İnsan hayâtı seyahatle başlamıştır. Yokluktan varlığa. Hattâ bu aşamada bile birçok merhaleler arasında yolculuk yapmıştır. Önce toprak. Sonra balçık. Sonra organlar. Rûhun üflenmesi ve cennette meleklerin karşısında canlı bir insan. Kısaca hareketli başlayan insan hayâtında Menzil-i Maksūd’a erişinceye kadar artık sefer hiç eksik olmayacaktır. “Muhakkak ki biz Allah’tan geldik ve dönüşümüz ancak O’nadır.”1
Bu açıdan insanı tārif edenler: “İnsan, ervah āleminden ana rahmine, oradan dünyâ ālemine, oradan berzaha, oradan da âhirete yolculuk yapan ama vazīfesi çok bir misâfirdir” demektedirler. Dikkat ederseniz insan sürekli bir seyahat hâlindedir. Sevgili Peygamberimiz (sav) de insanın dünyâ hayâtında bir yolcu olduğunu unutmaması gerektiğini hatırlatmaktadır: “Ey Abdullah bu dünyâda bir garip veya yolcu gibi ol. Kendini kabir ehli gibi gör.”2
İnsanın tam bir seyyah olduğundan şüphe yoktur. Ancak sıkıntılı olan kendini içinde yaşadığımız bu geçici konaklama yerinde mukīm kabûl edip seferîliğini unutmasıdır. Bundan dolayı insanın bedensel olmasa da rûhen ve zihnen sürekli bir seyahat hâlinde olmasını Rabbimiz bizden istemektedir. Bu seyahatler dünyevîleşmememiz için zorunludur. Dolayısıyla Kur’ân ve sünnette bize işâret edilen seyahatlere bir göz gezdirelim.
Geçmişte Verdiğimiz Sözü Hatırlama Seyahati: Bu seyahat bezm-i elest’te verdiğimiz sözü hatırlama sözü içindir. Allâh’ı Rab olarak kabûl ettiğimiz ve O’nun her dediğini kabûl ettiğimiz ervah ālemine seyahat etmek gerekir. “Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şâhit tutarak: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da, "Evet, şâhit olduk (ki Rabbimizsin)" demişlerdi. Böyle yapmamız kıyâmet günü, "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.”3 Aksi takdirde nankörlerden oluruz. Nereden ve niçin geldiğimizi unuturuz. Günümüzde insanların en büyük sıkıntısı budur. Nereden geldiğimizi ve kim olduğumuzu unutmak.
Eskiden büyüklerimizin çocuklara ne zamandan beri Müslümansın? sorusuna kālû belâ’dan beri cevâbını öğretmelerinin sebebi buydu.
Yaratılışımızı, Kim Olduğumuzu Unutmama Seyahati: Bu, bizi yoktan yaratan Rabbimizin kulu olduğumuzu hatırlama yolculuğudur. Yaratılışımızı tefekkür ederiz. Bu seyahat ilk inen beş âyette bize hatırlatılmıştır: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak"dan yarattı.”4 Zîrâ insan kim olduğunu unutarak azgınlaşır. Azgınlaşınca insan gideceği yeri unutur. Onun için yaratılışı ile ilgili yolculuğu sık sık yapmalıdır. “İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?" De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”5
İç Ālemimizi, Enfüsü, Kim Olduğumuzu Hatırlama Seyahati: Yaratılışımız üzerine iç ālemimize yapacağımız bu yolculuk kendimizi tanımamız içindir. Anne ve babamızın sulbünde bir damla su olduk. Nutfe yāni sperma. Sonra aleka, kan pıhtısı. Sonra cenin, ardından bebeklik. Dünyâya geliş, çocukluk evresi. Gençlik ve yaşlılık.
Ayrıca sāhip olduğumuz bedenimizin organları ve bu organlar arasındaki uyum bize yüce Yaratıcının sonsuz kudretini ve azametini gösterir. Bu da insanın kendini yaratanı tanımasını sağlar. Onun için “kendini bilen Rabbini bilir”demişler. İnsan bu duruma ancak yapacağı bu seyahatle gelebilir.
Âfâkī, İçinde Yaşadığımız Kâinâtı Tanıma Seyahati: Bu yolculuk dışımızdaki ālemleri keşfetme yolculuğudur. Zîrâ bu seyahat Allâh’ın kâinattaki âyetlerini tanımamıza, çözmemize yardımcı olması içindir. “Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur'ân'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şâhit olması yetmez mi?”6 Bu yolculukla insan eserden müessire gider. Bu da îmânımızda tahkīka vesîle olur.
Târihsel, Nerede Olduğumuzu Bilme Seyahati: Bu yolculuğu Kur’ân’ımız ister bizden. “Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün.”7 Bizden öncekiler neler yaptılar, neler yaşadılar, başlarına neler geldi görüp ibret almak, onların düştüğü hatâlara düşmemek ve onların yaptıkları güzel şeylerden istifâde etmek için bu seyahat yapılır.
Bu yolculuk aynı zamanda içinde yaşadığımız dünyâ gezegenini tanımak için yapılır.
Uhrevî, Gideceğimiz Yere Seyahat: Her gelen gider. Hiçbir giden dönmez. Biz de gideceğiz. Nereye ve ne ile gidiyoruz, bu yolculukta bunun üzerine yoğunlaşır insan. Bu “Ölmeden önce ölünüz. Ve hesâba çekilmeden önce kendinizi hesâba çekiniz.” prensibinin gereğini yapmak içindir.
Ayrıca biz bu yolculukta gittiğimiz yere ne götürüyoruz yol azığı olarak, ona bakarız. Bunu da Rabbimiz bizden istemektedir: “Ey îmân edenler! Allâh'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allâh'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”8
Seyr İlallâh Seyahatı: Bu yolculuk kulluk görevimizi yerine getirirken nefsimizi “esfele sâfilîn”den alıp “a’lâ-yı illiyyîn”e doğru mesâfe kat ettirme seferidir. Bunun için nefsin mertebelerini tek tek geçmek îcâb eder. Emmâreden levvâmeye, mülhime, mütmainne, râdiye, merdiye ve nefs-i kâmile. Her biri arasında bin perde vardır diyor işin ehilleri. Uzun bir yolculuk. Ama sonu sâhil-i selâmet. Gāye vâsıl-ı ilallâh olmaktır. Yûnus Emre’nin dediği gibi:
Bu yol uzaktır menzili çoktur,
Geçidi yoktur derin sular var.
Girdik bu yola aşk ile bile,
Gurbetlik ile, bizi salan var.
Dipnotlar
1 Bakara 2/156
2 İbn Mâce, Zühd, 3
3 A’raf, 7/172
4 Alak 96/1-2
5 Yâsîn 56/77-79
6 Fussilet 41/53
7 Âl-i İmran 3/137
8 Haşr 59/18
Mayıs 2022, sayfa no: 20-21-22
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak