Ara

Sünnî, Hanefî, Yesevî Abdal Mûsâ Sultan (ö.792-812/1390-1410) -1-

Sünnî, Hanefî, Yesevî Abdal Mûsâ Sultan (ö.792-812/1390-1410) -1-

Abdal, dünyâ ilgilerinden kurtularak kendisini Allah yoluna adayan ve ricâlü’l-gayb (gayb erenleri) diye adlandırılan evliyâ zümresi içinde yer alan sûfî veya erenlerdir. Abdal Mûsâ, Bursa’nın fethinden önce Buhara’dan Anadolu’ya gelen kırk abdaldan biridir.

Abdalân-ı Rûm yâni Anadolu Abdalları, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, Gâziyân-ı Rûm/Anadolu Gâzîleri (veya alp-erenler), Ahîyân-ı Rûm/Anadolu Ahîleri ve Bâciyân-ı Rûm/Anadolu Kadınları ile birlikte büyük hizmetleri görülen dördüncü sosyal zümredir. O dönemde dâru’l-cihâd olan Anadolu’ya akın akın Oğuz Türkleri göç etmekte idi. Yine gazâ etmek amacıyla göç edenler arasında Ahmed Yesevî ocağından destûr alan ve Horasan erleri denilen abdallar, babalar ve dervişler de Anadolu’ya gelmekte idi. Hacı Bektâş-ı Velî de ilk dönemde kardeşi Menteş’le birlikte Anadolu’ya gelmişti. Hacı Bektâş-ı Velî bu dört zümreden Bâcıyân-ı Rûm’u tercîh etti ve Hātun Ana’yı yetiştirdi.

Abdal Mûsâ’nın yaşadığı dönemde, Antalya ve yöresini Teke Beyliği idâre etmekte idi. Teke ili çevresindeki sosyokültürel yapı, Orta Asya’dan Anadolu’ya yayılan tasavvuf anlayışı çerçevesinde gelişim gösterdi, pek çok tekke ve dergâh açıldı. Açılan tekkelerden biri de Antalya’nın Elmalı İlçesi’nin 17 km. güneybatısında yer alan Tekke Köyü’nde (o dönemdeki adı ile Genceli’de) Abdal Mûsâ Tekkesi idi.

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’sinde Abdal Mûsâ Tekkesi ile ilgili özetle şu bilgileri vermektedir: "Dağ eteğinde yüz ev vardır. Abdal Mûsâ Evkāfı'dır. O tekkenin tâmirine, yiyip içeceğine memurdurlar. Bu köyün kıblesinde etrâfı dört bin adımlık bir bağ ortasında bir ulu kubbe altında Abdal Mûsâ Baba gömülüdür. Bir sivri kubbedir. Alemi altındır. Sandukasının dört tarafında âyet-i kerîmeler yazılıdır. Peygamber sülâlesinden Horasan erenlerinden Hoca Bektaş Velî fukarâsındandır."

Doğum yeri Azerbeycan’ın Hoy şehri olan Abdal Mûsâ’nın doğum târihinin 1280-1290 arası yıllar, ölümünün 1390-1410 arası yıllarında olduğu ifâde edilmektedir. Babası Hasan Gâzî, annesi Ana Sultan, kız kardeşi Hüsniye Bacı’dır.

Abdal Mûsâ hakkında Âşık Paşazâde târihinde şu bilgiler yer almaktadır: “738 hicrî yılında vefât eden Hacı Bektâş-ı Velî’nin “Abdal Mûsâ” derlerdi bir dervişi vardı. Hātun Ana’nın (Kadıncık ana, Fatma Bacı) muhibbi idi. O zamanda şeyhlik ismi ortaya çıkmamıştı. Tarîkat silsilesi de yoktu. Hātun Ana o azîzin üzerine nazar etti. Abdal Mûsâ bunun üzerine nice günler orada (Nevşehir Hacıbektaş Sulucakarahöyük’te) kaldı. Sultān Orhan zamânında gazâya geldi ve Yeniçerilerin arasına katıldı. Bir yeniçeriden eski bir börk istedi. Gazâdan sonra Abdal Mûsâ vilâyetine (Aydın-Denizli-Finike yoluyla Antalya’ya) geldi, giydiği börk de başındaydı. Kendisine: “Bu başındaki nedir?” diye sordular. Şöyle cevap verdi: “Buna Elif (Elif Tâc) derler.” Yeniçerilerin başındaki tâc Hacı Bektâş-ı Velî’nin değil, Abdal Mûsâ’nın giydiği tacdır.”

Şakâyık tercümesinde ve Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Abdal Mûsâ’nın Yesevî tarîkatına mensup olduğu ifâde edilmektedir. Âli’nin Künhü’l-Ahbâr adlı târihinin rivâyetine göre, Orhan Gâzî’nin Bursa fethinde Mutî Abdal, Abdal Murad, Doğlu Baba’nın bulunduğu ve bu arada Mutî Baba’nın, yanmakta olan bir ateş korunu bir pamuk parçasına koyarak sevenlerinden birisi (Abdal Mûsâ) ile Geyikli Baba’ya gönderdiği de rivâyet edilmektedir. Orhan Gâzî ile gazâlara katılan Geyikli Baba da abdallardan biri olup, vahşî bir geyiği ehlîleştirip üzerinde gezdiği için kendisine bu isim verilmiştir. Geyikli Baba da, Abdal Mûsâ ile mendile koyduğu sütü Mutî Baba’ya göndermişti. Mecliste olanlar sütün gönderilmesindeki hikmeti anlayamadıklarından, Mutî Baba, gönderilen sütün geyik sütü olduğunu ve vahşi hayvanları ehlîleştirip kontrol altına alabilmenin, ateşle pamuk birbirine tesir etmeyecek derecedeki tasarruf ve kontrolden daha güç olduğunun anlatılmak istendiğini söylemiştir.

İsmail Beliğ'in (ö.1142/1729) Güldeste’sinde Bursa fethinden önce Anadolu’ya ayak basan abdallardan biri olarak gösterdiği ve Buharalı olduğunu söylediği Abdal Mûsâ, yine onun rivâyetine göre cân u dil ile Orhan Gâzî’nin Bursa’yı fethine yardım etmiştir.

Sâdettin Nüzhet, Türk Şairleri adlı kitabında Abdal Mûsâ’nın Hz. Peygamber (sav) neslinden olduğu ve bunu Ensâbü’s-sâdât adlı kitabında teyit ettiğini ve onun Hacı Bektâş-ı Velî’nin amcası Haydar Ata’nın oğlu Hasan Gâzî’nin sulbünden geldiğini yazmaktadır.

Süleyman Fikri Erten, Abdal Mûsâ’nın Horasan’ın Hoy kasabasında doğduğu ve daha sonra Anadolu’ya geldiği ve kendisinin Hz. Peygamber’in (sav) neslinden olduğunu târihsiz bir mühür üzerindeki şu yazılardan alıntı yaparak ifâde etmektedir: Mührün üst tarafında “Zübde-i nesl-i rasûl-i zü’l-minen (lütuflar sâhibi Peygamberin kıymetli neslinden)”, ortasında “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlullâh (Allah’tan başka ilâh yoktur Muhammed Allâh'ın Rasûlüdür)”, alt tarafında “Sultān Abdal Mûsâ bin Seyyid Hasan (Seyyid Hasan’ın oğlu Sultān Abdal Mûsâ)”.

Abdal Mûsâ kendi manzûmesinde de Horasan’ın Hoy kasabasından olduğunu söylemektedir:

Kim bilir bizi nice soydanız

Ne bir zerre oddan ne hod-sûdanız

 

Bizim husûsumuz mârifet söyler

Biz Horasan mülkündeki boydanız

 

Bizim zahmımıza merhem kâr etmez

Biz kudret okunda gizli yaydanız

 

Yedi deryâ bizim keşkülümüzde

Hacım umman olmuş biz ol güldeniz

 

Hızır İlyas bizim yoldaşımızdır

Ne zerrece günden ne hod-aydanız

 

Yedi tamu bize nevbahâr oldu

Sekiz uçmak içindeki köydeniz

 

Mûsâ durup biz münâcât eyleriz

Neslimiz sorarsan asıl Hoy’danız

 

Ali oldum adım oldu bahâne

Güvercin donunda geldim bu hâne

 

Abdal Mûsâ oldum geldim cihâne

Ârif anlar bizi nice sırdanız

(od:ateş, hod:kendisi, zahm:yara, keşkül:kap, tamu:cehennem, uçmak:cennet)

Abdal Mûsâ’nın Tekke Köyü’ne/Genceli’ye Yerleşmesi, Finike’de Tekke İnşâ Etmesi

Bursa’nın fethinden sonra mânevî bir işâretle Antalya’nın Elmalı İlçesi Genceli/Tekke Köyü’ne gelen Abdal Mûsâ’yı bilemediğimiz bir sebeple köy halkı kabûl etmek istemedi ve kendisine hoşgörü ile davranmadı. Bir müddet sonra Tekke Köyü’nde bir âfet ortaya çıktı ve köy halkı bir bir köyü terk etmeye başladılar ve başlarına gelen musîbetin Abdal Mûsâ’ya olan davranışlarından kaynaklandığını anladılar. Köyü terk etmeye başlayan topluluğa Abdal Mûsâ “Gitmeyin” dese de onlar “Hatırınızı yıktık, huzûrumuz kalmadı, gidelim” deyince o: “Kanlı gömleği boyumca yığdım (zor durumdaydım), bir kere gelip haliniz nedir? demediniz, münkir oldunuz. Bu sebepten âfât-ı semâviyye (gökyüzü âfetleri) erişip sizi Allâhu Teâlâ kahretti. Yardım dileyip meded Abdal Mûsâ (Bizi affet) demediniz, yapsaydınız üzerinizden kalkardı. Şimdi her biriniz bir vilâyete gidiniz” dedi.

Tekke Köyü’ndeki âfet zamânında Abdal Mûsâ da sâhile (Finike’ye) inerek orada bir tekke inşâ etti. Süleyman Fikri Erten’in ifâdesine göre:

“İş bu tekke Finike’nin bir saat doğusunda ve Limira harâbesi yanındaki türbenin (Kâfi Baba Türbesi) olduğu yerdir. Burada yakın vakte kadar geniş ve sulak bir yerde, mevkii pek güzel bir tekke vardı. Tekkenin müteaddit hücreleri ve geniş mutfakları mevcut olmasına bakılırsa burasının bir zamanlar pek kalabalık olduğu anlaşılıyor. Tekkenin yanında Velâyetnâme’de bahsi geçen Kâfi Baba’nın türbesi hâlâ mevcuttur. Türbe kapısının üstündeki kitâbeyi okumuştum:

 

Pîr-i sânî Hazreti Abdal Mûsa hâdimî / Gülşen-i zâr içre esrâr-ı hakâyık mahremi

Aşk eri (Aşçısı idi) o şâhın devlet-i eyyâmın(d)a / Kâfi Baba derler(i)di iş bu erin nâmına

Seyyid İbrâhim Dede ol pişvâ-yı mü’minin / Siy ü sâl mesnedinde olmuştu hem-nişîn

Türbesin kıldı müheyyâ yeniden (ol hânumân) / Târihtir şeş cihânın pâsbânı dîdebân 1231/1815

(Kitâbeyi yerinde inceleyerek, Erten’in eksik ve hatâlı okumaları tarafımızdan parentez içi ile düzeltilmiştir)

Kâfi Baba’nın türbesini ihyâ eden Seyyid İbrâhim Dede Abdal Mûsâ Türbesi yanında bulunan ve zemzem kuyusu denilen bir kuyuyu 1234/1818 yılında yaptıran kişidir. Seyyid İbrâhim Dede, Abdal Mûsâ Tekkesi’nin postnişîni idi. 1237/1821 yılında vefât ederek türbe yanına defnedildi.

Evliyâ Çelebi burasını da ziyâret etmiş, Seyahatnâmesi’nde tekkenin yeri ile alâkalı “Cennet Yurdu” ifâdesini kullanarak şöyle der: “…Kasabada Abdal Mûsâ Sultān’ın bir âsitânesi vardır. Bu dahi limon, turunç, nar, incir hıyâbanı içinde (iki tarafı ağaçlı yol) arz-ı bihiştten (Cennet yurdundan) nişan verir bir ireme zâti’l-imâd’dır (Yüksek sütunlu bir şehir İrem gibidir. Fecr sûresi 89/7) Amma evkāfı olmamakla fukarâsı azdır. Amma yine kırk elli fukarâ eksik değildir. Bunun bahçesi içinde Nuzar Dede medfundur…”

 

Abdal Mûsâ Türbesi

Türbede; Abdal Mûsâ, kardeşi Zeynep, annesi Ümmü Gülsüm, babası Hasan Gâzî, mürîdi Kaygusuz Abdal ve girişte sağda bir ve solda iki olmak üzere üç derviş sandukası bulunmaktadır. Ayrıca türbede kutsal emânetler de vardır. Velâyetneme'de yer alan şu sözlerden hareketle; "Yâ Erenler, Genceeli'de genç ay gibi doğan, adum Abdal Mûsâ çağırduram, Beni isteyen anda gelsün bulsun", Hacı Bektaş Velî'nin dört emânetin Abdal Mûsâ'ya teslîm edilmesini istediği düşüncesine ulaşılmıştır. Bunlar, Kara Sancak, ki Hz. Peygamberin (sav) Sancağı olduğu ifâde edilir, bugün yoktur onun yerine temsîlen bir sancak vardır. Mermer Çırağ, Hz. Peygamberin (sav) Fatma Ana'ya çeyiz olarak verdiği çerağdır, türbede bulunur ve çok önemli günlerde kullanılır. Biat Değneği, İmam Hüseyin'e āit olduğu kabûl edilir, özel bir ağaçtan yapılmış olup hâlâ türbededir. Hüccat, Hünkâr Hacı Bektaş Velî’nin Abdal Mûsâ'ya verdiği berattır, ancak şu an nerede olduğu bilinmemektedir. Ayrıca, iki mühür, Abdal Mûsâ'nın kullandığı Tahta Kılıç, Hz. Peygambere (sav) āit olduğuna inanılan bir de hırka mevcuttur.

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde Abdal Mûsâ Tekkesi ile alâkalı evrak kayıtlarına göre 1800’lü yılların başında tekkenin çevresinde şu binâlar bulunmaktaydı:

*Abdal Mûsâ'nın üzeri kurşunla örtülü türbesi, *Türbeye bitişik üzeri kurşunla örtülü bir köşk, *Budala Sultān türbesi ile Namazgâh, *Misâfirhane (2 tâne idi, birine "kız sarayı" denirdi), *Çamaşırhane (1 tâne), *Mihmanhane (1 tâne), *Mektep odası (2 tâne), *Yaz mektebi odası (1 tâne), *Mutfak (3 tâne), *Üzeri kurşunla kaplı 2 tâne oda, *Akmeydan denilen yer (üzeri kurşunla kaplı) (1 tâne), *At ahırı (4 tâne), *Öküz ahırı (1 tâne), *Ambar (10 tâne), *Pabuççu odası (1 tâne), *Kereste atölyesi (1 tâne), *Su odası (Kuyu) (1 tâne), *Ekmekçi dükkânı (1 tâne), *Ester (Katır) ahırı (1 tâne), *Su değirmeni (1 tâne).

Ağustos 2024, sayfa no: 74-75-76-77

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak