Ara

Tartışmalı Bir Sūfî Barak Baba

Tartışmalı Bir Sūfî Barak Baba

“Yûnus’a Tabduk’tan oldu hem Barak’tan Saltuk’a

Bu nasip çün cûş kıldı ben nice pinhân olam”

Yûnus Emre

 

Yûnus Emre, tarîkat silsilesi olarak yorumlanan beytinde Barak Baba’nın da adını anar. Bu durum, kimi yorumculara göre Yûnus Emre’nin onunla münâsebeti olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. Bu böyle midir yoksa değil midir şeklindeki sorunun cevâbı için literatürde onunla ilgili söylenenlere öncelikle bakmak gerekmektedir.

Barak Baba kimdir?

Her şeyden önce şunu söylemeliyiz. Barak Baba, 13. asrın en önemli dervişlerinden biridir. Kaynakların çoğuna göre muhtemelen 1257 yılında Tokat yakınlarındaki bir köyde doğmuştur. Genç yaşlarda tasavvufa ilgi duymuş ve bunun netîcesinde Sarı Saltuk’un dervişi olmuştur. Dervişlik eğitiminden sonra seyahatlere çıkarak bütün bir Anadolu’yu gezmiş daha sonra İlhanlı Hükümdarı Gāzân Han’ın yanında bulunmuş, burada önemli mevkilere getirilmiştir. Bu durum Gazan Han’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Olcaytu Hudâbende döneminde de devâm etmiş, çeşitli yerlere giden elçiler arasında bulunmuştur.

Onun sūfî kimliğine dâir problemli anlatımlar da işte bu süreçte başlamıştır. Kimi anlatımlara göre o süreçte Olcaytu, babasının yolunda gitmeyerek İmâmiyye Şiîliğini kabûl etmiş ve bu anlayışın propagandası için Barak Baba’yı Gîlân bölgesine göndermiştir. Ancak Gîlânlılar’ın reisi Topaç, Barak Baba’yı 1308’de mürîdleriyle berâber öldürtmüştür. Olcaytu, bu olaya çok üzülmüş ve asker göndererek Topaç’ı cezâlandırmıştır. Ardından Sultâniye’de onun hātırasına bir türbe ve zâviye yaptırmıştır.

Tartışılan bir sūfî

Barak Baba’nın hayat hikâyesi kısaca böyledir ama onun tarîkatına dâir yapılan yorumlar birbirinden çok farklıdır. Zîrâ kaynakların bir kısmı onu Kalenderiyye’ye mensup Haydariyye tarîkatından biri olarak anlatırlar. Bektâşî geleneğinde ise bir Bektâşî dervişi olarak anılır. Kimi kaynaklar da adına Barakiyyun denilen bir zümrenin onun ismi etrâfında bir harekete dönüştüğünü ve Anadolu’da bir dönem etkin olduklarını söylerler. Konunun detayında ise bu yapının Şamanist inançlara sāhip, kılık kıyâfet, hal ve tavırlarıyla sıra dışı bir yapı olduğu söylenir. Bu da onu heterodoks bir zeminde değerlendirmeyi gerektirir. Ama onunla ilgili söylenilenler; konjonktürel şartlar gereği onu itibarsızlaştırmak için mi söylenmiştir yoksa işin aslı böyle midir şeklindeki bir sorunun cevâbını aramayı gerektirmektedir.

Biz, durumun daha çok ikincisinin bizi daha doğru sonuçlara ulaştıracağını düşünüyoruz. Zîrâ ortada şöyle bir durum vardır: Barak Baba’nın Olcaytu tarafından Gilanlılara gönderilmesi şiîliğin propagandası için değil bölge halkını İslâm’a dāvet içindir. Nitekim A. Yaşar Ocak, onun Şiîliğe geçmesini kesin bir gerçek olarak değil bir varsayım olarak değerlendirmektedir. Diğer taraftan bāzı kaynaklarda Barak Baba ve mürîdlerinin beş vakit namaz kıldıkları, hattâ onun namazını aksatanları tākip ve tedip için muhtesib tāyin ettiği belirtilmektedir.

Bu konuda son zamanlarda yapılan yorumlar daha sağlıklı görünmektedir. Bunlardan biri Mustafa Koç’un bir makālesidir. O, Barak Baba kalenderî mi şiî heterodoks mu şeklindeki anlama biçimlerini şöyle değerlendirmektedir: “Barak Baba'nın hâl ve hareketlerini tasvîr eden kadîm kaynakları esas alan modern çalışmalar Barak Baba'yı Türk Moğol şamanı, Vefâî ya da Haydarî şeyhi gösterme çabasındadır. Yeni birçok çalışma da onu heteredoks bir zeminde ele almakta ısrarcı görünür. Son çalışmaların ana vasfı orijinal kaynaklardan uzak durarak dolaylı kaynaklar üzerinden Barak Baba'yı değerlendirmesidir. Kalenderî zümrelerin tasvirlerine apaçık benzeyen taraflarına karşın Barak Baba'nın koyu sünnî cephesini de ortaya koyan unsurların, ilk modern kalemlerde ve daha sonraki çalışmalarda örtüldüğü ya da vurgulanmadığı görülür.”

Mustafa Koç, daha sonra şu önemli değerlendirmeyi yapmaktadır: Buna göre Barak Baba’nın Gilanlılara dāvet ve tebliğ için gitme sebebi onların İbn-i Teymiyye’yi benimsemelerinden ve İbn-i Teymiyye’nin de Rıfâî’lerin şerîattan çıktığı şeklindeki yaklaşımından ileri gelmektedir. Barak Baba, sünnî biri olarak İbn Teymiyye'nin akīdelerini İslâm dışı görmekte ve selefîliğe karşı çıkmaktadır. Buna göre o Gilanlılara çağrısı Şiî olun değil, Selefîlikten vazgeçin mānâsındadır. Durumu böyle görürsek Barak Baba’yı Rifâî tarîkatına mensup biri olarak görmek kolaylaşmakta, bu da Yûnus’un beytinde belirttiği tarîkat zincirinde neden Barak Baba’nın olduğunu anlamamızı kolaylaştırmaktadır.

Bu görüş, Saru Saltuk'un dostu İbnü's-Serrâc'ın ifâdelerinden de açık tanıklığı diğer kaynakların verileriyle örtüşür. Buna göre Barak Baba, Saru Saltuk'un önde gelen halîfelerindendir. Mensup olduğu tarîkat ise Rifâiyye'dir. Barak Baba'nın Şam günlerine de temâs edilen satırlarda onun delişmen mizâcı, melâmî tavrı, şerîata muvâfakati ve ondan sudûr eden harikulâde hâller İbnü's-Serrâc'ın eserinde yer almaktadır. Buna göre Barak Baba’nın şathiye kabîlinden sözleri, yeni Müslümanlığa girmiş ve kılık kıyâfet olarak eski ādetleri sürdüren Türkmenlerden farklı görünmek istemediği şeklinde düşünülebilir.

Barak Baba'dan günümüze bir risâle kalmıştır. “Kelimât-ı Barak Baba” adlı bu risâlede Barak Baba, Saru Saltuk'tan "Saltuk Ata", kendisinden "Miskin Barak" şeklinde bahsetmektedir. İşte Barak Baba’ya dâir söz söyleyenlerin önemli bir kaynağı da bu risâlesidir. Besmele ile başlayan bu risâle tümüyle Allah sevgisinden, Peygambere bağlılıktan, Tasavvufun ilke ve uygulamalarından bahseden âyetlere, hadislere, Mevlânâ’ya atıflar yapan bir eserdir. Tamâmen İslâm’ı tebliğ eden bir metin özelliği taşır. Bid’atlere karşı çıkılır, şirkten uzak durulması söylenir, “İnsanların en hayırlısı insanlara en fazla hayrı dokunandır” hadîsiyle sona erer. Yāni bu metinde yer yer de coşkunluk eseri şathiye niteliğinde sözler yer alır. Gayr-ı İslâmî denilebilecek bir ifâdeye rastlanmaz.

Yûnus Emre ve Barak Baba

Yûnus Emre ile Barak Baba, muhtemel doğum ve vefat târihleri 1257-1308 olduğuna göre çağdaştırlar. Bu yüzden aralarında münâsebet olsa da olmasa da Barak Baba, Yûnus Emre dönemi sūfîlerindendir. Konuya Yûnus Emre tarafından baktığımızda ise onun tarîkat silsilesi olarak da görülen “Yûnus’a Tabduk’tan oldu hem Barak’tan Saltuk’a/Bu nasip çün cûş kıldı ben nice pinhân olam” beytinde onun adını andığı görülür. Fakat Karaman’da bu beyit “Yûnus’a Tabdug’ıla Saltuk’dan irmüşdir nasip/Cûşa gelicek gönül ben nicesi pinhân olam” şeklinde olup sâdece Tapduk ile Saltık’ın adı anılmakta ama Barak’tan söz edilmemektedir.

Bu durum şu şekilde yorumlanabilir: Yûnus’un, eğer beytin Fatih nüshasındaki şekli doğru kabûl edilirse Yûnus Tapduk'a; Tapduk, Barak Baba'ya; Barak da Sarı Saltuk'a bağlıdır. Fakat Karaman nüshasında Barak isminin anılmaması ya silsilede onun olmadığı ve metne yaygın şöhretinden yâhut Bektâşîliğe mensup göstermek için eklendiğini düşündürebilir. Ama Saltuk’un bir Rifâî dervişi olması beytin ilk şekline göre düşünüldüğünde Barak Baba’yı da aynı dâire içinde ele almayı gerektirir. Nitekim kendisi de şathiye tarzındaki bir sözünde “Heyhâte heyhât, Saltuk Ata, miskîn Barak” sözleriyle şeyhinin Sarı Saltuk olduğunu ifâde etmiştir. Gölpınarlı da bundan dolayı Barak Baba, Sarı Saltuk ve hattâ Tapduk Emre’yi, Babaîler zümresinden bâtınî inançlara sāhip kişiler olarak tanıtır..

Sonuç olarak Barak Baba, yaşadığı dönemin çok önemli bir sūfîsidir. Onun adına kurulan Barakiyyun topluluğu da epeyce etkili bir topluluk olmuştur. Ne var ki devlet adamlarıyla yakın münâsebeti onu siyâsî hareketlerin içine de itmiş ve bu yüzden ona dâir değerlendirmeler, yanında olduğu veya karşı çıktığı siyâsî anlayışlara göre farklılıklar göstermiştir. Hakkında belli kaynakların dışında yeterli târihî bilgilerden yoksunluk, ona dâir bakış açılarını etkilemiş, birbiriyle çelişen anlatımlara sebep olmuştur. Yine Barak Baba’nın birden çok yerde türbesinin olması, bu adı taşıyanların hikâyelerinin karışmış olmasını sağlamıştır.

Konuyu Yûnus Emre-Barak Baba bağlamında ele aldığımızda ise bir yorum olarak şu söylenilebilir: Şâyet Barak Baba, bāzı kaynakların resmettiği gibi bir şiî propagandisti, Şaman-Sūfî karışımı bir tutum sergileyen, saçı sakalı tıraşlı, uzun bıyıklı, belden yukarısı çıplak, el ve ayak bilekleri demirden halkalı, başında boynuzlu bir maskeyle dolaşan, çalgı çalan, esrar içen biri ise Yûnus’la bir alâkası elbette düşünülemez. Fatih nüshasında adının geçmesi sonradan eklendiğini düşündürür ve Karaman nüshasındaki beytin doğru olduğu anlamına gelir. Yok eğer yine kimi kaynaklara göre o bir Sünnî ve Rifâî ise Yûnus Emre’nin onunla bir şekilde bağı olabileceğini ya da devrindeki tanınmışlığından dolayı adını andığını akla getirebilir.

Kaynakça

Abdülbâki Gölpınarlı, Yûnus Emre ve Tasavvuf, İstanbul 1961

Ahmet Yaşar Ocak, Babailer İsyanı, İstanbul 2000

Haşim Şahin, Yûnus'un Şeyhinin Şeyhi, Star gazetesi, 6.3.2001

Mustafa Koç, Eski Anadolu Türkçesi Karışık Dilli Metinlerinden Barak Baba Manzumesi, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2018 Bahar (28), 281-300

Nisan 2022, sayfa no: 48-49-50-51

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak