Ara

Sâfiyet, Doğru Safta Yer Almakla Mümkündür

Sâfiyet, Doğru Safta Yer Almakla Mümkündür

Dünyâ var olduğu günden beri Hak ile bâtıl arasındaki mücâdele hep süregelmiştir. Kimi zaman Hakk’a tâbi olanlar yeryüzüne hâkim olmuş, kimi zamansa bâtılın savunucularının sesleri daha yüksek çıkmıştır. Hakk’ın taraftarları sayısal olarak az oldukları dönemlerde bile mücâdeleden vazgeçmemiş ve ümitsizliğe kapılmamışlardır. Bakıldığı zaman aslında imtihân mekânı olan şu dünyânın varlık amaçlarından en başlıcalarından birisi Hak ile bâtılın mücâdelesinin ev sāhipliğini yapmaktır. Bu durumun hikmeti ise iyiler dâvâlarında ne kadar samîmî, kötüler ise hadlerini daha ne kadar aşabilir, bunu ortaya koymak olsa gerektir. 

Hak ile bâtılın mücâdelesinde hakkın taraftarlarının temsilcileri peygamberler olmuştur. Peygamberler insanların doğruyu bulmalarına, sapkınlıklara karşı kendilerini korumalarına yönelik önderlik yapmışlardır. Buradaki en önemli husūs şu olmalı ki peygamberlerin bu haklı mücâdelelerinde onlara sevgi beslemek yeterli değildir. Onların dâvâlarında onların yanında olabilmelidir. Tābir yerinde ise Hz. Mûsâ’yı (as) sevmek tek başına yeterli değildir. Hz. Mûsâ’nın dâvâsında ona yardımcı bir nefer olmaktır esas olan.

Kur'ân-ı Kerîm’e bakıldığında Allah Teālâ'nın geçmiş ümmetlerin kıssalarından bol miktarda bize aktardığını görmekteyiz. Kıssaların bize aktarılmasındaki hikmetlerden birisi de bizlerde Müslümanca bir şuûrun inşâsıdır. Müslümanca bir şuûra sāhip olabilmek kişinin elde etmek için gayret etmesi gerekenler listesinin başında yer almalıdır. Zîrâ Allah Teālâ kulunda bu kimliği görmeyi murâd etmektedir. “Ey îmân edenler! Allâh'a karşı gereği gibi takvâlı olun ve ancak Müslüman olarak can verin.”1 âyetinden bunu anlayabiliriz. Allâh'ın huzūruna gidenlerden Müslüman olma vasfının dışında başka hiç bir sıfat kabûl edilmeyecektir. “Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) aslâ kabûl edilmeyecek ve o, âhirette ziyân edenlerden olacaktır.”2 

Bîtarâf Olan Bertarâf Olur

Müslüman olmak ve Müslüman kalmak, kişinin hangi ortamlarda kimlerle berâber olması gerektiği husūsundan tutun da hayâtının tüm evrelerine kadar gelişigüzel yaşamaktan ziyâde belli bir disiplin ve irâdeyle hareket etmeyi gerekli kılar. Çünkü İslâm’ı tercîh etmekle kişi, Allah ile bir akit imzālamış sayılmaktadır. Yapılan akde sādık olmak Allâh'ın rızāsına muhālif ortamlarda bulunmamayı gerektirdiği gibi hal ve hareketlere āzamî ölçüde dikkat etmeyi elzem kılar. Dünyevî bir sözleşmenin altına atılan imzālar sözleşmeye tarafları bağlayıcı statü kazandırır. Allâh'a îmân ettim diyen bir kimse aslında tek taraflı bir sözleşmeyi kabûl etmektedir. Yāni Allâh'ın buyruklarına uyup, yasakladıklarından sakınırken “neden” ve “niçin” sorularını dile getirmeden yapılan akdin gereğini yerine getirmelidir. Mevzu İslâmî konular olduğu zaman Müslümanın tarafsız kalması bir nevî akdi yerine getirmemesi demektir. Çünkü bu durumda tarafsızlık Hak ile bâtıl arasında bir konumda bulunmayı gerektirir ki kişi ya Hakk’ın tarafındadır ya da bâtılın yanındadır. Bir üçüncü konum kişiyi safı belli olmayan, menfaatine göre şekil alan bir kişilik hâline sokabilir. İslâmî literatürde bu tarz insanlara münâfık adı da verilebilmektedir.

Yakınlarımızın aleyhine bile olsa Hak ve hakīkatten yana tavır almak Kur'ân’ın bir emri olarak karşımıza çıkmaktadır: “Ey îmân edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabânız aleyhinde de olsa Allah için şâhitlik eden kimseler olun. (Haklarında şâhitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adâletten sapmayın, (şâhitliği) eğer, büker (doğru şâhitlik etmez), yâhut şâhitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”3 Hakk’ın olmazsa olmaz esaslârından biri olan adâletin gerçekleşmesi anlamında kimseye ayrıcalık tanınmamaktadır. Yapacağı bir şâhitlik vesîlesiyle adâlet gerçekleşecek olmasına rağmen tarafsızlık adına şâhitlikten uzak duran kişinin durumu pek iç açıcı değildir.

Kurtuluşu Sādıklarla Berâber Olmakta Aramak

Geçici dünyâ hayâtının kazananı olmanın yollarından biri olarak sādıklarla berâber olmamız emredilmektedir: “Ey îmân edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla berâber olun.”4 Sādıklarla berâber olabilmek için elbette sadâkat ehli olmak gerekir. Başta ālem-i ervahta Allah Teālâ’ya verdiğimiz söze karşı sādık olmalıdır. Özü ve sözü ile doğruluktan ayrılamaz bir kıvâma ulaşmalıdır. Ticâretten āile hayâtına varana kadar dürüstlüğü benimsemelidir. Yalan ve sadâkatsizliği hayat tarzına dönüştüren kişilerle elbette sādıkların iletişim hâlinde olması pek olası gözükmemektedir. Çünkü “Mü'min mü'minin aynasıdır.”5 Sādıklara ayna ancak başka bir sādık kimse olabilir.

Hülâsa; Müslüman bulunduğu duruma göre şekil değiştiren karaktere sāhip kimse değildir. Bu açıdan Müslüman karakteri, menfaat gözeticisi olup güçlü kim ise onun safında yer almayı değil, Hak ne taraftaysa safının orası olduğuna kānî olmayı gerektirir. Şer karaktere sāhip kişilerin herhangi bir kırmızı çizgileri bulunmamaktadır. Yeri gelir dînin esaslarını görmezden gelebilirler, yeri gelir vatan ve millete ihânette sınır tanımazlar. Şu günlerde yıldönümünü yaşadığımız 15 Temmuz hāin darbe girişiminde ülkemiz ve milletimiz bunu en açık şekilde görmüştür ki Hakk’ın safında yer almayıp kirli emellerini gerçekleştirmek amacıyla şer odaklarının kuklası olmayı yeğleyen FETÖ dînimize ve vatanımıza ihânetin en büyüğünü yapmıştır. Dünyâ târihi boyunca toplumlar hep bu tür örgütlerin ihânetleriyle zarara uğramışlardır. Dîne ve vatana karşı ihânet söz konusu iken tarafsızlık bir başka ihânettir. Müslümanım diyen kişi her şart ve durumda Hakk’ın tarafında yer alan, dînini ve vatanını nāmus bilen bir inanca sāhip olmalıdır. Kavak ağacı gibi rüzgâr ne taraftan eserse o istikāmete eğilen değil, minâre gibi “yıkılırım ama şerrin karşısında aslâ eğilmem” mesajını ilkā eden kıyam ābidesi olabilmek ancak şuur sāhibi, samîmî Müslümanın bir özelliği olsa gerektir.

Dipnotlar:

1 Âl-i İmrân, 3/102.

2 Âl-i İmrân, 3/85.

3 Nisâ, 4/135.

4 Tevbe, 9/19.

5 Ebu Davud, Edeb, 49.

Temmuz 2022, sayfa no: 12-14

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak