Ara

Sürgündeki Sevdâ “Filistin” / Fatmanur Kara

Sürgündeki Sevdâ “Filistin” / Fatmanur Kara

"1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla Filistin halkı büyük acılarla dolu zor bir döneme girdi. Ancak ne sürgünler, ne baskınlar ne de katliamlar Filistin halkının işgāle karşı direnişini engelledi."

Bugün sizlerle Akdeniz'in güneydoğu ucunda yer alan, Asya ile Afrika arasında köprü konumunda bulunan târihî bölge Filistin'i gezeceğiz. Hüzünlere, üzüntülere, kalp ağrılarına değmeden, hep bir umut ve güzel duālarla geçecek yolculuğumuz. 

İdârî başkent Ramallah, siyâsî bir deyimle Batı Şeria'dayız. Burası zamânında Osmanlı topraklarından olduğu için hâlâ Osmanlı izlerini görmek mümkün. İlk durağımız Yaser Arafat Müzesi. Eski Filistin Başkanı olan Yaser Arafat’ın yaşamından izler taşıyan bir mekân. Müzeyi keşfetmeye başladığımızda Filistin davasıyla ilgili birçok detayla karşılaşıyoruz. Buradan çıkıp, Hz. İbrâhîm’in (as) dolaştığı yerlerden esinlenerek yapılan İbrâhim Yolu yürüyüş parkurunda temiz bir nefes alıyoruz. Batı Şeria'nın tek kefiye fabrikasının bulunduğu Hebron pazarına girelim mi? Sâdece kadınların işlettiği bu küçük dükkândan isterseniz hâtıralık eşyâlar alabilirsiniz. Yönümüzü farklı bir kente, Betlehem'e çevirelim. Betlehem İbranice’de "ekmek evi" anlamına gelir. Burada ilk olarak Milk Grotto'yu görebiliriz. Hz. Meryem’in Mısır’a giderken askerlerden saklanarak Hz. Îsâ’yı emzirdiği yerdir. Beyaz kayalardan oluşan bu yerin, Müslümanlar arasında annelere kolaylık sağladığı yönünde bir inanış vardır. Betlehem'in güneydoğusuna ilerlediğimizde Herodion Kalesi'nden Ölü Deniz'in muhteşem manzarasını izleyebiliriz. 

Filistin'in güneybatısına ilerleyelim. Gazze Şeridi’nin en büyük şehri Gazze. Gazze, İbranice’de “güçlü” anlamına gelir. Gazze'ye girişler sınırlıdır. Karadan yedi giriş noktası bulunuyor, ancak bunların büyük bir bölümü uzun yıllardır kapalı. Şu anda güneydeki Refah sınır kapısı hâriç girişler İsrail kontrolündedir. Bu abluka nedeniyle de bölgeye insan ve mal girişleri ciddî kontrol altında tutuluyor. Karikatürist Naci el-Ali’nin “Gazze özgür olunca yüzünü dönecek Hanzala!” sözünü hatırlayarak; Hanzala yüzünü dönünce tekrar geleceğiz Gazze! 

Biraz hızlanalım, vakit az. Öyle bir şehre geldik ki bu şehir üç semâvî din için önemli bir yer. Hattâ dünyânın merkezi olduğuna inanılır. Tahminler doğru, burası Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların yan yana ama ayrı mahallelerde yaşadığı Kudüs! İlk durağımız elbette Mescid-i Aksâ. Mescid-i Aksâ, bölgenin tamâmını kapsayan 144 dönümlük büyük bir alandır. Alana göz gezdirdiğimizde kurşunî kubbeli mescitle karşılaşıyoruz. Burası Mescid-i Aksâ’nın güneyinde bulunan Kıble Mescidi'dir.

Önünde 800 yıllık şadırvan bulunur. Mescidin içine girdiğimizde çok sayıda pencere görüyoruz. Her biri aşamalı ve açılı şekilde yapılmış, bu ise her vakit mescidin aydınlık olması amacıyladır. Buradan çıkalım, Silsile Kubbesi’ni görüyoruz. Burası Abdülmelik b. Mervan zamânında Kubbetü's-Sahra'nın nasıl görüneceğini denemek için yapılmıştır. Geçelim Kubbetü's-Sahra'ya... Konumuna baktığımızda Mescid-i Aksâ'nın tam ortasında değil, hafif sola doğru meyilli olduğunu görüyoruz. Bu, kalbin solda bulunmasına yorumlanır. Ne kadar etkileyici olduğuna şaşırarak incelemeye devâm ediyoruz. Parlak sarı kubbesi, mavi çinileriyle izlemeye doyulamayan bir manzaraya sâhip. İçeri girelim, kapıdan girişte beş sütun karşılıyor bizi. Bu beş vakit namazı simgeler. Adını içerisinde bulunan kayadan alır. Hz. Peygamberimiz (sav) Mi'râc’a bu kaya üzerinden yükselmiştir. Yahudilere göre ise bu kaya, mâbetlerinin asıl yeri olarak kabûl edilir. Hz. İbrâhim’in oğlu Hz. İsmâil’i kurbân etme hâdisesinin burada geçtiğini söylerler. Etrâfı dikkatli incelediğimizde hiçbir süslemenin aynı olmadığını fark edebilirsiniz. Sebebi ise “Cennette tekrar olmaz” sözü ile açıklanıyor. Kubbenin tam ortasında Âyet-ül Kürsi yazılıdır. Etrafta Hz. Mûsâ (as), Hz. Îsâ (as) ve Hz. Muhammed (sav) ile ilgili âyetler bulunur. Mescidin altına iniyoruz. Burada, 10 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği büyüklükte olan Mervan Mescidi bulunur. Önceden mahzen olarak kullanılan bu yerin Hristiyanlara verilmesi gündeme gelince, Müslümanlar tarafından büyük bir azimle 2 ay içinde temizlenerek mescide çevrilmiştir. Buradan da çıkalım. Gezimiz sona doğru yaklaşırken Burak Duvarı'nı inceleyelim. İsmini Peygamberimiz’in bineğinin adından alır. Yahudiler için Beytülmakdis dedikleri mâbedden günümüze kalan ve kutsal kabûl ettikleri Ağlama Duvarı’dır. Filistin, Gazze, Kudüs... Gezmediğimiz, görmediğimiz, hissedemediğimiz nice yerler kaldı geride. Elbet bir gün özgürce gezeceğiz seni Filistin... Gezimiz Zarifoğlu’nun sözüyle son buluyor: “Kudüs... Bir sınav kâğıdı her mü'min kulun önünde.” Umarım biz o sınavı geçenlerden oluruz. Görüşmek üzere...

Ekim 2024, sayfa no: 15-16

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak