Ara

Tesirli Tesellî: Teslîmiyet / Fatma Beyza Zortul

Tesirli Tesellî: Teslîmiyet / Fatma Beyza Zortul

“Hâlim senden gizli değilken onu sana nasıl şikâyet edeyim?”

Hikem-i Atāiyye

Dünyâ imtihan yeridir. Ona atfedilen anlamlı varlığı ve ayrıcalıklı konumu kavramış olan her mü’min dünyânın zevk ve sefâ yeri olmadığını, hakīkī mutluluğun burada aranmayacağını, aransa da bulunmayacağını bilir.

Mü’min bu dünyâdaki hiçbir şeyin kalıcı olmadığının bilincinde olduğundan bu dünyâya bel bağlamaz, bu dünyâya bağlanmaz. Allâh’ın ipine sımsıkı sarılıp yalnızca O’ndan bekler, yalnızca O’nu bekler.. Yalnızca O’ndan ister, vermese de verdiğini bilir. Bütün mülk āleminin yegâne mâlikine dayandığı ölçüde geçici ālemin elemine dayanır.         

Mü’min teslîm olandır. Her şeyin O’nun olduğuna, O’ndan geldiğine ve nihâyet O’na döndürüleceğine kalben, fikren, rûhen inanmış olandır. Yaşadığımız felâket ve helâket çağında yüreğimizin yükü her gün biraz daha ağırlaşmaktayken bizler ancak Allâh’a teslîm olarak yüklerimizden kurtulabiliriz ve daralan ruhlarımız ancak Allâh’a sığınmakla genişleyebilir. Yalnız O’nun rızāsına tālib olan garîb, O’ndan başka sığınak arar mı hiç? “Ben kâinâta, yere, göğe sığmadım fakat mü’min kulumun kalbine sığdım.” buyuran Rabbine, kalbini teslîm etmekten evlâ bir şeref var mıydı hiç?

Her musībet karşısında acziyetini iliklerine kadar hisseden bizlere dayanma gücü verecek olan endîşesiz bir teslîmiyettir. Bizler aczi de fakrı da sonsuz olanlarız, dolayısıyla dâimâ O’na muhtâc olanlarız. Sarsılmaz bir îmânın en ulvî netîcesi olan teslîmiyet ile teskîn olan ve tesellî bulan bir gönül mahzûn olur mu hiç? Böyle bir gönül başına gelen ve gelecek olan hâdiseler karşısında sıkıntı değil şeref duyar… Îman zāfiyetinden hastalanmış bir ruh ancak teslîmiyet ve tevekkül takviyesi ile sıhhate ulaşabilir. Kalben ve bedenen teslîm olanın ayakları yere sağlam basar, korku ve kederin yerine Allâh’ın rahmeti onu kuşatır. Zîrâ teslîmiyette selâmet vardır, teslîmiyette basîret vardır, teslîmiyette cesâret vardır.

Mü’min, eserden müessire giden yolda yol alandır, yol olandır. Her şey Allâh’ı işâret ediyor ve hatırlatıyor. Hastalık ve musībetler; hizmetimize sonsuz ve sınırsız nīmetler veren, ikrâmı ve ihsânı dâim olan Rahmân’ın bizlere en latīf, en nahîf hediyesidir. Dolayısıyla musībetler bizler için yakınma vesîlesi değil şükür sebebidir. Nitekim her şeyin Allâh’ın idâresinde olduğunu bilmek, kahrın da hoş lütfun da hoş demek bunu gerektirmektedir.. Son olarak Bediüzzaman Hazretlerinin sözlerine kulak ve gönül verelim: “Şu dâr-ı dünyâ, meydân-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Mâdem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubûdiyettir. Hastalıklar ve musībetler, dînî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubûdiyete çok muvâfık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati, bir gün ibâdet hükmüne getirdiğinden şekvâ değil, şükretmek gerektir.”

Tevekkeltü al’Allâh

Hamdolsun Ālemlerin Rabbi Olan Allâh’a.

Mart 2022, sayfa no: 9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak