Her platformda iştahla yapay zekâ konuşulduğunu görüyoruz ama asıl problem sosyal medya çağıyla birlikte zaman yönetimi sorunu yaşamaya başlamamızda yatıyor. İnternet her alanda devrimsel bir dönüşüm getirip büyük avantajlar sağlarken, sosyal medyanın ölçüsüz kullanımı görevlerimizi aksatmaya varacak kadar büyük riskler barındırıyor. Her şeyde olduğu gibi burada da dengeyi korumak gerekiyor. Gerçek hayat ile sosyal medya arasında dengeyi tutturamadığımızda sorun yaşanması kaçınılmaz. Ekranlara harcanan süreyi azaltmak, gerçek hayâta, âileye ve dostlarla birebir iletişime zaman ayırmak gerekiyor. Ayrıca ekran karşısında fazla vakit geçirmek yerine, kitap okumak ve spor yapmak gibi farklı aktivitelere yönelmek daha faydalı olacaktır.
Bağımlılık Düzeyine Geldik Mi?
Bu noktada zaman yönetimi konusunun ciddiyetle ele alınması kadar, sosyal medya bağımlılığına da değinmek gerekiyor. Eğer sosyal medyaya harcadığınız zamânın aşırı olduğunun farkına varmışsanız, alabileceğiniz bazı önlemler var. Bunların başında sosyal medyayı sâdece belli saatlerde kullanmak ve sınırlamak geliyor. Ayrıca gereksiz meşgûliyet oluşturmaması ve elinizin sürekli sosyal medya uygulamalarına gitmemesi için bildirimleri kapatmak faydalı olacaktır. Sosyal medya için harcadığınız zamânı ölçümlemek için çeşitli uygulamalardan destek alabilirsiniz. Zamânı ölçümlemek, hangi sosyal platforma ne kadar zaman ayırdığınızı fark etmenizi ve kendinize çekidüzen vermenizi sağlar.
Gerekli ama Karârında
Sosyal medya aslâ kaçınılması ve tamâmen uzak durulması gereken bir mecrâ değil. Önemli olan bu mecrâyı kendi yararımıza kullanma becerisi edinmek. Bugün sâdece kurumsal amaçlar için değil, bireysel amaçlar için de sosyal medyayı kullanmak ve kişisel PR (halkla ilişkiler) yapmamız gerekiyor. Çünkü bazen en yakınımızdakiler bile bizim ne iş yaptığımızdan, hangi başarılara imzâ attığımızdan haberdar olamayabiliyor. Sosyal medya artık günümüzün gerekliliği ve normali. Ancak bu noktada başarı saydığımız faaliyetten daha çok kişisel tanıtıma zaman ayırmak gibi bir tuhaflıkla karşılaşabiliyoruz. Tanıtıma ayırdığımız zaman, asıl faaliyete ayırdığımız zamâna yaklaşıyorsa bu ciddî bir sorun.
Sanal ile Gerçek Arasındaki Makas
Bir yan etki olarak, sosyal medyada kendini olduğundan farklı gösterme gibi tuhaf bir davranış yerleştiği görülüyor. Bireyler, Amerikalı sosyolog Erving Goffman’ın tespitiyle “İzlenim yönetimi” yapıyor; başkalarının kendileri hakkındaki izlenimlerini seçici ve çoğu zaman da aldatıcı davranarak yönetiyor, kurguluyor. Olduğunuz gibi görünmediğiniz zaman, bunun günün birinde karşınıza sorun olarak çıkması kaçınılmaz. Yine burada da denge unsuru geliyor gündeme. Sanal âlemde çizdiğimiz profil ile gerçek âlemdeki profilimiz arasındaki makasın açılması, kısa vâdede kârlı gibi gözükse de uzun vâdede zararımıza işleyecek bir stratejidir. Sosyal medyada gerçeğinden farklı bir profil çizmenin farklı sebepleri var. Kendisiyle barışık olmayan, özgüven eksikliği yaşayan kişiler böyle bir şeye başvurabiliyor.
Filtrelenmiş Gerçeklik
Sosyal medya artık bir sahne. İmaj ve algıların bu mecrâ aracılığıyla yayılması, kendini olduğundan daha farklı gösterme çabasıyla birleşince, “Filtrelenmiş gerçeklik” olarak tanımlanan bir durum ortaya çıkıyor. Sosyal medyada beğeni ve takdir kazanmak için daha farklı ve çekici kişisel imaj oluşturma yarışı var. Hâl böyle olunca, insanların kendilerini başkalarıyla kıyaslaması, çoğu zaman yetersiz hissetmesi, gereğinden fazla rekābet hissiyâtı içine girmesi gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bunun sonucu olarak kişisel yetersizlik, sosyal kaygı, özgüven kaybı, uyku problemi, yeme bozukluğu, sosyal izolasyon ve hattâ depresyona varan sorunlar yaşanıyor.
Bilgiye Erişim Metotları Değişti
İnternet ve ardından sosyal medyanın hayâtımıza girişi, bilgiye erişim metotlarını değiştirdi. Gazete, dergi ve kitap gibi basılı mecrâlar ile radyo ve televizyona, hattâ sinemaya ilgi azalırken, internet ve sosyal medya, haber, bilgi ve eğlence kaynağı olarak kullanılır hâle geldi. Dijital mecrâlardaki içeriğin, konvansiyonel medyaya kıyasla daha zengin olması, bilgilerin olağanüstü bir hızla yayılması güvenilirlik sorunlarını berâberinde getirdi. Bu süreçte bilgi kirliliği, niteliksizleşme ve güvenilirlik sorunları baş gösterdi.
Bilinçli ve Eleştirel Bir Yaklaşım
Sosyal medyadaki içerikleri tüketirken, bilinçli ve eleştirel bir yaklaşım gerekiyor. Çünkü doğruluğu teyit edilmemiş, kasten çarpıtılmış ve dezenformasyon amaçlı üretilmiş bilgiler büyük bir hızla yayılıyor. Bu durum telâfî edilmesi güç hattâ imkânsız sorunlara sebep olabiliyor. Sosyal medyada bir paylaşımla karşılaşıldığında temkinli yaklaşmak şart. Bu alışkanlığa sâhip olmayanlar, her gördüğü paylaşımı yeniden dolaşıma sokma eğiliminde olabiliyor. Bu nedenle ilk bakışta ilgi çekici görünen ama gerçekliği kuşkulu içerikler, kısa sürede milyonlara ulaşabiliyor. Karşılaşılan bilgileri, farklı kaynakları kontrol ederek araştırmak ve doğruluğundan emîn olmak gerek. Medya okuryazarlığı becerisi bu noktada çok işe yarayacaktır. Öncelikle bilginin kaynağını araştırmak, söz konusu iddiayı doğrulayacak kanıtlar aramak, târih bilgisini kontrol etmek, görsel içeriyorsa tersine aramayla kontrol etmek, her şeyden önemlisi söz konusu iddiayı mantık süzgecinden geçirmek bizi dezenformasyondan koruyacaktır.
Dezenformasyon Organize Bir İş
Gazete, dergi ve kitap gibi basılı mecrâlarda yer alan bilgiler, bir değerlendirme süreci sonrası karşımıza çıkıyor. Bu aşamada nitelik olarak eleme, editoryal değerlendirme ve kürasyon işletildiğini görüyoruz. Sosyal medyada ise kaynağı belirsiz mâlûmatların (bilgi değil), kimler tarafından yönetildiği belli olmayan hesaplar tarafından dolaşıma sokulması söz konusu. Medya okuryazarlığı ve sosyal medya okuryazarlığı bilinci olmayınca, dolaşıma giren mâlûmatların geniş kitlelerin kanâatlerini değiştirecek derecede etki ettiği görülüyor. Belli bir amaca hizmet etmesi için kurgulanan paylaşımlar kasten dolaşıma sokuluyor. Dezenformasyon organize bir girişim hâline geliyor ve geniş kitleler üzerinde etkili operasyonlara dönüşüyor.
Operasyon Hesapları Devrede
Özellikle seçimler gibi kritik süreçlerde, toplumun kanâatlerini değiştirmeye yönelik organize dezenformasyon girişimleri hız kazanıyor. Yüzlerce hattâ binlerce operasyon hesâbı tek bir elden yönetilerek, halkın siyâsî tercîhine etki edecek sonuçlar alınabiliyor. Kullanıcı adı, profil fotoğrafı ve geçmişte yaptığı paylaşımlar incelendiğinde, sıradan bir sosyal medya kullanıcısı izlenimi veren binlerce hesap, aslında organize bir istihbârat operasyonuna hizmet ediyor olabilir.
Cambridge Analytica Skandalı
Organize dezenformasyon denince akla yakın târihin en önemli vakalarından Cambridge Analytica skandalı geliyor. 2018 yılında ifşâ edilen olayda, 50 milyon Facebook kullanıcısının verilerinin, 2014 yılından o güne değin siyâsî reklâmcılık ve manipülasyon amaçlı kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Zaman içinde 90 milyon kullanıcıya ulaşan bu olayda, seçmen kanâatlerini değiştirmek için manipülasyon yapıldığı ve buna Facebook’un gönüllü olarak rızâ gösterdiği tespit edilmişti. ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesi, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması (Brexit) sürecinde ve seçmen davranışları üzerinde etkili olduğunun anlaşılması üzerine Cambridge Analytica kapatılmış ve 5 milyar dolar cezâ kesilmişti. Daha fazla kâr uğruna milyonlarca kullanıcısının verilerini satan Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in özür mektubu 25 Mart 2018'de gazetelerde yayımlanmıştı.
Yakın Târihli Bir Örnek
Dezenformasyon faaliyetlerine yakın târihli bir örnek olarak, İsrail’in Gazze’ye saldırısı sonrası başlattığı çalışmaları gösterebiliriz. İsrail Diaspora Bakanlığı’nın TelAviv merkezli Stoic adlı şirkete ayırdığı 2 milyon dolar bütçeyle, X (Eski adıyla Twitter), Facebook, Instagram ve LinkedIn’de büyük bir kampanya yürütüldü. Bu dezenformasyon kampanyasında, yurtsever Amerikalılar gibi davranan yüzlerce sahte hesap oluşturuldu. Bu hesaplar ABD'li öğrenciler, siyâsî gidişattan endîşeli vatandaşlar ve yerel seçmenler gibi davrandı. Yapay zekâ destekli kampanyada paylaşımları oluşturmak için OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT uygulaması kullanıldı. Kampanyanın amacı Amerikan kamuoyunda İsrail’e psikolojik ve maddî desteği artırmaktı. Kampanya kapsamında "Non-Agenda" ve "UnFold Magazine" gibi isimlerle sahte haber siteleri kuruldu. Oluşturulan sahte sosyal medya profilleri, İsrail yanlısı makaleler paylaşıp kamuoyu desteği sağlamaya yönelik çaba harcadı.
Bilginin Kaynağı Neresi?
Yanlış bilgiler genellikle anonim hesaplar ya da sahte profiller üzerinden yayılır. Tanınmış kişi ya da kurumların hesaplarını taklit etmek sıkça karşılaşılan bir yöntemdir. Dezenformasyon operasyonlarına mâruz kalmamak ve olumsuz etkilenmemek için, hangi kurum ya da kişiler tarafından yönetildiği belli olan güvenilir bilgi kaynaklarını kullanmak gerekiyor. Medyadan örnek verirsek; bir yayın kuruluşunun adı sanı, bir başka deyişle künyesi bellidir. Kim ya da kimler tarafından kurulduğunu ve yönetildiğini kısa sürede öğrenebilirsiniz. Bir sorun olduğunda, örneğin kişisel haklarınıza yönelik bir ihlâl yaşandığında başvuracağınız yer bellidir. Medyada geçmişten bu yana oturmuş, köklü bir cevap ve düzeltme hakkı (tekzip) geleneği vardır. Bu hakkı yasal mercilere başvurarak kullanabilirsiniz ve dâvâ açabilirsiniz.
Tekzip Müessesesi Kritik
Sosyal medyada ise böyle bir mekanizma yerleşmiş değil. Yalan olduğu birkaç saat sonra ortaya çıkacak bilgiler bile kasten yayılıyor. Sâdece daha fazla etkileşim almak, ilgi çekmek ve maddî ya da siyâsî kazanç elde etmek için yoğun çaba harcanıyor. Hattâ öyle ki; bir paylaşımın asılsız olduğu ortaya çıkıp, bunu paylaşan kişinin bilgilendirilmesi hâlinde bile düzeltilmediğini görüyoruz. Asılsız bile olsa ilgi gören ve çok yorum yazılan paylaşımdan vazgeçilmek istenmiyor. Etkileşim almak uğruna mağduriyetlere yol açmaya devâm eden paylaşımlar korunuyor. Tekzip müessesesi sosyal medya için geçerli olmayınca yaptıkları genelde yanlarına kâr kalıyor.
Türkiye’deki Yasal Düzenlemeler
Türkiye’de internet ortamında yapılan yayınlara yönelik 2007 yılında çıkan 5651 sayılı yasa mevcut. Buna ilâve olarak, Basın Kanunu ve bazı kanunlara ilâve edilen maddelerle, internet ve sosyal medya yayınları yasal çerçeve içerisine alındı. Dezenformasyonla Mücadele Yasası ya da Sosyal Medya Yasası olarak ifâde edilen ve 2022 yılında yürürlüğe giren düzenleme kapsamında, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu” tanımlandı ve bu suçu işleyenlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezâsı getirildi. Bu kapsamda en önemli düzenlemelerden biri, küresel sosyal medya şirketlerine yerel ofis açma ve yerel temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmesiydi. Bu şirketlerin yerel temsilcilerinin bulunmayışı, içeriklerle ilgili herhangi bir sorunda muhâtap bulmayı ve çözüm üretmeyi zorlaştırıyordu.
Dünyâdaki Örnekler
Dezenformasyonla mücâdele için Türkiye gibi dünyâda da bazı yasal düzenlemeler mevcut. Bu girişimlerin başını Almanya çekiyor ve diğer ülkeler, nüans farklılıkları olmakla birlikte, Almanya’nın Ağ Yaptırım Yasası’nı (NetzDG) referans alıyor. Türkiye de Almanya’daki uygulamayı referans alan ülkelerden. Bu alanda yasal düzenleme yapan diğer ülkeleri Fransa, Rusya, Singapur, Avustralya, Kenya, İrlanda, Hindistan, Malezya, Filipinler, Venezuela ve Brezilya olarak sıralayabiliriz. Her ülkenin yasal düzenlemeleri ve ilgili yasalarının öngördüğü cezâlar farklılık gösteriyor. Çıkarılan yasaların ortak amaçları; nefret söylemi, şiddeti teşvik ve yanlış bilgi ile mücâdele, seçim dönemlerinde yanlış bilgi yayılmasını önlemek, çevrimiçi sahtecilik ve manipülasyonla mücâdele, yalan haberlerle mücâdele gibi farklı ifâdelerle tanımlanıyor. Ana hedef, bu tür içeriklerin yayılmasını, dolayısıyla mağduriyetleri önlemek, yayındaki içeriklerin en kısa sürede kaldırılmasını sağlamak ve sorumlulara caydırıcı yaptırımlar uygulamak.
Teori ve Pratik Farkı
Yasal düzenlemeleri çıkarmak ile pratikte uygulamak bazen farklılık gösterebiliyor. O sebeple dezenformasyonla mücâdele adına çıkarılan yasal düzenlemelerin, ifâde özgürlüğü ve insan hakları açısından sorunlu olup olmadığı hep tartışılagelir. Yasal yükümlülükler arttıkça sansür endîşeleri, muhalif seslerin bastırılması, yasaların keyfî uygulanması, sosyal platformların olaylara daha temkinli yaklaşmayı tercîh etmesiyle açık tartışma ve fikir alışverişinin sekteye uğraması gibi konular gündeme gelir. Bu riskleri minimuma indirmenin yolu, ilgili yasaların şeffaf, hesap verebilir ve bağımsız bir denetim mekanizması içerecek şekilde çıkarılması ve uygulanmasından geçiyor.
Temmuz 2024, sayfa no: 62-63-64-65
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak