Kuzey Irak’ta sözde Kürt Devleti’nin temellerinin fiilen atılması, Suriye’de PYD’nin özerk Kürt Devleti’nin varlığını ilan etmesi, ülkemizde ise özerklik/öz yönetim söylem ve girişimleri, yüz yıllık geçmişe sahip suni Kürt Devleti senaryolarını yeniden gündeme taşıdı.
20. yüzyılın başından bugüne uzanan vetirede bu senaryolar, Türkiye ve bölge ülkeleri için bölücü bir fitne unsuru olmaktan çıkmış değildir. Bölgedeki hassas dengeleri, ülkeler/halklar arasındaki kadim ilişkileri alt üst edebilecek kabiliyetteki bu fitne, geçen yüzyılın başından beridir emperyalist devletlerce beslenmekte ve temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtılmaktadır.
Türkiye ve Türkiye dışındaki ayrılıkçı Kürtçülerin, emperyalist devletlerin desteğiyle kurdurulan Şeyh Mahmut Berzenci’nin 1918-1922’deki Güney Kürdistan Hükümeti’nin ve Kadı Muhammed’in 1946’daki Mehabad Kürt Devleti’nin başına gelenlerden ders almadıkları ortadadır.
Oysa tarih, ibret almak ve ders çıkartmak içindir. Tarih felsefecisi Leon-E. Halkın’ın dediği gibi, “Tarihin bilinmesi geleceği düşünmek için zaruridir; geçmişi ne kadar iyi tanırsak, o ölçüde daha az kölesi oluruz.” Aksi takdirde tarih misliyle tekerrür eder, kısır döngüye dönüşür ve sık sık zecir tokadına müstahak olunur. Zayıflayan kolektif hafızanın güçlenmesi, körelen şuur ve idrakin yeniden canlanması için yegâne ilaç, tarih okumaktır.
ŞEYH MAHMUD’UN KÜRT DEVLETİ’NİN FECİ SONU
İngilizlerin şahsında Batılıların kaypak siyasetlerine verilecek en çarpıcı misal, Şeyh Mahmud Berzenci’nin İngilizlerle mücadelesi ve kendisine 1 Kasım 1918’de kurdurulan “Güney Kürdistan Hükümeti”nin feci akıbetidir:
- Dünya Savaşı’nın bitiminde Osmanlı Devleti ile imzaladıkları Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hükümlerine aykırı olarak İngilizlerin Musul ve Kerkük’ü işgal ve ilhak etmeleri, onları bölgenin kontrolü, özellikle de petrolün güvenliği açısından otonom bir Kürt devleti üzerinde düşünmeye sevk etmişti. İngilizlerin, Musul bölgesinde Kürtlere bağımsızlık vaadi, kurulması tasarlanan Irak Krallığına bağlı bir otonomi kapsamında tasarlansa da Kürt meselesi halledilmeden, Irak’ta rejimin oturtulmasının imkânsız olduğu aşikârdı.
- Dünya Savaşı’ndan en kârlı çıkan devlet olan Rusya, Doğu Anadolu ve Basra’ya egemen olma emelini gerçekleştirmek ve Ortadoğu petrolleri üzerinde hâkimiyet kurabilmek için yeni politik oyunlara başvurmuştur. En fazla da Mustafa Barzani ve aşiretini, bölgeyi karıştırmada ve egemenliğini kuvvetlendirmede piyon olarak kullanmıştır. Rusya’nın emelleri arasında, “Müslümanlıktan arındırılmış, Komünizmle bağdaştırılmış Kürt hareketi”, ayrı bir öneme sahipti.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak