Ara

Tevhîd Nedir? / Abdülkādir Geylânî (rh.a)

Tevhîd Nedir? / Abdülkādir Geylânî (rh.a)

İslâm zâhirdir, îmân onun gücüdür, bundan sonra da ma’rifetullah gelir.

Mü’min sebeplere sarılarak kendi kazancını yer. Kazandığı bu nîmetin Allah (cc)’dan olduğunun bilincindedir. Îmânı kuvvetlenince bu sefer de tevekkülü sebebiyle yer, bunu da Allah’tan görür. İlk görüşü değişmez. Allah (cc) merhamet edesice! Karşılaştığın her olaydan öğüt al. Oysa ki sen kazâ ve kader konusunda Allâh’a karşı geliyorsun, Allah (cc)’a karşı gelme ve O’nunla çekişme.

Dilde İstiğfâr, Kalpde Îtiraf, Sırda Sükûn Olmalı

Dilinde istiğfârı, kalbinde îtirâfı, sırrında da sükûnu âdet hâline getir. Zikir, önce dil ile olur, sonra da kalbe sirâyet eder ve kalp ile olur, kalpteki sevgi ve iştiyak zamanla dile yansır.

Canının arzuladığı her şeyi yemek kalbi kasâvetlendirir, sırrı bağlar, zekâyı giderir, uyku ve gafleti artırır, hırsı çoğaltır, tûl-i emel sâhibi yapar.

Ey arzu ve isteklerinin hapsinde yatan kişi! Ey insanların kulu! Ey işinin sonunun nereye gittiğini bilmeyen! Ey Halkı bilmeyen! Ey Hakk’ı bilmeyen! Ey lehinde ve aleyhinde olanları bilmeyen! Şâyet hiçbir şeyi akıl etmiyorsan; bâri ölümü akıl et ve onu an. Zîrâ ölümü anmak, her hayrın ve kurtuluşun anahtârıdır. Ölümü andığın zaman bāzı lüzumsuz şeyler senden uzaklaşır. Hırsın zayıflayıp, arzu ve emellerin kısaldığında ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ diyerek istircâda bulunmuş olursun ve bütün işlerini O’na (cc) havâle etmiş olursun.

Allah Kuluna Verdiği Nîmeti Onun Üzerinde Görmek İster

Ey evlâdım! Allâh’ın nîmetlerini i’tirâf etmediğin sürece kurtulman imkânsızdır. Nîmetleri îtiraf seni tevhîde gark eder, daha sonra tevhîdde fânî olursun ve ondan başkasını görmezsin. Allah (cc)’dan şikâyetçi olan, O’nunla çekişen ve O’nunla mücâdele eden kimse O’nu nasıl sevebilir? Sevgi, aşk ve yakınlık, bu gibi fiillerle bir arada bulunmaz. Mü’minin sevgisi sağlıklı ise, mü’mine takdîr edilen musîbetlerin gelişi ona hiçbir acı ve elem vermez. Mü’minde sevgi kökleştiği zaman, kadere karşı gelme ve onu töhmet altında bulundurma durumu ortadan kalkar.

Attığın her adım kabre doğrudur. Ey insan! Şunu iyi bilesin ki; hayâtın boyunca kabre doğru dâimâ yolculuk hâlindesin.

Allah dostlarından biri -rahmetullâhi aleyh- şöyle buyurdu:

Mârifetullah; ârif kişiyi, kabûl ve reddetmek, övmek ve yermekten alıkor. Nefis devreden çıkarsa onun yerini Allâh’ın emirleri alır. Dünyâ sevgisi zâil olursa, onun yerini âhiret sevgisi alır. Âhiret sevgisi zâil olursa onun yerini Allah (cc)'a yakınlık alır. Bu mertebeye ulaşan kişi artık yakınlık ile ünsiyet kurar ve onunla rahatlar. Namaz sana Allâh’a giden yolun yarısını kat ettirir, oruç seni kapının önüne diker, sadaka ise seni kapıdan içeri girdirir.

Dünyâ Öldürücü ve Aldatıcıdır

Dünyâyı fânî, yok olan, giden, öldürücü ve aldatıcı olarak gördüm. Çok hızlı bir şekilde yokluğa doğru gittiğinden dolayı, dünyâyı mesken tutmaktan ve onun yanında durmaktan derhâl vazgeçtim. Âhirete gelince, onun yanında bir an durdum ve onun durumuna baktım; onun da kusurları bana âşikâr oldu. Bu kusur, onun sonradan yaratılmış olması ve diğer fânî varlıklarla müşterek yönleridir. Şunu gördüm ki, Allah (cc) nefsin hoşlandığı ve gözlerin bakmaktan lezzet aldığı şeyleri orada tekrar yaratmıştır. Bu konuda Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

‘Canlarının isteyeceği, gözlerinin hoşlanacağı ne varsa hepsi oradadır.’ (Zuhruf, 71.)

 

Canlarının çekeceği, gözlerinin hoşlanacağı şeyleri göreceklerini müşâhede edince kendi kendime:

“Öyleyse kalbin arzuları nerededir?” dedim ve âhiretten de yüz çevirerek, âhiretin Mevlâ’sına, yaratıcısına ve var edicisine yöneldim.

Şâyet kul, Allah (cc)’a karşı takvâ sâhibi olursa, Allah (cc) onun cehâletini ilme, uzaklığını yakınlığa, suskunluğunu zikre, yalnızlığını ünsiyete, karanlığını aydınlığa çevirir.

Ey nefis! Ey hevâ! Ey kötü tabiat! Ey irâde! Tevhîdle yetinir ve insanlara güvenip dayanma husûsunda kullarla ilişkinizi kesip, Allah (cc) ile sükûna kavuşursanız bu mertebelere sizler de erersiniz.

Havfullâh

Havârîler, Îsâ (as)’a şöyle dediler:

Bize en büyük ilmi öğret.

Îsâ (as) dedi ki:

En büyük ilim; Allah korkusu, Allâh’ın takdîrâtına rızâ göstermek ve Allah (cc) için sevmektir.

Ey Rabbimiz! Dünyâda da âhirette de bize iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru! (Bakara 2/201)

 

El-Fethu’r-Rabbânî

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak