Ara

Sofrada Her Şey Vardı Ama Huzur Yoktu

Sofrada Her Şey Vardı Ama Huzur Yoktu

Bazı evlerde her şey tamdır ama çocuk eksik büyür.

Evlerinde hiçbir eksik yoktu. Büyük bir salon, tam takım yemek takımları, misâfir odasına kadar düşünülmüş nevresimler… Yemekler her akşam tam saatinde hazırlanır, herkes sofradaki yerini bilirdi. Ve gerçekten de sofrada hiçbir şey eksik değildi. Tek şey yoktu; o da huzur.

Annesi güzel yemekler yapardı. Babası yemeğe geç kalmazdı. Ama sofrada çatal seslerinden başka bir şey işitilmezdi. Neşeli bir kahkaha, içten bir hâl hatır sorusu, birbirini gerçekten duyan insanlar… Bunların hiçbiri o sofralarda yoktu. Birine bir cümle söylense diğeri alınır, biri nefes alsa öbürü sinirlenirdi.

Çocukken, sessizliğin en güvenli sığınak olduğunu orada öğrenmişti: “Ancak susarsan kavga çıkmaz.” diye düşünüyordu.

Maddî anlamda hiçbir eksikliği olmamıştı. Ama sevgisizlik, evin duvarlarına kadar sinmişti. Yeni bir eşyâ odasına geldiğinde bile sevinç yerine tedirginlik hissederdi. Çünkü o eşyâların gelişiyle birlikte koridordan yükselen bağrışmaları da ezberlemişti. Bir yandan televizyonun açık sesi vardı, diğer yandan içinde bastırmaya çalıştığı kırgın bir sessizlik yankılanırdı.

O evde çocuk olmak, ihtiyaçları karşılanmak ama duyguları tanınmamak demekti. Ve bu görünmez eksiklik, yıllar sonra bile varlığını sürdürüyordu.

İnsanın büyüdüğü ev, çocukken kendini anlatabildiği, yanlış yaptığında yanında şefkatli bir ses bulabildiği, gözünün içine bakıldığında sevildiğini hissettiği yerdir. O anlar eğer yeterli gelmediyse yetişkinlikte huzûru bulması bir hayli zordur. Tuhaf bir şekilde, huzûra alışık olmadığı için ondan kaçar. Sâkin insanlara “sıkıcı” der, iyi davrananlara kuşkuyla yaklaşır. Kırıcı biriyle ilişkideyken daha tanıdık, daha konforlu hisseder. Duygusal gerginlik onun çocukluk evidir. Kavga varsa “sevgi var” sanar. Sessizlik varsa “endîşe” hisseder. Çocukluk anılarını, fark etmeden yaşatır insan. Onun evinde hiçbir zaman huzurlu sessizlik yaşanmamıştır. Sessizlik hep fırtına öncesidir.

O evin içindeki çocuk hâlâ büyümemiştir aslında. Sofrada konuşamadığı cümleleri bugün eşine de söyleyemez. Kırılacağını bildiği için tartışmaktan kaçınır. Çok anlayışlıdır ama aslında çok kırgındır.

Yetişkinlik, geçmişle tekrar tekrar yaşamaya alışmaktır. O geçmiş eğer sevgisizlikle yoğrulmuşsa, insan kendine gereğinden fazla mesâfe koyar. Tüm yaşananların üstünden yıllar yıllar geçse de...

Sevgisiz büyümek, yoksul büyümekten daha derin bir yoksunluk bırakıyor/bırakır.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak