Fizik evrende geçerli olan her kural mânâ evreninde de geçerlidir. Maddî sorunların çıkış kaynağı ve çözüm yolları ile mânevî sorunların çıkış kaynağı ve çözüm yöntemleri tıpatıp aynıdır desek abartmış olmayız.
Hattâ denebilir ki fizik evrenin varlığı ve işleyişi, mânevî hayatımızın doğru işleyişini sağlamak için okunmak üzere önümüze konan bir kitaptır.
Bir tohumun içindeki potansiyelin ortaya çıkması için çiftçi hangi yol ve yöntemleri tâkip ediyorsa, insanlık potansiyelini içinde barındıran sperm tohumunun açılımı ve inkişâfı için de aynı yol ve yöntem kullanılmaktadır. Biri sıcak ve yumuşak olan toprağın bağrına, diğeri yine şefkat ve merhametin simgesi olduğu için rahm olarak ifâde edilen anne rahmine bırakılır.
Kezâ çocuğun duygusal ve ruhsal gelişimi için de yine sıcak olan âile ortamına yâni âile rahmine ihtiyaç vardır sevgi ve şefkatin hâkim olduğu.
Beden hasta olduğu gibi ruh da hasta olmaktadır. Beden tedâvisi için doktorun eline, rûhun tedâvisi için ise annenin babanın, eşin tebessümüne ihtiyaç vardır.
Fizik âlemde maddî kışlar olduğu gibi, mânâ âleminde de mânevî kışlar vardır. Depresyonlar, bunalımlar, çâresizlikler, hastalıklar, musîbetler… Bunların her biri insan rûhu için birer mânevî kış mevsimi gibidir.
Peki Maddî Kışlarda Ne Yaparız Bedenimizi Isıtmak İçin?
Kapalı bir mekânı tercih ederiz öncelikle. Zîrâ sokağın ortasına ne kadar büyük bir ısı kaynağı koyarsanız koyun bir tarafınız hep soğuk alacaktır.
Sonra kapalı mekânın içine bir ısı kaynağı olan sobayı veya kaloriferi koyarız. İçerideki ısıyı etkisiz hâle getirmesin diye de kapı veya pencerelerde boşluklar varsa onları kapatırız. Soğuk arttıkça bizler de birbirimize sarılır ve sobanın etrafında halka oluruz. Safları sıklaştırırız kısacası bir ısı kaynağının etrâfında.
Fizik bedenimiz için geçerli olan bu yöntem aynen rûhumuzun ve duygularımızın ısınması için de geçerlidir.
Mutlu ve huzurlu olmak istiyorsak, sokaklarda bunu bulamayız. Bulsak bile bir tarafımız hep soğuk alacak ve rûhumuz üşüyecektir sürekli. Nefsimiz kısa süreli mutlu olsa bile sokaklarda, ruh ve vicdan tir tir titreyecektir hep soğuktan.
Beden gibi rûhun da kapalı bir ortama ihtiyâcı vardır. Bunun adı âile yuvasıdır.
Hiçbir mekânda yuvanın sıcaklığını bulamaz insanın rûhu. Huzurevi diye tanımladığınız mekânların fiziksel güzelliğine rağmen insan rûhunu nasıl üşüttüğünü orada yaşayanların titremelerinden, şikâyetlerinden anlamak mümkündür. Çocuk yuvalarında barınan mâsum yavruların bedenleri ısınsa bile ruhlarının nasıl tir tir titrediğini anlamak zor değildir.
Bir anne şefkati ve baba koruması altındaki âile yuvasının sıcaklığını başka hiçbir mekân veremez mâsum yavrulara.
Bir sobanın bedenimizi ısıttığı gibi annenin şefkati, babanın kolları da rûhumuzu ısıtır ve canlandırır.
Dışarıdan gelen mânevî soğuklar evinizdeki mânevî sıcaklığa zarar vermemelidir. Varsa delikler, boşluklar ve kanallar, onları sıkı sıkıya kapatmalısınız.
Duvardaki delikler ve gediklerden gelen maddî soğuklar maddî havamızı soğuttuğu gibi, mânevî gedikler ve delikler de mânevî havamızı soğutmaktadır.
Her televizyon kanalı, her internet hattı evimizin içindeki sıcaklığı yok eden birer dış etken potansiyelini taşımaktadır. Zaman zaman evimizi havalandırmak için kapıları pencereleri açarız ama belli zamanlarda ve sürelerde olmalıdır bu. Kışın kapı ve pencereler sürekli açık kalamaz.
Aynen öyle de televizyon ve internet kanalları da belli zamanlarda ve ihtiyaç hâlinde açılmalı ve kullanılmalıdır.
Eğer sürekli açık bırakırsanız bu kanalları, evin içi soğumaya başlar ve sokaktan farkı kalmaz. Dışarıdan gelen soğuklar yüzünden evlerimizin içi durulmaz hâle geliyor ne yazık ki…
Âile bireyleri evin içi ile sokak arasında hiçbir fark göremedikleri zaman sokağı tercih eder duruma gelebilirler. Artık bu çocukları eve çekmek çok zor olacaktır. Sokağa çıkmış çocuk ise artık sizin değildir. Ona, dışarıda olduğu sürece sıcaklığınızı hissettiremezsiniz.
Anne ve babalar birbirini sevgi ve şefkat ile ısıtmalı ve onların sıcaklığı çocuklara yansımalıdır ki çocuk ev ile sokağın farkını rûhunda hissetsin.
Evdeki soba yanmıyorsa bedeniniz, sevgi ve şefkat yoksa rûhunuz ısınamaz.
Nice âileler biliyorum dış dünyâyı beğenmeyip çocuklarını dışarı salmamak için direnen. Ancak dış dünyânın bütün sevimsizliğini, soğukluğunu; kapatamadığı veya denetleyemediği kanallardan ve gediklerden içeri alırlar farkında olarak veya olmayarak.
Anne baba ve çocukların bir sobanın etrafında toplanır gibi bir arada zaman geçirmesi kadar sıcak bir atmosfer olamaz ruhlar için.
Yemek sofrası, çay saati, ortak oyunların her biri âile fertlerini bir arada tutan sıcak atmosferlerdir.
Aynı evde yaşamak yetmez ruhların ısınması için, aynı duyguları paylaşmak gerekir.
Sevgi ve tebessüm dolu bir sohbet ve muhabbet halkası sımsıcak tutar âile bireylerini.
Aynı ideal, aynı duygu ve düşünce etrâfında ve fakat annenin şefkati ve babanın kanatları altında yaşamak kadar sıcak bir ortam olamaz yeryüzünde.
Dışarıdaki maddî soğuk değil evdeki mânevî soğuktur asıl üşüten. Zîrâ biri bedenleri, diğeri ruhları ve kalpleri üşütür.
Maddî soba için doğalgaz hattı çektiniz veya kömür aldınız. Peki mânevî yakıtınız ne durumda acaba?
Ondan daha önemlisi, dışarıdan soğuğun sinsi bir şekilde eve girdiği gedikler, delikler, kanallar ne durumda acaba?
Bir kez daha eşiniz ile kontrol etmenizde fayda var derim.
Ferhat Aslan (Âile Danışmanı Ve Psikoterapist) - Ocak 2016
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak