Ara

Samîmiyet ve Rızâ

Kalemdar (ks)  Hz. Mûsâ (as) zamânında bir adamın hiç çocuğu olmamış. Hz. Mûsâ’ya gelip “Yâ Mûsâ, Rabb’imize bir sor, bize çocuk verecek mi?” demiş. Hz. Mûsâ da sormuş. Rabb’imiz “Ona çocuk lütfetmedim.” buyurmuş. Hz. Mûsâ Rabb’imizin cevâbını bu adama söylemiş. Bunun üzerine adam “Lütfetmediyse gücü yetmez değil ya, lütfediversin” demiş. Seneler sonra Hz. Mûsâ (as) o kişinin çocuğu olduğunu görmüş. Hz. Mûsâ “Yâ Rabbi, lütfetmedim buyurmuştun ama şimdi çocuk vermişsin.” deyince Rabb’imiz: “O sözündeki samîmiyeti hoşuma gitti” buyurmuş. Bütün iş samîmiyete ve rızâ göstermeye bağlıdır. Rabbinin her verdiğine râzı olana, zamanla Rabbine naz etme gücü de verilir. Niyâza duranlar naz makâmına erişirler. Bu, dostluğun bir nişânesidir. Yahyalı’mızda öyle kardeşlerimiz var ki onların büyüklüklerini kimse bilmez. Avâmdan sayar, belki çağırıp sofranıza bile oturtmazsınız. Ama onlar her öğün Rabb’lerinin rızâ sofralarına otururlar. Birisi Hz. Mûsâ’ya gelip diyor ki: “Yâ Mûsâ! Sen kelîmullahsın, Rabb’imizle konuşursun, bir sor bakalım ben cennetlik miyim cehennemlik mi?” Hz. Mûsâ (as) Rabb’imize soruyor ve adama şu cevâbı veriyor: “Rabb’imize sordum, buyurdular ki: O kulum…” Adam hemen Hz. Mûsâ’nın sözünü kesiyor, sözünü bitirmeye izin vermiyor; “Sen ne dedin yâ Mûsâ?! Rabb’im benim için ‘kulum’ mu dedi? Bunu duyduktan sonra ister beni cennetine koysun ister cehennemine” diyerek neşeyle oradan ayrılıyor. Rabb’imiz bizi kulluğa kabûl eder de “kulum” diye nidâ buyurur ve bu sadâyı işitirsek iki cihânda aziz oluruz. Ancak kardeşlerim, Rabb’inin katında yerini bilmek isteyen kimsenin, O’nun kendi gönlündeki yerini hesâb etmesi lâzımdır. Biz ne derece O’na kulluk ediyorsak, O (c.c.) da o derece Rabb’liğini bize gösterecektir. Mevlâ cümlemizi “Yâ İbâdî/Ey kulum!” dediği kulları safında haşr u neşr eylesin. (Âmîn) Hamdolsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak