan çıkarlar. Zîrâ tövbe nîmeti olmasaydı kullar bulundukları hâl üzere kalır, oldukları yerde bocalar dururlardı. Hz. Âdem'i (as) şeytandan farklılaştıran ona öğretilen bu tövbe nîmetidir. “Bunun üzerine Âdem Rabbinden bāzı kelimeler aldı (bunlarla tövbe etti); Rabbi de onun tövbesini kabûl buyurdu. Şüphesiz O, tövbeleri kabûl buyuran ve rahmeti sınırsız olandır.”2 O zaman tövbe beşerin Âdemiyetini koruması demektir. 

Tövbe, Allâh'ın kullarına uzattığı bir kurtarma kemendidir. Bu kemende bütün kullar uzanabilir. Kim hangi çukurdaysa, hangi uçurumun dibindeyse, hangi karanlık dehlizdeyse, hangi yanlış kişi veya sistemin peşindeyse, hangi günâhın girdâbındaysa elini samîmiyetle uzattığı anda bu kurtuluş kemendine tutunabilir. Kurtulma ümîdini muhafaza eder. O zaman tövbe Allâh'ın rahmetinden ümit kesmeme bağıdır.3 

Tövbe, Allâh'ın günâhın kirlerine bulaşmış kullarına verdiği temizlenme, arınma fırsatıdır. Günâhın kirleriyle kararmış kalplere reset atma, cilâlama ameliyesidir. Allah’la aramızdaki irtibâtı engelleyecek parazitlerin ortadan kaldırılmasıdır.

Tövbe, Kerîm olan Allâh'ın bütün kullarına her zaman açık bıraktığı bir kapıdır. Kul ne zaman bu kapıyı çalarsa açık olduğunu görecektir. Bu bütün kullar için geçerlidir:

Kâfirlerin Tövbesi: Kâfirlerin tövbesi küfürden îmâna dönmeleridir. Allah bu kullarına şöyle nidâ etmektedir: “Azap size gelip çatmadan önce Rabbinize yönelip O’na teslîm olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz. Hiç farkında olmadığınız bir sırada azap ansızın başınıza gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel hükümlere uyun ki sonra hiç kimse: “Allâh'a itāat husûsunda gerekeni yapmadığım için yazıklar olsun bana! Ben gerçekten de (İslâm ile) alay edenler arasında yer almıştım, diyerek (kendi kendini kınamasın).”4 Tövbe kapısı son nefese kadar kâfirlere açıktır. Son anda yapılan tövbe geçersizdir. “Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca «Ben şimdi tevbe ettim» diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabûl edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.”5 

Müşriklerin Tövbesi: Müşriklerin tövbesi her türlü şirki bırakıp bir olan Allâh'a inanmaları yāni tevhîde dönmeleridir. Çünkü Allah şirki aslâ affetmez. “Allah, kendisine ortak koşulmasını aslâ bağışlamaz, ondan başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Allâh'a ortak koşan büsbütün sapıtmıştır.”6 Bunların şirkten vazgeçmeleri, açık olan tövbe kapısından geçmeleri demektir. 

Münâfıkların Tövbesi: Bunların tövbesi nifâkı bırakıp ihlâsa yönelmeleri ve her şeyi sâdece Allah için yapıp O'na yönelmekle olur. Kur'ân-ı Kerîm onların diğer konularda olduğu gibi bu konuda da samîmî olmadıklarını haber vermektedir. “Onlara ‘Gelin, Allâh'ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin’ dendiğinde başlarını çevirirler ve büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün. Bağışlanmaları için Allâh'a duā etmişsin veya etmemişsin onlar için birdir. Allah onları aslâ bağışlamayacaktır. Şüphesiz Allah günâha saplananları doğruya eriştirmez.”7

Mü'minlerin Tövbesi: Ulemâmız tövbenin mü'minler için farz olduğunu söylemektedirler. “Ey mü'minler! Hepiniz Allâh'a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!”8 âyeti ve Sevgili Peygamberimizin “Vallâhi ben her gün yetmiş defa Allâh'a tövbe ediyorum”9 hadîsini tövbenin farziyetine delîl olarak sunmaktadırlar.

Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm de bilmeden günah işleyen mü'minlerin tövbesinin Allah tarafından kabûl edileceğini bildirerek günahkâr mü'minleri tövbeye teşvîk etmektedir. “Allâh'ın kabûl edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabûl eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sāhibidir.”10

Mü'minlerin tövbesinin kabûlü ise şu şartlarla mümkündür:

  1. a) Günâhın Hemen Terkedilmesi (Organların Tövbesi): El, ayak, göz, kulak, dil, mîde ve cinsel organla işlediği günahları terk edip sırtını günahlara, yönünü Allâh'a çevirmesidir. Burada dil ile ikrarla berâber günahların hemen terkedilmesi gerekir. Çünkü günahta ısrar günâha bağımlılık yapar. Belli bir zaman sonra günah huy hâline gelir, terki zor olur. Ayrıca kişi ne zaman öleceğini bilmediği için Allâh'ın huzuruna günahkâr olarak, tövbeye fırsat bulmadan çıkmasına sebep olur. Bununla berâber şunu da unutmamak gerekir ki günahta ısrar ve tövbeyi geciktirme bir toplumda huy hâlini almışsa bu, o toplumun helâkine sebep olan en büyük etkenlerdendir. Âyet-i kerîmede geçtiği gibi bu da yetmez. Kalbin iştirâki de gerekir.
  1. b) Pişmân Olmak (Kalbin Tövbesi): Kalbin tövbesi pişmanlıktır. Pişmanlık, “aman yâ Rabbi, ben ne yaptım! Nasıl böyle bir günah işledim” itirâfının kalbi yakmasıdır. Bu yanmanın gözde yaş olarak tezāhür etmesidir. Yaptığı hatâya dönmemek için günah ortamının terkedilmesidir. Bu da yetmez, eksikleri telâfî etmek gerekir.
  1. c) Bir Daha Günâha Dönmeme Azmi (Organlar ve Kalbin Müşterek Tövbesi): Bu da bütün organların kalbi tasdîk etmesidir. Samîmiyettir. Bir daha günâha dönmeme gayretidir. Zâten Rabbimizin bizden istediği tövbe de budur: Nasuh tövbesi. “Ey îmân edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allâh'a tövbe edin.”11 Bir daha günâha dönmemek üzere yapılan tövbedir. Bunun için bütün tedbirleri almak gerekir. Günâhı çağrıştıracak her şeyi (internet, sosyal medya, tv, reklam, basın, yayın, sohbet vs.), günâha çağıracak arkadaşı ve günah ortamlarını terk etmek gerekir. Bu da yetmez. Samîmiyetle Allâh'a yönelip daha önce yaptığı eksiklerini telâfi etme gayretine gitmelidir. 

Allâh'ın 'bana dönün' dāvetine beden, kalp ve rûhuyla dönüp samîmiyetle icâbet eden bir mü'minin tövbesini Allah kabûl eder. Bu da yetmez, Kerîm olan Allah, onun yaptığı günahları sevâba çevirir. “Ancak tevbe ve îmân edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sāhibidir. Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tövbesi kabûl edilmiş olarak Allâh'a döner.”12

Sonuç Olarak

Tövbe, Allâh'ın (cc) biz günahkâr kullarına ölüm ânı ve güneşin batıdan doğmasından sonraki zaman diliminin dışında her zaman açık bıraktığı rahmet kapısıdır. Bu kapıyı her an çalmak ve bu kapının önünden hiç ayrılmamak gerekir. “Tevvâb” yāni “çok tövbe eden” olmak lâzım. Zîrâ Allah çok tövbe edenleri sever.13 Sevgili Peygamberimiz (sav)'in her gün yüz sefer tövbe etmesinin bir sebebi de bu olsa gerektir. Yine Allâh'ımız da “Tevvâb”dır.14 Tövbeleri çok kabûl edendir.

Burada dikkat çekmemiz gereken önemli bir konu da günümüzde günahların huy hâline geldiği, toplum tarafından kanıksandığı, pazarlandığı, sosyal medya vâsıtasıyla hayâtımızın bir parçası hâline geldiğidir. Dolayısıyla günümüz Müslümanının tövbe bilincinin çok canlı ve aktif olması gerekir. Bu günah kirliliği ancak kalbimizin tövbe, dilimizin istiğfarla sürekli meşgûliyeti ile temizlenebilir.

Dipnotlar:

1 Zümer 39/53.

2 Bakara 2/37.

3 Zümer 39/53.

4 Zümer 39/54-56.

5 Nisâ 4/17.

6 Nisâ 4/116-48.

7 Münâfikûn 63/5-6.

8 Nur 24/31; Tahrîm 66/8

9 Müslim, “Ẕikir”, 41-42; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 26.

10 Nisâ 4/17.

11 Tahrim 66/8

12 Furkan 25/70-71

13 Bakara 2/222.

14 K. Kerîm'de yaklaşık 40 yerde tövbe Allah için kullanılmaktadır. 10'dan fazla yerde ise “tevvâb” (tövbeleri çok kabûl eden anlamında) sıygası ile geçmektedir.

 

Ekim 2022, sayfa no: 18-19-20

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak