Ara

SARIKAMIŞ’TA DONDU BENİM YÜREĞİM…

Ahmet Anapalı Sene 1912. Osmanlı İmparatorluğu daha dün şefkatli kolları ile köprü, yol, su, han, hamam, okul, hastane, şifâhâne şeklinde yatırım yaptığı, hizmet götürdüğü dört balkan devletinden “BALKAN SAVAŞIisminde seneler boyu unutamadığı bir darbe alınca şaşırdı kaldı. Bu travmatik ve depresyonik durum Osmanlı genelkurmayını da çâresiz bir boynu büküklüğe itti.[1]   Balkan Savaşları’nda kaybettiği bu karizmayı bir şekilde kazanmak, Osmanlı’yı idâre etmeye gönüllü “ENVER-TALAT-CEMAL” üçlüsü tarafından birinci amaç olarak belirlenmişti. Bir grup câhil mâcerâperest tarafından idâre edilen İttihat ve Terakkî Partisi mensubu hayâlperestler, ülkeyi nasıl bir çıkmaza soktuklarını Birinci Dünya Savaşı’nın başında henüz anlamaktan, idrâk etmekten âcizdi. Balkan Savaşları başlamadan evvel Osmanlı Ordusu’nun yarısına yakınını amaçsız ve şuursuzca terhis etmiş; içinde Kâzım Karabekir ve Fevzi Çakmak’ın da bulunduğu, kendilerinden yüksek rütbeli, sicili ve geleceği parlak paşa ve subayların rütbelerini üç kademe birden indirmiş, orduda yükselmeyi parti mensubu olmaya bağlayarak siyasete bulaştırmış, böylelikle ordu içinde küskünler grubu oluşturmuştu. İşte 1914 senesinin sonlarında cereyan edecek olan “SARIKAMIŞ FACİASI” ne yazık ki böylesine olumsuzluklar içinde başlayacaktı.[2] Enver Paşa saraya damat olup Başkumandan vekîli olarak göreve başladıktan sonra Almanlarla dostluğunu ilerletmişti. Hattâ altı arkadaşı ile Almanya’ya gitmiş, batının bu ileriye yönelik çalışmalarıyla sanâyileşen ve gelişen devletini yakından tanımıştı. Almanların önemli bir plânı vardı (ŞARKA DOĞRU SİYÂSETİ)..."İpek Yolu" diye de adlandırılan bir yol ile, Berlin-Budapeşte-Belgrad, Bağdat-Basra'yı tâkiben Bombay’a kadar uzanan bu yol sâyesinde doğunun zengin kaynaklarını batıya aktarmak gâyesi güdüyordu. Bu olaydan sonra fırsatı kollayan Ruslar Karadeniz’de ilk hareket olarak Mithat Paşa vapurunu batırırlar. Bir taraftan da Kafkaslardan 150 km. bir yolculuktan sonra Rus orduları 29 Ekim 1914’de Kars'tan girerek Sarıkamış kalesini geçip Horasan ve oradan Köprü'ye kadar ilerlerler. Başkumandan Vekîli Enver Paşa "çevirme, kuşatma ve Rusları imhâ" plânını hazırlar ve Erzurum’daki Üçüncü Orduya harekât emrini verir. Bu olaydan sonra fırsat kollayan Ruslar ânî bir şekilde hareket karârı alır. Hafız Hakkı Paşa Rus ordusunu Horasan ile Pasinler arasındaki "Çoban Köprüsü" yakınında bulunan Köprüköy'de karşılar. Burada Hasan İzzet Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusuna mensup 8 alay, Rusların 6 alayı ile şiddetli muharebeler yapar ve Rus ordusu mağlup olarak geri çekilmek zorunda kalır. Hasan İzzet Paşa'nın zafer haberini alan Enver Paşa yanına Alman generalleri Bronzer Von Sellandorf, harekât Şûbesi Başkanı Yarbay Feldman, Kurmay Başyâveri Kazım (Orbay) Bey ve diğer kumandanları alarak İstanbul'dan Ulukışla’ya kadar trenle gider, oradan at sırtında Erzurum’a varır ve 3. Ordu merkezine gidip orada Hasan İzzet Paşa ve ordu komutanı Refik Paşa ile görüşür. Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın Harbiye'den hocasıdır ve kış başlangıcında yapılacak olan harekâtın, hazırlıksız, tedbirsiz bir harekât olacağını söyler. Cesur ve sert irâdeli bir kumandan olan Enver Paşa'nın cevâbı çok sert olmuştur: “Eğer hocam olmasaydınız sizi idâm ettirirdim." Ruslar'ın Anadolu'ya, istilâ etmek için gönderdiği asker sayısı 60 binin üzerinde. Üçüncü Ordunun mevcûdu ise 90 000 kişidir.Ama bunun içinde yeni teşkil edilen 40.000 kişilik Onuncu Kolordu tecrübesiz ve arâziyi hiç tanımayan subay ve erlerden mürekkep.. Dokuzuncu Kolordunun mevcûdu ise 28.000 civârında, Onbirinci Kolordu ise ihtiyat olarak beklemede... Piyâde tüfekleri, makineli tüfek ve dağ topları ile donatılmış olan bu ordunun erlerinin üzerinde mevsim kış olmasına rağmen yazlık elbise var. Ayakkabıları eski.. Yiyecekleri peksimet ve haşlanmış buğdaydan ibâret! Buna rağmen Enver Paşa, Rus ordusunu Allahuekber Dağları'ndan aşıp arkadan kuşatmak sûretiyle imhâ etmek plânını Hafız Hakkı Paşa'ya verir ve o da Kasım 1914’de 2400 rakımlı Allahuekber Dağları’nı Onuncu Kolordu ile aşmaları için harekete geçer. O gece ve müteakip geceler Allahuekber Dağları'nın karlı, tipili, şiddetli soğuklarında ayaklarında çorapsız çarık, sırtlarında gömlek bulunan binlerce Türk askeri kırılır. Geriye kalanların pek azı dağı aşar. Öte yandan 9. Kolordunun iki tümeni Oltu, Bardız üzerinden ilerler ve Eski Sarıkamış'ın kuzeyini, Turnagöl sırtlarını işgâl eder. 9 Aralık 1914'de 9. Kolordu harekete geçtiğinde müthiş bir kar fırtınasına tutulur. Oltu'dan Bardız'a kadar kar ve tipiyle, soğuğun -20 dereceye kadar düştüğü yollardan yürüyen bu kolordu Bardız bucağına varır. Yolda gelirken Oltu'nun batısında 32nci fırka ilerlemekte ve kuzeyinde 31inci fırka yürüyüşe devam etmektedir. 31inci fırka kuzeye doğru ilerlerken şiddetli bir düşman ateşine uğrar... Oltu’nun batısında bulunan 32nci fırka (Alay) da sağından kendisini çevirmek isteyen bir düşman kuvvetini görünce... İki taraf arasında amansız bir cenk başlar... Akıncılar birbirine yaklaşıyor. Birden bir şüphe, öteden işâret, hemen ateş kesilir, iki taraf kollarını açarak birbirine koşuyor, sarmaş dolaş olmalar ve ağlayışlar. Meğer dört saattir kendi iki fırkamız birbirini düşman sanarak cenk etmiş.. Bu kazânın (hatânın) bilânçosu fecîdir: İki taraftan iki bin şehîdimiz var. Sâdece bu yanlış mı? Nice hatâlar meyânında gece, eratın ve subayların bilmedikleri arâzide, keşif yapılmadan gece taarruzu da yapılmıştır: Enver Paşa Bardız'dan Sarıkamış'ın kuzey tarafına, Turnagöl sırtlarına getirdiği 29uncu Alay'a gece taarruz emri verir. Kolordu Erkân-ı Harbiye Reisi Kaymakam Şeriat Beye: "Bizim askerimiz gece taarruzu yapamaz amma yapsın bakalım" emrini verir. Elindeki tek fırkaya gece taarruzu yaptırır. Asker hiç orman manevrası görmemiş. Taburlar birbirini kaybeder. Sarıkamış cephesinde soğuktan donarak ölenlerin, şehitlik rütbesine erenlerin sayısına yakın askerimiz de, yanlış askerî kararlar ve taarruz emirleri ile kırılmıştır. İstasyonun üzerinde bulunan bir tepeye yerleşen Ruslar, buradan devamlı olarak Türklerin taarruzlarına karşı makineli tüfeklerle karşılık vermişler ve çok da zâyiat verdirmişlerdi. Enver Paşa bu tepeyi ele geçirmek için Eski Sarıkamış köyüne girmek ve yakın mesâfeden düşmanı yok etmek istiyordu. Makineli tüfek ateşi altında 87nci Alay komutanı Lütfi Bey'le bu köye girip köyü işgâl etmişti. Türk ordusu Sarıkamış'a girememiştir ama bâri Eski Sarıkamış'a girip bir başarı, bir zafer sağlamak bahtiyarlığına ermiştir. Ancak bu zaferin sonucu acı olur: Devamlı olarak istasyon arkasındaki tepeye (Kartal yuvasına) tâze kuvvetler gönderen Ruslar köyü kuşatırlar ve devamlı olarak makineli tüfeklerle ateş ederek 87nci Alayı perü-perişan ederler. Geriye dönmek, ileriye saldırıp çıkmak imkânı kalmayınca Alay komutanı Lütfi Bey Alay sancağını beline sararak 22 kişi ile beraber, gece beyaz örtülere sarılıp sürünerek köyden dışarı çıkmayı başarır.[3] Başkomutan Vekîli Enver Paşa'nın, eniştesi Hafız Hakkı Paşa’dan daha evvel Allahuekber dağlarını aşıp askerî bir başarıyı tek başına sâhiplenmek istemesi netîcesinde, geceler içinde binlerce vatan evlâdı asker çığlıklar ata ata, çıldıra çıldıra donarak ölüyorlar ve bu duruma subaylar müdahale edemiyordu. Sadece asker içinde dolaşarak; “Uyumayın ha, uyumayın ha, kıpırdanın, hareket edin, arkadaşlar zıplayın, uyuyanı dürtükleyin”[4] şeklinde uyarılar yapıyorlardı. Fakat saatlerdir yürüyen bu yorgun vücutlar bu uyarılara rağmen, soğuğun da etkisi ile göz kapaklarına müdahale edemiyor ve kendilerinden geçiyorlardı. Aynı gecenin ürkütücü karanlığında arada bir garip çığlıklar, acılı haykırışlar ormanın derinliklerinde yankılanmaktadır. Bu sesler, ümitsizliğe yenik düşerek çıldırıp kendilerini uçurumlardan aşağı atanların yürekler dağlayan feryatlarıdır. Uzaklardan işitilen aç kurtların ulumaları, aç, yorgun ve donmak üzere olan askerin içini ürpertmekte ve onları derinden derine korkutmaktadır. Hele hele arada bir, bir karganın hızla askerlerin arasına dalıp yerlere serpilmiş ölü asker bedenlerinin gözlerini oyması kelimelerin bittiği ânı göstermekteydi. Askerin bu psikoloji içinde olmasına bakmaksızın Enver Paşa o gece Sarıkamış’a girme karârındadır. Derhâl hücûm emri verir. Fakat elde kalan bir avuç askerle güçlü ve iyi donatılmış Rus askerlerini yarmak mümkün olmaz. Subay çadırlarında yapılan tüm planlar alt üst olmuş, donarak ya da açlıktan ölerek sayısı azalan asker içinde kontrol iyiden iyiye elden çıkmıştı. Bu harekât da başarısız bir şekilde sonuçlanınca, o gece de dağda eksi yirmibeş derecede sabahlamak mecbûriyetinde kalınır. Bu ölüm kadar kötü bir durumdur. Ateş yakmak da yasaktır. Sürekli hareket etmekten yorulan asker artık gayri ihtiyârî yıkılmaya, karlar üzerinde kaybolmaya başlamıştır. “Allah devlete millete zevâl vermesin” şiarıyla yaşayan Mehmetçik bu buz ülkesinde donarken bile aynı sözleri dudaklarından eksik etmedi. Subaylar günün ışımasıyla birlikte saklandıkları yerde dağınık vaziyette geceleyen birliklerini toplamaya başlarlar. Fakat bir gariplik vardır. Büyük ağaçların alçak dallarında kimi oturmuş vaziyette kimi ayakta duran askerler, komutanlarının çağrısına rağmen gelmemektedirler. Subaylar biraz daha yaklaşınca ürpertici gerçeği fark ederler. Biçare askerler, o korkunç gece ayazında ayakları donmasın diye çamların üzerlerine tırmanmışlar ve orada öylece donarak heykelleşmişlerdir. Ağaçların diplerindeki donmuş cesetlerin de şiddetli rüzgârda dökülen badem çiçekleri gibi, acımasız kış rüzgârının dallardan düşürdüğü bu donuklar olduğu anlaşılır. Bu askerler sanki KARÇİÇEKLERİDİR…[5] Netice itibari ile bu operasyonda mâsum, günahsız, çâresiz ve kimsesiz 23.000 Anadolu evlâdı, düşman mermisi ile değil soğuğun o amansız kolları arasında donarak can vermiş ve şehit olmuştur. Bugün Enver Paşa’nın yaşayan torunları piyasada gezen 90.000 rakamını abartılı bulup; “Dedemin hakkına girip iftirâ atıyorlar, Sarıkamış’ta ölen 90.000 asker değil sadece 23.000 askerdir.” demek gafletini göstermekte ve 23.000 rakamını az bulmaktadır. Ne diyelim, Allah herkese vicdan ve merhamet versin. Sarıkamış’ta Allahuekber dağlarında donarak şehit düşen, aç kurtlara yem olan, kargalar tarafından deşilen dedelerimize Allah rahmet eylesin, mekânları cennet, komşuları Resûlullâh olsun… ÂMÎN.     Sarıkamış Fâciâsının baş aktörü Enver Paşa Harekâtın başında toplama şekilde oluşturulan Osmanlı ordusu böyle Allahuekber dağına çıkartıldı       Karlar eridikten sonra ortaya çıkan ve Ruslar tarafından bulunan Osmanlı şehitleri   Rus askerleri şehitlerimizi toplarken     [1] Ahmet Anapalı, Kurtuluşun Faturasını Ödeyen Adam, Liman Yay. İstanbul 2011, s. 24. [2] Ahmet İzzet Paşa, Feryadım, cilt 1, Nehir Yay. S.185 [3] Türk Dünyası Tarih Dergisi Ocak 1990 Sayı:37 Sayfa:15-24 [4] Alptekin Müderrisoğlu, Sarıkamış Dramı, cilt 1, s.32 [5] İbrahim Refik, Çağlayanlar, T.Ö.V. Yayınları, s.126

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak