İslam medeniyeti yüzyıllar boyunca farklı sanat dallarını bünyesinde barındırmış bir medeniyettir. Bugün bu sanat dallarından belki de en süslüsü olan tezhip sanatına değineceğiz. Arapça kökenli “zeheb” kelimesinden türeyen tezhip, “altınlamak” anlamına gelir. Kelime anlamından da anlaşılacağı üzere tezhip sanatı, el yazması kitapların, özellikle Kur’an-ı Kerim’in kenar süslemelerinde altın ve çeşitli renklerle yapılan bezemeleri ifade eder. Bu sanatı icra eden erkeğe “müzehhib” kadına “müzehhibe” denilir. Güzelliği ile kendini hayran bırakan bu sanat sadece bir bezeme değil, aynı zamanda sabır, sükûnet ve teslimiyet sanatıdır.
Tezhip sanatı, İslam medeniyetinin yükseldiği dönemlerde özellikle saray ve medrese çevresinde gelişim göstermiştir. İlk örneklerine Emevîler ve Abbasîler dönemin de rastlansa da özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde zirve dönemlerini yaşamıştır. Bu dönemlerde Kur’an-ı Kerim’ler, fıkıh ve hadis kitapları, divanlar ve fermanlar tezhip sanatının zarafetiyle süslenmiştir. Bu süslemeler, metnin içeriğine duyulan hürmetin dışa yansımasıdır aynı zamanda. Tezhip sanatında kullanılan malzemeler de bu sanatın zarafetini yansıtır. Gerçek altın tozu ya da varak, doğal kök boyalar, ince uçlu fırçalar ve özel mühreler kullanılır. Her biri özenle seçilen bu malzemeler, sanatın maddi ve manevi değerini artırır.
Diğer bir yandan, tezhip, sadece bir “süsleme” değildir. O zihnin ve kalbin birlikte çalıştığı bir ibadet gibidir. Bu yönüyle diğer sanatlarda olduğu gibi tezhibin de tasavvufi boyutu bulunmaktadır. Misal olarak, tezhipte sıkça rastlanan simetrik desenler, sonsuz tekrarlar, iç içe geçmiş motifler; Allah’ın sonsuz kudretini ve evrende var olan kozmik düzeni simgeler. Her tekrar, aslında bir zikir gibidir. Müzehhip, her fırça darbesinde kalben de zikreder. Bu sanatta kullanılan motifler de alelade şekiller değil, her biri belirli anlamlar taşıyan sembollerdir. Rumi, Hatai, Penç, Şemse gibi motifler, doğanın ve evrenin düzeninden ilham alınarak stilize edilmiş şekillerdir. Özellikle rumi motifler, ruhun ilahi olana yönelişini; hatai motifleri ise dünyadan soyutlanmış, tasavvufî bir âlemi temsil eder. Motiflerin iç içe geçmesi de teklik içinde çokluğu, yani “vahdet içinde kesret”i simgeler. Ayrıca tezhip yalnızca gözle değil kalple yapılan bir iştir. Her çizgi, her motif çok büyük dikkat, sabır ve incelik istemektedir. Bir müzehhibin bir eseri ortaya koyması bazen günler, hatta aylar alabilir. Bu süreç, sanatkâr için adeta bir nefis terbiyesidir. Ek olarak, tezhip, Allah’ın cemal sıfatının bir yansımasıdır. Tezhipteki her detay, O’nun sonsuz güzelliğini ve kusursuz yaratışını hatırlatır. İnsan bakarken sadece süsü değil, O’nun kusursuz yarattığı âlemi de görür. Rabbimizin Mülk Suresi’nde buyurduğu gibi: “…Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?” ayet-i celîlesi, bu sanatta adeta can bulur. Bu yönüyle tezhip göze ve gönle hitap eden bir tefekkür aracına dönüşür. Ayrıca sanatkâr sanatını icrâ ettiği sayfaları güzelleştirirken bir yandan ahlakını da güzelleştirir, ruhunu inceltir. Çünkü tezhipteki sabır, dikkat ve özveri, zamanla insanın karakterine yansır. Nakkaşhanelerde yetişen sanatkârlar sadece desen değil, aynı zamanda edep ve adap öğrenirlerdi. Mesela Osmanlı’da bir müzehhibin hocasından “icazet” alması, sadece teknik beceriyle değil, ahlaki olgunlukla da mümkündü.
Bugün hâlâ bu gelenekten beslenen sanatkârlar, tezhip sanatını yaşatmaya devam etmektedir. Pek çok sanatkâr, klasik üslubu sürdürürken bazıları da modern anlayışlarla yeni yorumlar ortaya koymaktadır. Bu da bize, tezhibin sadece geçmişte kalmış bir süsleme değil, yaşayan bir kültür mirası olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak, tezhip İslam medeniyetinin en zarif sanatlarından biridir. Güzellik, sabır, tevazu ve maneviyat bu sanatın temel taşlarını oluşturur. Her motifte bir anlam, her çizgide bir sır gizlidir. Sanatkâr, fırçasıyla sadece desen değil; Allah’a olan bağlılığını, iç huzurunu ve yaratılışa duyduğu hayranlığı da işler. Bu yönüyle tezhip, gerçekten de güzelliğin Hakk’a açılan kapısıdır. Zahirden batına geçmek isteyenler için bu kapı hâlâ aralıktır. Allah Teala yaptığımız her işte O’nun rızasını gözetmeyi, karşılaştığımız zorlukları bir nefis terbiyesi görerek, sabır, tevazu ve incelikle yola devam etmeyi, sadece onun için bu dünyada hoş bir sadâ bırakmayı hepimize nasip etsin.
Mayıs 2025, sayfa no: 16-17
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak