Ara

Tasavvufî Düşüncede Ruh ve Nefs

Tasavvufî Düşüncede Ruh ve Nefs
‘Aşk ile olsun pazarın ko nefsin hep arzuların Ver gıdâsın murg-ı rûhun ondan doğar envar sana’1 Nefis, Kur’ân-ı Kerîm’de değişik kullanımlarıyla birlikte genel olarak ‘insanı Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarına riâyet etmekten alıkoyma noktasında hîle ve kandırmacalarına karşı dikkatli olunması istenen zorlu bir engel’2 şeklinde tanımlanmıştır. Nefs, kelime olarak ‘can, ruh, his, kan, ceset, nazar değdiren göz, bir şeyin özü, cevheri, azamet, izzet, hamiyet ve gayb’ gibi mânâlara gelmektedir.3 Kur’ân-ı Kerîm’de değişik varyantlarıyla birlikte yaklaşık üç yüz yerde4 kullanılan ‘nefs’ kavramı,5 kelâm,6 İslâm felsefesi7 ve tasavvuf gibi birçok disiplinde hakkında söz söylenen bir kavramdır.8 Diğer disiplinlerdeki tanıma ve özelliklerini dile getirme gayreti bir yana özellikle sûfîler ‘Nefsin nasıl ıslah edileceği?’ noktasındaki tavırları ile konuyu enine-boyuna inceleyen taraf/kesim olmuşlardır. Mutasavvıfların tanımına göre nefs, ‘kulun kötü huyları ve çirkin vasıfları, kötü his ve huyların mahalli olan latîfe’dir.9 Sûfîler, nefsi ‘şerrin kaynağı, kötülüklerin temeli’ olarak kabûl etmişlerdir.10 Onlar nefsi Allâh’ın rızâsına ulaşmak için aşılması veya frenlenmesi gereken unsurların başında görmüşlerdir.11 Onlara göre nefsin Hakk’ın rızâsına uymayan istek ve arzuları riyâzet, mücâhede, zikir ve yoğun ibâdet süreçleri ile törpülenebilirse sâlik/kişi ilâhî rızâya uygun bir hayat yaşamaya imkân bulabilir.12 Bu anlayıştan hareket eden sûfîler, Kur’ân’da ‘emmâre, levvâme, mülheme, mutmainne, râzıyye, merzıyye ve kâmile’ şeklinde kategorize edilen nefsin her bir tavrının özelliği ve kişinin bu aşamalarda dikkat etmesi gereken hususlar üzerinde uzun değerlendirmelerde bulunmuşlardır.13 Kur’ân-ı Kerîm’de nefsin hevâ,14 gönül darlığı, kin ve hîle,15 şehvet,16 sertlik ve inatçılık,17 faydasız ve çirkin söz,18 vefâsızlık ve ihânet,19 öfke,20 zulüm,21 huy ve mizaç sertliği,22 kendini beğenme23 gibi hasletlere sâhip olduğu belirtilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de insanın nefsine karşı başarılı olabilmesi için yerine getirilmesi gereken ilkeler de sıralanmıştır. Buna göre kişi sabırlı olmalı, nefsin açgözlülüğünden uzak durmalı ve nefsin aldatıcı telkinlerine karşı koyabilmelidir: ‘Sabah akşam Rabbblerine, O'nun rızâsını dileyerek duâ edenlerle birlikte candan sebât et. Dünyâ hayâtının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gâfil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.’24 ‘Daha önceden Medîne'yi yurt edinmiş ve gönüllerine îmânı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.25Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Hâlbuki kendilerine Rabbleri tarafından yol gösterici gelmiştir.’26 Hz. Peygamber (sav) ise nefsiyle mücâdele eden ve ebedî mutluluk için yatırım yapan kimseyi ‘akıllı’; nefsinin isteklerine/arzularına boyun eğdiği halde Allah Teâlâ’dan rahmet bekleyen kimseyi ise ‘âciz’ olarak târif edip nefsin ıslâhı konusunda bireyin/sâlikin takınması gereken tavrı gözler önüne sermiştir.27 Yine Hz. Peygamber (sav); ‘Temizlik îmânın yarısıdır. ‘Elhamdülillâh’ duâsı mîzânı, ‘sübhânellâh ve elhamdülillâh’ sözleri ise yer ile gökler arasını sevap ile doldurur. Namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ziyâdır. Kur’ân senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd kimi de helâk eder’28 hadîs-i şerîfiyle nefisle çok yönlü bir mücâdeleye girilmesi gerektiği hakîkatine dikkat çekmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de hakkında az bir bilgi verildiği ifâde edilen ruh ise29 geniş anlam yelpazesiyle dikkat çeken kavramlardan bir tânesidir.30 Kur’ân’da zaman zaman Hz. Cebrâil’in sıfatı olarak kullanılan ‘Rûhu’l-kuds31 veya ‘Rûhu’l-emîn32e anlam katan bu kelime bâzen de Hz. Âdem’e Allah tarafından lutfedilen bir cevher33 olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram Kur’ân’da Hz. Îsâ34 ve Kur’ân’ın adı olarak da geçmektedir.35 Hadislerde ise ruh genel olarak ‘can’ mânâsında kullanılmıştır.36 Kelam, felsefe ve tıp ilminin de konusu olan ruh üzerinde diğer birçok âlim gibi sûfîler de bâzı değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Gazâlî (ö.1111) ruh kavramını nefs, akıl ve kalp ile birlikte ele alarak tasavvuf târihinde önemli bir aşamanın katedilmesine katkı sağlamıştır. Gazâlî’ye göre bu dört kelime hem aralarında ortak olan bir şeyin adıdır yâni aynı şeyin farklı adlarıdır, hem de daha başka birtakım anlamlar da ifâde etmektedirler. Ruh, kalp, nefs ve akıl rûhânî ve Rabbânî latîfenin adıdır. Gazâlî’nin taksîmine göre ruh; hassas, hayvânî, aklî, fikrî ve kudsî-nebevî ruh olmak üzere beş mertebeden oluşmaktadır.37 Gazâlî, rûhun bu aşamalarını zikrettikten sonra insanı diğer canlılardan ayıran aklî, fikrî ve kudsî-nebevî rûha ulaşıp bu kıvamdaki rûhun direktifleri doğrultusunda hayâta yön verme gayretinin öneminden bahsetmiştir.38 Onun bu görüşüne sûfîler de genel olarak destek vermiştir. Sûfîler, ilk yaratılan şeyin ruh olması ve bu yaratılan rûhun da Hz. Peygamber’e (sav) âit olmasından hareketle hayâtın başlangıcı aşamasında olduğu gibi devâmı ve nihâyete erişi aşamalarında da bahsi geçen ruh kategorilerinin kişi üzerinde etkili olması gerektiğinden bahsetmişlerdir.39 Bir başka ifâdeyle söylememiz gerekirse sûfîler onu ‘latîf bir cisim/madde’40 olmasının ötesinde davranışlarımıza yön veren ve hayâta bakışımızda istikameti/adâleti tesis edecek önemli bir etken olarak görmüşlerdir. Sûfî Düşüncede Bireyin/Sâlikin Dizginlemesi ve Geliştirmesi Gereken Unsurlar: Nefs ve Ruh Sûfîlere göre insanın bu dünyâya gönderiliş amacı ‘tezkiye-i nefs’ ve ‘tasfiye-i ahlâk’ ile Cenâb-ı Hakk’a vuslatla vatan-ı aslîsine dönmektir. Bunun için de mürşid-i kâmile vâsıl olup onun elinden ma’rifet suyunu içmelidir. Böylece vücûdunda olan zehirleri temizleyip pâdişah libâsını giymelidir.41 Sofyalı Bali Efendi’nin bu tesbitlerine Edirneli Nazmi Efendi şu beyitleriyle destek vermiş ve nefsin ıslâhı için uzlet yolunu işâret etmiştir: ‘Uyma nefse nefsi uydur kendüñe ķıl cedd ü cehd, Her nefes nefs ola tā her yirde münķādıñ senin.’42 ‘Hevā-yı nefs derdiniñ eger dermānın istersen, Ķanāat birle uzlet eyleyüp ĥāl-i ferāġat bil.’43 Hz. Mevlânâ’ya göre ise nefsin yeri bu âlemdir ve nefs hazlar düzleminde hareket etmektedir. Nefsin bütün kazanımları geçici ve aşağılık şeylerdir. Nefsin birçok hîlesi vardır. Bu nedenle birey/sâlik onun ikiyüzlülüğüne aldanmamalı ve nefisle sırdaş olmamalıdır.44 Hîle ve tuzaklarına karşı bireyin/sâlikin bir usta elinde olması gerektiğini sıklıkla hatırlatan sûfîlere göre, bir mürşid-i kâmile tâbi olmadan nefsi dizginleyebilmek neredeyse imkânsızdır.45 Gönlün, nefs ve rûha bakan iki yönünden bahseden sûfîlere göre gönlü dâimâ rûha baktırabilmek için gayret göstermelidir: ‘Könül nefs ü rûhdın netîce erür, Gâlib bolsa biri anar yüz urur.’46 Sûfîlere göre nefsi etkisiz kılmak için dâimâ Allâh’ı anarak O’nu zikretmek gerekmektedir. Onlara göre nefsin etkisi azalırsa rûhun ağırlığı artar. Ruh Rabbin emrinde olduğundan, insan Allâh’a âit özelliklere ancak bu şekilde sâhip olmuş olur.47 Netîce olarak ifâde etmemiz gerekirse sûfî düşüncede nefis; zikir, tefekkür, uzlet, şükür ve kanaat gibi ilaçlarla tedâvi edilmesi gereken bir maraz/hastalık olarak görülmüştür. Bu hastalığın tedâvi sürecinin sonu ruh denilen güzelliklere açılan kapıyı ifâde etmektedir. Sûfîlere göre, gönül ilâhî tecellîlerin merkezi olması hasebiyle nefsin eline bırakılmayacak kadar kıymetlidir. Onlara göre gönlü saflaştırmak/arındırmak ise onun rûha bakan yönünü/vechesini harekete geçirmekle elde edilecek bir durumdur. Abdullah Sivaslı (Nisan 2016) Dipnotlar: [1] Nejdet Şahin, Tevhid Aydınlığı-Hasan Fehmi Efendi Divanı Şerhi, Baskı Yeri ve Yılı Yok, s.83. 2 Konuyla ilgili şu âyetlere bakılabilir: Bakara 2/231; Yûsuf 12/53, 18; Nahl 16/118; Furkan 25/72; Câsiye 45/23; Saf 61/3-4. 3 İbn Manzur, Lisânu’l-ARabb, tahk.: Abdullah Ali el-Kebîr vd., Dâru‟l-Meârif, Kahire 1119, c. VI, s. 4500; el-Kâşânî, Abdürrezzak, Mu’cemu Istılahatı’s-Sufiyye, tahk. Abdülâl Şahin, Daru’l-Inad, Kahire 1992, s. 114-118; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB Yayınları, İstanbul 1993, c. II, s. 672. 4 Kur’ân’da ‘nefs’ kavramı sekiz farklı mânâyı muhtevîdir: Zâtullâh (Tâhâ 20/41; Âl-i İmran 3/28; En’am 6/12, 54; Maide 5/116), insan rûhu (En’am 6/93), kalp ve sadr (A’raf 7/205), insan bedeni (Âl-i İmran 3/185), bedenle berâber ruh (Bakara 2/286; Yûnus 10/23, 64), insanlara kötülüğü emreden kuvvet (Yûsuf 12/53, 18), zât (Bakara 2/48; Müddessir 74/38) ve cins (Tevbe 9/128; Şûra 42/11) 5 Kur’ân-ı Kerîm’de ‘nefs’ kavramının kullanışı ile ilgili olarak bkz; Fatih İbiş, ‘Kur’ân Bağlamında Nefs Olgusu ve İnsanın Teo-Ontolojik Yapısı Üzerine Bir Deneme’, Toplum Bilimleri, Temmuz - Aralık 2012, 6 (12), s. 235-244. 6 Abdülhamid İ., ‘İslâm Tefekküründe Ruh Meselesi’, Çev. Saim Yeprem, Nesil Dergisi, İstanbul 1998, c.II, s.7. 7 Bu konularda bkz; Cevdet Kılıç, ‘Muhammed İkbal’in Düşüncesinde Benlik Felsefesi’, Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara 1999, Sayı: II, s. 51-55; Abdullah Kasapoğlu, ‘Yûsuf ve Züleyha Açısından Kur’ân’da Nefs-i Emmare Kavramı- Freud’un İd Kavramıyla Bir Mukayese’, Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara, 2006, Sayı: XVII, s. 57-59. 8 Ahmet Ögke, Kur’ân’da Nefs Kavramı, İnsan Yay., İstanbul 1997, s.45-56. 9 Ebü’l-Kasım AbdülKerîm el-Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye fi İlmi’t-Tasavvuf, Haz. Ma’ruf Zerrik ve Ali Abdülhamid Baltacı, Dârü’l-Hayr, Beyrut 1993, s. 87; Kâşânî, Istılâhâtu’s-sûfiyye, s.114; İmam Gazâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn, Dâru’l-Cîl, Beyrut 1412/1992, c. III, s. 192-196. 10 Hucvirî, Keşfu’l-Mahcûb, Tercüme: Süleyman Uludağ, (Hakikat Bilgisi), Dergah Yay., İstanbul 1982, s.309. 11 Âdem Çatak, ‘Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Nefs Anlayışı’, Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012/1, c. I, sayı: I, s.217-230. 12 Süleyman Uludağ, İslâm Düşüncesinin Yapısı, Dergâh Yay., İstanbul 1979, s. 235. 13 Mehmet Ali Ayni, ‘Nefs Kelimesinin Manaları’, Dârulfunûn İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Evkaf Matbaası, İstanbul 1930, yıl: IV, sayı: XIV, s. 50; Hüseyin Atay, ‘Nefis’, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 1997, sayı: XXXVII, s. 2-3; Fatih Çınar, ‘Receb-i Sivasî ve ‘Risâle fî usûli'l-Halvetiyye’ Adlı Eseri’, Sûfî Araştırmaları, Cilt: II, Sayı: 6, s.81-100. 14 Câsiye 45/23; Mâide 5/70; Necm 53/3-4, 23. 15 A’raf 7/195. 16 Âl-i İmran 3/14-15; Nisâ 4/27; Meryem 19/59. 17 Âl-i İmran 3/159; Zümer 39/23. 18 Mü’minûn 23/1, 3; Furkan 25/72; Kasas 28/55. 19 Mâide 5/1; Saf 61/3-4. 20 Hûd 11/75; Saffat 37/101. 21 Lokman 31/13; Bakara 2/231; Nahl 16/118. 22 Bakara 2/74; Âl-i İmran 3/159. 23 Talak 65/1; Hûd 11/101; Âl-i İmran 3/108, 182. 24 Kehf 18/28. 25 Haşr 59/9. 26 Necm 53/23. 27 Tirmizî, Kıyamet 26; İbn Mace, Zühd, 31. 28 Müslim, Taharet 1; Tirmizî, Daavat 86​. 29 İsra 17/85. 30 Ruh kavramının Kur’ân’da işâret ettiği bâzı mânâlar için bkz; Süleyman Uludağ, Tasavvufun Dili I, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2006, s.11-12. 31 Nahl 16/102. 32 Şuara 26/193. 33 Hicr 15/29; Sa’d 38/72; Secde 32/9. 34 Nisâ 4/171. 35 Şûra 42/52. 36 Müslim, Sayd, 69; Tirmizi, Sayd, 9; Nesai, Cenaiz, 117. 37 Gazâlî, Mişkâtü’l-envâr, Kahire 1964, s.72. 38 Gazâlî, İhyâ, c.II, s.62. 39 Kuşeyrî, Risâle, Kahire 1966, s.250; Sühreverdî, Avârifü”l-Meârif, Beyrut 1966, s.443-450. 40 Serrac, Lüm’a, Kahire 1960, s.293; Kelâbâzî, Taarruf, Kahire 1960, s.67. 41 Bali Efendi, Mecmûatü’n-Nesâyih Risâlesi, Süleymaniye Ktp., İzmir, No 350. vr. 8a. 42 Rabia Akdağ, Edirneli Nazmi Divanı (269b-394a VARAKLAR) İnceleme-Metin-Tıpkıbasım (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Yozgat 2012, s.370. 43 Akdağ, Edirneli Nazmi Divanı, s.541. 44 Mevlânâ, Mesnevî, c.II, b.2600-3; c.III, b.2554; c.III, b.2555-6. Mevlânâ’nın nefs konusundaki görüşleri için bkz., Mustafa Kaval, Mevlânâ’nın Mesnevi’sinde Nefis Kavramı’, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2011) 4/2, 149-163. 45 A. Serdar Öztürk, ‘Klasik Tragedyalarda ve Tasavvufta Nefs Eğitimi’, s.242. 46 Şeyh İslâm, Mu‘înü'l-Mürîd, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 2008, s.143. Şeyh İslâm’ın nefse dâir detaylı görüşleri için bkz., Adem Çatak, ‘Şeyh İslâm’ın Muinü’l-Mürid Adlı Eserindeki Bazı Tasavvufi Kavramlar’, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/2 Spring 2012, s.286-296. 47 İmam Gazâlî, el-Munkızu mine’d-dalâl, CağaloğluYay., İstanbul 1970, s.60.  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak