Yalnızlık, Allâh’a mahsustur.” Bu O’nun şânına, zâtına mahsus bir güzelliktir; tekliğine, birliğine, azametine işâret eder. Ama insan öyle değildir. Yapısı gereği tek yaşayamaz. Sosyal bir varlıktır. Diğer insanlarla iççice yaşar, paylaşır, konuşur, sıkıntısını-sevincini yekdiğerine aktarır; bazen sırdaştır, bazen hasım. İnsanın insana ihtiyâcı vardır. Rabbimiz, Hucurat Sûresi 13. âyette “Ey İnsanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabîlelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.” buyurur. A’râf Sûresi 189. âyette buyruluyor ki: “Sizi bir candan (Âdem’den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini yaratan O’dur.” Allâh Teâlâ âlemi yaratmıştır önce. Kenz-i Mahfî iken, bilinmek kasdı ile -Zâriyât Sûresi 56. âyette bildirdiği üzere- Kendisine ibâdet etsinler diye yarattığı cinnin, hele de insanın hizmetine vermek için. Hepsini de yeri ve vakti geldiğinde yaratmıştır. Yaratışında eksik göremeyiz hiç. Bir erkek ile bir dişiden yaratıp boylara ve kabîlelere ayırması gibi. Cenâb-ı Hakk’ın, insanoğlunun mikroçipi olan Hz. Âdem’in sol kaburga kemiğinden Hz. Havva’yı yaratmasında da bir incelik vardır illâ. Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan süregelen bir kuvve ile erkek ve kadın tamamlarlar birbirlerini. Birindeki eksiklik, diğerinde var oldukça. Erkek erktir, sorumluluk kendisine verilen, koruyan, kollayan. Babadır, dayanılan, gölgesinde gölİnsan,
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak