Ara

Tesettür ve İmaj Değişikliği / Ayşegül Baltacı

Tesettür ve İmaj Değişikliği / Ayşegül Baltacı

Tesettür, kadın ve erkeğin namazda ve dışında avret mahallini örtmesi demektir. Zıddı teberrüç, çıplaklık anlamındadır. Tesettür hicretin dördüncü yılında, Hendek Savaşı sırasında Şevval ayında farz kılınmıştır. Kat’î farzdır; kitap, sünnet ve icmâ ile bu sâbittir.

Medîne’de hicap (örtünme) âyeti gelinceye kadar, mü’min kadınlar âdet üzere olan örtüleriyle kalmışlardır. Fakat bu durum hanımların, özellikle de Peygamber Efendimiz (sav)'in hanımlarının, ahlâksızlığın yaygın olduğu câhilî Arap toplumunda rencîde olmalarına sebep olmaktaydı. Hz. Âişe’ye atılan iftirâ, ifk hâdisesi, hem Rasûlullah Efendimizin, hem Hz. Âişe’nin, hem de insanların yıpranıp üzülmelerine sebep olmuştur.

Pek çok hikmet ve sebeplere binâen peş peşe gönderdiği âyetleriyle Allâhu Teâlâ, tesettürü mü’min hanımlara farz kılmıştır. “(Resûlüm!) Mü’min erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nisâ, 30) 

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; nâmus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, zînetlerini teşhîr etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mü’min kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbî kimseler yâhut henüz kadınların gizli kadınlık husûsiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler.) Ey Mü’minler! Hep birden Allâh'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr, 31)

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzab, 59) 

Allah Teâlâ örtünmeyle ilgili âyetlerde şöyle bir seyir tâkip etmiş ve arka arkaya açıklamalar getirmiştir: 

  • Erkeklerin gözlerini haramdan korumalarını, iffetlerine sâhip olmalarını istemiş, ancak bu davranışın onları rûhen temiz kılacağını bildirmiştir.
  • Kadınların da gözlerini haramdan (cinsî arzu uyandıracak yerlere bakmaktan) sakınmalarını, iffetlerini korumalarını emretmiş, hemen bunun arkasından zarûrî olarak açıkta kalanlar (eller ve yüz) müstesnâ bütün vücûdu kapatmalarını, güzel ve çekici yerlerini (ziynetlerini) nâmahreme açıp göstermemelerini istemiştir.
  • Başörtülerini boyun ve göğüslerini örtecek şekilde bağlamalarını emretmiştir.
  • Örtülecek ve açıkta bırakılacak yerleri sınırladığı gibi kadının vücûdunu kimlere karşı örteceğini ve kimlere karşı açabileceğini ayrıntılı açıklamıştır.

Hicap âyetleri indikten sonra Rasûlullâh’ın hanımları ve mü'min hanımlar yabancı erkeklerle perde arkasından konuşurlardı ve bunu evin dışında cilbaplarıyla yapmaya çalışırlardı. (es-Sire, İbn-i Hişam: 2/238)

“Cilbab belden yukarısını göbeğe kadar örten, ridâ denilen biri örtüdür”.

“Başı, boynu ve çevresini örten atkıdır.”

“Entâri üzerine giyilen geniş elbisedir.”

“Bütün vücûdu örten uzun çarşaf veya entâridir.” 

Yapılan bu târifler tesettürün nasıl olması gerektiği hakkında genel mânâda bir fikir edinilmesini sağlayabilirler. Başın, boynun ve göğsün örtülü olması, genişlik ve uzunluk gibi genel ölçüler belirleyebiliriz. 

Hz. Âişe hicap âyeti geldikten sonra müslüman hanımların durumunu şöyle anlatır: “Vallâhi, Allâh'ın kitâbını tasdîk ve O’nun indirdiğine îman açısından Ensar kadınlarından daha fazîletlisini görmedim. Nûr sûresinin örtünme âyeti gelince, erkekleri kendilerine varıp, Allâh'ın indirdiği âyetleri okumaya başladılar. Herkes bu emirleri hanımına, kızına ve bütün yakınlarına okuyordu. Hanımların hepsi Allâh'ın emrine uyarak yünden ve pamuktan yapılmış örtülerine büründüler, Rasûlullâh’ın arkasında namazı kılmaya geldiler.” (et-Tac: 3/168)

Hadîs-i Şerîf'ten de anlaşıldığı gibi hicap âyetinin ardından mü'min kadın tesettürüyle toplumdaki şerefli makāmına oturmuştur. Hayâtın her alanında söz sâhibi olup değer kazanan, kendisine itibâr edilen mukaddes varlık insan değerine yükselmiştir. Günümüzde de kendisine fuhuş ve reklâm aracı gözüyle bakılan kadın, şerefli insan makāmına ancak şehvetli ve sömürücü gözlerden kendini kurtardığı takdirde ulaşabilir. Bu da tam mânâsıyla çağdaş kadın (!) imajının değişikliğe uğramasıyla gerçekleşebilir. Kadının cinsel obje olmaktan kurtulması onun yegâne problemidir. Çözüm; yepyeni bir görünüm ve tesettürdür. Şu da var ki, mü’min kadının tesettür emrini uygulaması için bu kadar sebep ve hikmet sıralamasına gerek yoktur. Onun için yalnızca Allâh'ın emretmiş olması kâfîdir. Olayın ferdiyeti, toplumsal boyuta inmekten onun için daha önemli ve yeterlidir.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak