Fiillerinin sebebini bilmek insan için yaptıklarını anlamlandırmak ve sürekliliği sağlamak açısından bir gerekliliktir. Neden, ne zaman ve nasıl soruları yapılan fiilin bu hayatta ne sağlayacağını ve âhirette neye karşılık geldiğini idrâk etmek açısından insanı hedefine odaklanır, fiiline dört elle sarılır ve karşısındaki engel ne olursa olsun, ne kadar baskı görürse görsün ayakta durur hâle getirir. Tesettür, belki de ve maalesef sebebini ıskaladığımız, biraz da içinde bulunduğumuz zaman ve dayatılmak istenen yaşam tarzı sebebiyle anlam kaymasına uğratılmaya çalışılmış muazzam bir emir olarak karşımızda durmaktadır.
Tesettürde asıl olan tanınmaktır. Bu kavram Ahzab Sûresi 59. âyette şu şekilde ifâde edilmektedir: “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla berâber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” Fakat bu noktada tanınmayı tanımlamamız, tesettürdeki hedef olarak belirtilen tanınmanın, günümüzde amaçlanan mânâsıyla tanınmaktan farkını ortaya koymamız gerekmektedir. İki tanınma arasındaki fark insanın hayat tarzını, amacını, eşyâya, insana ve dünyâya bakışını belirler. Yaşantı tarzınız ile ilgili düşünceler kelimelere, kelimeler eylemlere, eylemler alışkanlıklara, alışkanlıklar karakter özelliklerine dönüşür bir süre sonra. Artık yaşadığı gibi inanan ve bunu kendi irâde dâiresinde kaderine dönüştüren biri hâline gelir insan.
Her şeyin bir bedeli olduğu, alınır satılır hâle geldiği, pazarlamanın hayatta kalma kuralı olarak ortaya çıktığı, insan fıtratını temelinden çökertmeye çalıştığı âhir zamanda tanınmak, “reklamın kötüsü yoktur” sloganıyla anlatılan şekilde bilinmek, meşhur olmak, göz ününde bulunmak anlamındadır. Modern zamanların getirdiği bu bilinme hastalığını en kolay şekilde sosyal medya üzerinde görebilirsiniz. Eski zamanlarda ahlâk, edeb, hicab kavramları ile örülü nâzik ve zarif dünyâmız artık yediğimiz yemekleri -görenlerin durumunu gözetmeksizin- yemeden önce paylaştığımız, bulunduğumuz mekânları -başkalarının oralara ulaşma imkânı olup olmadığını önemsemeksizin- afişe ettiğimiz yaşamlara dönüşmekte. İnsanlar gizlemenin inceliğini ve güzelliğini unutup çıplaklığın ve ortada olmanın kabalığını ve çirkinliğini tercih ettiklerinden bu yana, kibrin beslenmesi ve büyütülmesi amacıyla istenen tanınma eylemi var olmanın gerekliliği hâline gelmiş durumda. Artık insanlar satın aldıkları eşyâlar, bulundukları mekânlar, giydikleri markalar ve bu kadar ortak olan etiketleri ile -ironik bir şekilde- ben farklıyım duygusunu yaşamaya çalışan tanınmış ve bilinmiş varlıklar ve fıtratlarını kaybetme pahasına ben buradayım demeye çalışan kişiler hâline gelmekteler. Dokunulmak, öğrenilmek, ortada olmak, olanı abartmak ve insanların gözlerini belerterek kendilerine baktıkları yaşam formlarına dönüşmeye çalışmaktalar. Bu mânâda tanınmak kaçınılmaz olarak kapitalist sistemin ahlâkı hâline gelmekte ve bu yeni ahlâk anlayışı hem düşünce dünyâmızı hem de hayat tarzımızı kendi içinde eritmektedir.
Tesettürdeki tanınmak ise, bu kadar karmaşanın içerisinde anlaşılmak için çaba talep eden bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Tanınmanın yukarıda bahsettiğimiz hedefi dışında ulaşmaya çalıştığı gerçek nokta aslında sınırları göstermektir. Tesettür ile bir kadın, bu sistemin içerisinde dolaşımda olan eşyâlara dâhil olmadığını, reklam aracı olarak kullanılamayacağını, kendisine yaklaşılırken sınırların muhafaza edilmesi gerektiğini söyler, kelimelere gerek kalmadan, sâdece hâli ile. Bu onun incitilmemesini sağlar, her ne sebeple olursa olsun. Tesettürü onun için bir muhafazadır. Sâdece bedenini değil rûhunu koruyan, duygularını incitilmekten muhafaza eden bir örtü. Ben buradayım demek kendini teşhir etmeyi değil muhatabın hareketlerine dikkat etmesini, kendine çekidüzen vermesini amaçlar. Tanınmak, kadının güvenlik alanı içinde olması, herhangi bir pazarlığa konu olmaması demektir. Tanınmak, bir hırsızın en sağlam bir şekilde korunan saraya, bu korunmanın gücünü bilmesinden ötürü yaklaşamaması demektir. Tanınmak, ‘ben diğer tanıdıkların gibi değilim’ demektir.
Fıtrat açısından bakıldığında tesettürün koyduğu sınırın hayâtî olduğu kendini göstermektedir. Erkeklerin ve kadınların iletişimde, sosyal ilişkilerde karşıdakine yaklaşım tarzı, yaratılışlarından gelen farklılık sebebiyle aynı değildir. Erkeğin fizyolojik olarak görsel uyarıcılara eğilimli olması, engellenmesi kolay olmayan sorunları ortaya çıkarabilmektedir. Bakışların muhafaza edilmesi açısından bakılınca İlâhî emirlerin fıtrî yönlendirmelerde dikkate alınmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır. Bir yönden kadının ulaşılamaz oluşu, ahlâka uygun olmayan herhangi bir teşebbüse açık olmadığını tesettürü ile göstermesi; erkeğin o kadından uzak durmasını ve onu incitecek herhangi bir eylemde bulunmamasını vurgulayan bir uyarıdır. Diğer yandan kadın ile erkek arasındaki fiziksel ve duygusal paylaşımın ancak ve ancak bir bağ ile mümkün olduğunu ifâde etmesi açısından tesettür, evlilik kurumunun günümüzde çatırdamaya başlayan yapısını ayakta tutacak en önemli kavramlardan biridir.
Toplumsal anlamda tesettür bir düzenleyici olarak ortaya çıkmaktadır. İletişim şekillerini belirleyen, yakınlık seviyelerini kontrol eden bir düzenleyici. Günümüz dünyâsının seviyesiz ve laçka ilişkiler ile örülü tarzında anlaşılması o kadar da kolay gözükmemekte. Samîmiyet ile laubâlilik, nezâket ile yapmacıklık ifâdelerinin kendi içlerinde bu kadar değiştirilerek kullanıldığı bir dünyânın tesettürün zarâfetini anlamasını beklemek biraz safdillik olur. Buna rağmen ifâde etmemiz gerekir ki sosyal normların tesisinde tesettür, kadın erkek ilişkilerinin olması gerektiği seviyede ve şekilde ikame edilmesini sağlama etkisini göstermektedir. Tesettürün kendi içinde barındırdığı ve yerine getirilmesi ile doğal olarak ortaya çıkardığı saygı gösterme ve saygı görme, hem bireysel hem de toplumsal nezâketi eski hâline getirmede ihtiyaç duyulan davranışlar olarak belirmektedir.
Emirlerde ağır olan, sürekliliği olandır. Yapılması kolay olsa da, kısa süreli olsa da ağır gelen devamlı olmasıdır. Bu sebeple sürekli yapılan fiiller hem ibâdet anlamında hem de bireysel anlamda fazîletli olan, hayra götüren, güzeli bulduran, doğruya teşvik eden fiillerdir. Bu açıdan bakınca tesettür, kadının İslâm dâiresi içerisinde olduğunu, davranış sınırlarını gözetmesi gerektiğini sâdece muhatabına değil kendisine de hatırlatır. Bu durum, düşünsel anlamda hareketlerini, psikolojik anlamda duygularını yönlendirmesine vesîle olur. Davranışı anlayışını doğru yönde teşvik eden, ona ihtiyâcı olan desteği sağlayan dâimî bir kaynak hâlini alır. Artık korunmanın verdiği rahatlıkla İlâhî emre uymanın huzûru her an hissedilir hâle gelecektir. Bu durum kadını sâdece başkalarının irâdelerinin kötü bir şekilde ortaya çıkmasından korumakla kalmayacak, kendi eylemlerini de bir Müslümana yakışır şekilde ortaya koymaya yöneltecektir. Tesettürü bu noktadan itibâren korunmasının ötesinde anlamlar kazanacaktır, kazandıracaktır. Yapılan eylemler, davranışlar, konuşmalar tesettürün içeriğine ve temsil ettiği değere uyumlu olacaktır. Tesettür, İslâmî gereklilik olarak doğruyu yapma ve sonunda güzele ulaşma vesîlesi olacaktır. Doğru güzele götürdükçe daha fazla istenecek, güzel doğruyu destekledikçe zevk ve şevk ile yapılır hâle gelecektir.
Serkan Özyağlı
Klinik Psikolog (Mayıs 2016)
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak