Bizim sosyal yardımlaşma anlayışımız dînimizin sosyal yardımlaşma anlayışıdır. Çünkü bir Müslümanın anlayışı inancının dışında olamaz. Düşünmesi, anlaması, gülmesi, ağlaması, bakışı, davranışı, kültürü, töresi velhâsıl her şeyi. Yâni bizim dînimiz yaşamımızı şekillendirir. Hayâtımızdaki her şeye çözüm getirir. Bu anlamda bizim dînimizin boş bıraktığı ve bizi yönlendirmediği hiçbir alan yoktur. Hele bu konu sosyal yardımlaşma ile ilgili ise. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Toplum içinde yaşamak zorundadır. Sosyal yardımlaşma ise toplu halde yaşamanın rûhudur. Vazgeçilmezidir. Omurgasıdır. Omurgasını kaybeden toplum çökmeye mahkûmdur.
Fakirini, kimsesizini, yaşlısını, hastasını, yetimini, öksüzünü, komşusunu, din kardeşini düşünmeyen bir anlayış, bir din, bir sistem.. adı ne olursa olsun kadüktür. Eksiktir. Erdemli değildir. Sosyal patlamaya, kin, nefret, düşmanlık, haset, hırsızlık, gasp, sosyal adâletsizlik ve anarşiye gebedir. Ayrıca sınıflar arasındaki uçurum, zengin-fakir arasındaki çatışma kaçınılmazdır.
Bundan dolayı Rabbimiz bize huzurlu bir toplum için sosyal yardımlaşmayı emrederken sosyal yardımlaşma anlayışımızı da şekillendirmektedir: “İyilik (Birr) ve takvâ (Allâh’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.” (Mâide, 5.)
Sözlükte “iyilik, doğruluk, itâat, hayır ve hasen” anlamlarına gelen “birr” kavramı; din dilinde îman, doğruluk, güzel ahlâk, sâlih amel, hayır, iyilik, ihsan, Kur’ân ve sünnete uymak, farzları edâ etmek ve mâsiyetleri terk etmek gibi insana sevap kazandıran ve Allâh’ın rızâsına vesîle olan her türlü hayırlı amellere, itâatlere ve güzel davranışlara denir. (DKS) Nitekim İmam Mâtürîdî bu âyeti tefsir ederken bu iki fazîleti, “birr, bütün hayırların en tam şekli; takvâ ise bütün şerlerin terkedilmesi ve bir daha yapılmamasıdır” şeklinde târif etmiştir. (Tevilâtu Ehl-i sünnet 2, 8)
Peygamber Efendimiz (sav) de şu hadîs-i şerîfinde doğruluğun “birr”e götüren ahlâkî bir davranış olduğunu bize haber vermektedir: “(Doğruluktan ayrılmayın). Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk, hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. (Yalandan kaçının). Şüphesiz ki yalancılık, kötülüğe sürükleyip (kişiyi) yoldan çıkarır. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi, yalan söylemeyi meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhârî, Edeb 69, VII,95; Müslim, Birr, 103-105) Buna göre îman, dînin temeli; birr, dînin gâyesi demektir. Hakkı tevhid, hayra erişmek: İşte din, bu iki esâsın mahsûlüdür. (Elmalılı, 2, 1146)
Yâni “birr” dînin zirvesidir, buna ulaşmanın yolu da sosyal yardımlaşmadan geçer. Daha doğrusu sosyal yardımlaşma anlayışımızdan geçer. Çünkü Allâh’ımızın onaylamadığı bir anlayış bizi zirveye ulaştıramaz. Onun için Kur’ân bizim sosyal anlayışımızın sâhip olması gereken özellikleri şöyle sıralar:
1-Sâdece Allah için yapmak: “Yedirdikleri kimselere şöyle derler: “Biz size sırf Allah rızâsı için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.” (İnsan, 9.) Mü’min yaptığı her şeyi Allah için yapar. Başka bir niyet gütmez. Çünkü Allâh’ın rızâsının dışında yapılan her şey boşa gider. En kıymetli olan hayâtımız bile. Allâh’ın rızâsı çok kıymetli. Ona uyan her şey kıymet kazanır. Zerre kadar olsa bile yaptığımız bir yardım ya da her hayırlı iş bu amaca uygun olarak yapılınca sınırsız bir mükâfat ve değer kazanır. “Öyle ise akrabâya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allâh’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Rum, 38.)
2-Sevdiği şeyleri infâk etmek: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe aslâ erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Âl-i İmran, 92.)
3- İyilik konusunda örnek olmak: “Siz kitâbı okuduğunuz halde insanlara (başkalarına) iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşünemiyor musunuz?” (Bakara, 44.)
4- İyilikte yarışmak: “İyilik ve takvâ üzere yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allâh’ın cezâsı çetindir.” (Mâide, 2.)
5-Allâh’ın kendisine vermiş olduğu emânetleri ilgili kişilere ulaştırmak: “Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kâbiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın. Allâh’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin.” (Nûr, 33.)
6-Yaptığı iyilikleri başa kakmamak: “Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.” (Bakara, 262.)
7-Allâh’ın kulları arasında ayrım yapmadan tüm ihtiyaç sâhiplerine yardım etmek:
a) Yakın ve uzak komşular Müslüman olmasalar bile onlara karşı iyilik emrediliyor: “Allâh’a ibâdet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (en-Nisâ, 36.)
b) Çocuklarını İslâm’dan alıkoyan, küfre ve şirke girmesini emreden ve bunun için çalışan anne-babaya, kâfir de olsalar ihsanda bulunmak ve iyilik yapmak. Ancak onlara itâat yoktur. Bu konuyla ilgili Allah (cc) şunu buyurmaktadır: “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce Bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Bana’dır. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itâat etme. Onlarla dünyâda iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Bana’dır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokman, 13-14.)
c) Müslümanlarla savaş hâlinde olmayan ve savaşmayan kâfirlere adâletle ve ihsanla muâmele etmek. Bu konuda Allah (cc) şunu emretmektedir: “Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.” (Mumtehine, 8.)
Şubat 2019, sayfa no: 18-19-20
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak