Ara

Samanyolunda Ziyafet / Sezai Karakoç / Halime Hüsna Özüdoğru

Samanyolunda Ziyafet / Sezai Karakoç / Halime Hüsna Özüdoğru

Ramazan ayına girdiğimiz bu günlerde, manevi atmosferin etkisini daha da genişletmek adına Oruç Risalesi diyebileceğimiz, Sezai Karakoç’un “Samanyolunda Ziyafet” kitabını ele almak istedik. Üstat, kitabında orucu öyle bir metafor olarak ele alıyor ki yalnızca farz bir ibadet olarak değil, anlamını düşündüğümüz, hayatımızdaki yansımalarını fark etmeye çalıştığımız bir dünya olarak idrak etmemizi sağlıyor.

 

“Oruç, insanın her yıl bir ay boyunca katıldığı bir ruh şölenidir.”  (S. Karakoç)

Dünya hayatının içinden geçerken günlerin, ayların, yılların nasıl geçtiğini çoğu zaman fark etmiyoruz. "Ne zaman geldik yılın ortasına, ay ne çabuk geçti?" derken buluyoruz kendimizi. Bu döngünün içinde ruh, yaşam sevincini yitiriyor adeta. Anlam arayışımızı bulmak için varoluşsal sancılar çekiyoruz.

Oruç ve Ramazan ayı, işte bu sancıların en güzel antidepresanı, ağrı kesicisi gibidir. Alışkanlıklarımızın durağanlığından uzaklaşırız; artık kahvelerimiz öğlen değil, akşam olur. Ne kadar yorgun olsak da teravih namazı vesilesiyle sosyalleşir, neşeleniriz. Yardımlaşma ağımız genişler; bu sorumluluklarımız bizi daha iyi bir insan olmak noktasında geliştirir.

Eşyadan çok, kendimizle ilgilenmeye başlarız. Ruhumuz, üstündeki tozlardan silkelenir; arınır, aydınlanır. Bir çeşit ruh analizi içinde oluruz. İşte o an kâinat yaşamaya değer görünmeye başlar. Anlamlı yaşamaya heveslenir, hayatımıza dair bir karar almış oluruz.

Her ay çok kıymetlidir. İnsan için asıl olan "zaman" ve onun nasıl kullanıldığıdır. Ancak Ramazan ayı, tamamını oruç ibadetiyle geçirdiğimiz ve içinde çok kıymetli bir gece olan Kadir Gecesi’ni barındırdığından farklı bir özelliğe sahiptir.

Hz. Peygamber (sav), Recep ayı girdiğinde şu duayı ederdi: "Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır."

Recep ve Şaban aylarında, Ramazan’a ulaşmayı isteyerek dua ediyoruz; yani Ramazan’ı yaşamayı diliyoruz.

Müslüman’ın hem bedenen hem ruhen oruca hazırlanmasının, bir nevi arınma sürecinden geçmesinin gerekliliği vurgulanıyor. Bu nedenle Ramazan gelmeden önce, Recep ve Şaban ayları kutlu ay için bir ön hazırlık zamanıdır. Adeta tüm aylar Ramazan’a hazırlık içindir der gibi bir heyecan sarıyor insanı satırları okurken.

“Oruç, nasıl eşyayı yenilerse; insanın vücudunu, duygularını, beynini ve kalbini de yeniler. İşte, yaşarken yaşamanın tadını, zenginliğini kaybetmiş olan vücut, onu tekrar bulmanın sevinciyle canlanır.” (s.70)

Oruç, her ne kadar "açlıktan bitap düşmek, dayanamamak" gibi düşünülse de niyetlendiğiniz anda insana dirilik veren bir ibadettir. Öyle ki Ramazan ayı tamamlandığında bile bir süre oruçlu gibi hissetmeye devam ederiz.

Üstat bunu şöyle açıklar:


“Oruç, ilkin göze, dudaklara, damağa ve sonra düşünmeye, hayal gücüne tesir eder. İnsanın idrak ve yorumunu değiştirir. Duygularımız, düşünüş ve hayal edişimiz değişince, bizdeki dünya tasarımı da değişmeye başlar.”

Yani beden ve ruhta diriliş hâkim olmuştur. Diğer Ramazan’a kadar bu hâli korumak, hâlimizi daha da güzelleştirmek çabamız olmalıdır.

Ramazan duygusu, en lezzetli duygulardandır. Her akşam yemeğimiz bir öncekiyle aynı olmasına rağmen, Ramazan sofraları bambaşkadır. Dolup taşan bir coşku hâkim olur. Sabah kahvaltısında yediğimiz her şey, sahurda yahut iftarda bambaşka bir lezzet kazanır. Sahura kadar süren bekleyişlerin tadı unutulmaz.

Üstat sorar:


“Sıcak bir yaz gününden sonra iftarda içtiğiniz ilk bardak suyu, hiçbir gün farkına bile varmadan içtiğiniz bir bardak suyla değiştirir misiniz?”

Üzerine düşündüğümüzde kocaman bir gülümsemeyle vereceğimiz cevap bellidir.

Sezai Karakoç, Müslüman’ın oruç mucizesine sahip olduğunu söyler. Oruç, yalnızca ibadet olarak değil; tabiatı, yaratılışı, varlığı düşünmek ve anlamlandırmak için de bir fırsattır.

Orucun, gündüzleri ve geceleri standart hayatımıza katılan bir aksiyon, psikolojimize etki eden bir farkındalık olgusu olduğu belirtilir.

Bu bilinçle bakıldığında, dünya ile ebedi âlem arasındaki bağın kopuk olmadığı, aksine bu bağın Ramazan’la daha da güçlendiği fark edilir.

Ramazan, insanı hakikate en yakın hissettiren zaman dilimlerinden biridir.

Mart 2025, sayfa no: 20-21

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak