Her genç gibi ben de içten ve dıştan birçok saldırıya maruz kalıyorum.. İçten saldırılar genelde can sıkıntısıyla başlayıp sonsuz istekler manzumesine dönüşüyor; özellikle kitle iletişim araçlarından gelen dıştan saldırılarsa tam anlamıyla şuursuzluğa davet niteliği taşıyor. Onlara Kalsa Hız ve Haz Çağını Yaşamalıymışım. Bu Sofraya Bırak Oturmayı Yaklaşılmaz Bile. Önüme sunulan mutlu olma, başarılı olma, hayatı doya doya yaşama vs. rol ve modellemelerine baktığımda dehşete kapılmamak elde değil. Şöyle ki; mutlu olmak istiyorsam topçu, popçu, tatilci, taklitçi. “Tüketici her konuda number one!” Bir varlığa dönüşmeliymişim.. Bunun gibi şeyleri elde ettiysem mutlu hissetmeliymişim, etmediysem de edenlere hayranlık beslemeliymişim. Günden güne beslediğim bu hayranlıkla da dünyânın yıldızlı kölesi olacakmışım. Vefasız, çıkarcı vb. olup ahireti düşünmeden anı yaşamalıymışım. Aman ne hoş. Bir Mucize Olarak Yaşamak Varken Ne Diye Ayağa Düşelim?.. Bu konuda siz ne dersiniz bilmem ama bendenize tvlerde vs. önümüze sunulan modellemeler, roller rahatsız edici derecede saçma ve acınası geliyor. Dünyayı ve yaşamımı böyle algılamak zorunda olmadığımın çok şükür farkındayım. Genetik bilimcilere göre yüzyılların birikimi ile bizler birer mucizeyiz. Bir mucize olarak yaşamak varken neden ayağa düşelim, dünyaya kul olalım? Tuhaf ve tehlikeli olansa, dikkatli bakmadığım sürece her olan biteni normal ve sıradan karşılıyor olmam. Kabullendikten sonra zamanla en büyük yanlış bile doğruya dönüşebiliyor. Herkes bakar ama pek azı görür. Çoğu ise bakar kör konumundadır. Bunun yanında işin farkına varıp kendini kandırmak pahasına üç maymunu oynayanlar da oldukça fazla. Açıkçası ben bu durumlara düşmek istemem. Yeri gelmişken Cortazar’ın güzel bir sözü var, sizlerle paylaşayım: ‘Anlamak bizi değiştirir. O andan itibaren, bir dakika öncesinde olduğumuz kişi değilizdir artık; sonsuza dek değişmişizdir.’ der. Biz müslümanlar buna şuur, idrak diyoruz. Aradaki fark anlamayı ibadete dönüştürmekten, ibadetin içinde anlam bulmaktan kaynaklanıyor. Zamanla mânânın kendisi oluyoruz. Ve huzur.. Mutmain olmuş bir kalbe sahip oluyoruz. Allâh’ımız Kur’ân-ı Kerîm’inde sevgili Peygamberimiz’i (sav) müjdeleyici olarak gönderdiğini kendisine belirttikten sonra insanlara şöyle söylemesini buyuruyor: ‘De ki; buna karşılık sizden doğru yol tutmayı dileyen kimseler olmanız dışında herhangi bir ücret istemiyorum.’ Eksiğimiz hatamız kusurlarımız olabilir ama doğru yolu samimiyetle istemekten geri durmamalıyız. Biliyoruz ki doğru yol tutmayı kararlılıkla dileyenlere Furkan verilmiştir. Müslümanlar olarak bizler Kur’ân bilgisi ile anlar ve Sevgili Peygamberimiz’in (sav) yaşamına bakarak hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiğini idrak edersek her alanda rahat eder ve kalıcı mutluluklara erişiriz. Rol modelimiz Peygamberimiz ve O’nun yolundan gidenlerdir. Bir yolunu bulup bunu duymayanlara duyurmalıyız. Bildiklerimizi paylaşmalıyız. Bugüne kadar doğru-yanlış, lüzumlu–lüzumsuz birçok şeyi çevremden öğrendim. Bilgiye tâbi tutmadığım yanlış öğrenmelerim beni felakete götürebilir. Onun için okumalı, anlamalı ve sadıklarla berâber olup istişâre etmeliyim diyorum kendi kendime. Var mı ki benimle aynı derdi paylaşan birileri şöyle nefsini bir kenara koyup Allah için konuşacak? Ben onları arıyorum. Çalışmalarıma ilk önce çevremden başladım, sonra sokaklara, caddelere, koskoca bir şehre ve tüm dünyaya açıldım. Temiz, Barışçıl ve Güzel Gördüm ki insanlar çok farklı karakterlere sahip olsalar da ortak sevinçleri, acıları hep aynı. Bizi bize bıraksalar sorun yok aslında. Bir şâirin dediği gibi, çocuklar aynı dilde gülümser. Her doğan İslâm fıtratı üzerine doğuyor. Temiz, barışçıl ve güzel. Sonrasında, özellikle gençlik yıllarında tabiri câizse bir yükleme yapılıyor. İçten ve dıştan gelen birçok farklı düşünce ve duyguyla kişiligimiz oluşmaya başlıyor. Aklımızı kullanmanın gücünü görüyoruz. Akıl ibret alma merkezidir. Meselâ ibret almazsak ibretlik hâle gelme ihtimâlimiz olduğunu bize aklımız söylüyor. Kişiliğimiz oluşurken tek başımıza birçok sorunun üstesinden geliyoruz. Başkalarına komik gelir diye söyleyemediğimiz kaygılardan, korkulardan tutalım da yüreğimizden geçen ve bir türlü dillendiremediğimiz sevgilerimize kadar bütün iç çekişlerimiz sapasağlam bir karakter oluşturmak için verdiğimiz mücâdelelerdir.Bulunduğumuz ortamlarda farkımızı ortaya koymak ancak sağlam bir karakterle ve donanımla olur. İtikâdımızı korumak ve îmânımızı güçlendirmekle ‘hayatta biz de varız’ diyebiliriz. Bu dönemde ortak akla, istişâreye ve muhabbete her zamankinden daha fazla ihtiyâcımız var. İhtiyâcımız diyorum çünkü aramızda insanlık ve kardeşlik hukûku bağlayıcı unsur. Kim bu insanlık ve kardeşlik hukûkuna çelme takarsa iflah olmaz. Aklın Alamadığını Kalbimiz Doğruluyor ve Onaylıyorsa Cehâletten Uzaklaşıyoruz Demektir.. Bu üst başlık kitabın tam da ortası aslında, başlı başına bir konu. Gelecek aylarda Allah cc lütfederse bildiklerimi sizlerle paylaşacağım inşâallâh. Şimdiden şu kadarını söyleyeyim, müminin bakışı maddeyi aşar. Müminin firâseti dünyâ gözüyle görülen hiçbir güçle kıyaslanamaz. Maddeye takılı kalmak batı medeniyetinin işidir bizim değil. Bu medeniyet bencillik, faydacılık ve acımasızlık üzerine kurulmuştur. Duygusal anlamda varolma kaygısı bu tarz temel prensipler üzerinden yürür. Zayıfın yok olacağı-olması gerektiği gibi saçmalıklara inanılır. Hattâ o kadar ileri giderler ki ‘insan insanın kurdudur’ derler. Herşeye dünyâlık penceresinden bakan bir anlayışta bunlar sıradandır. Diyeceğim o ki; Akılcılık yapmak hiçbir zaman aklı doğru kullanmak anlamına gelmez. Meselâ sadaka vermek akıllı adamın işidir, vermemekse akılcılık yapmaktır. Akılcılık yapmak patinaj çekmeye benzer, aklı kullanmak ise yol almaktır. Batı kafası/felsefesi senin herhangi bir konuda Allâh’ın cc. rızâsına uygun hareket etme gayretine anlam veremez. Son yüzyıl bu açığı kendi içlerinde hümanizm safsatası ile kapatmaya çalıştılar, hâlleri ortadadır.. Dünyânın dört bir yanındaki katliamları keyifle seyredip desteklerken unicef, greenpeace gibi yapılarıyla bizlere hava mı atıyorlarmış? Çarli! Sekülaritenin sapkın çocuğu çarli üzerinden yapılanlar mâlûm. Çarlinin melekleri değil olsa olsa inekleri olur, kelekleri olur; kendi kendine çalıp söylediği olur, gürültüsü gelir müslümanı rahatsız eder. Sen yine de gücün yettiğince iyi niyetini muhafaza et, bilemezsin bu belki de senin en keskin kılıcındır, bırak gerisini suizan sâhibi olanlar düşünsün, becerebiliyorlarsa ne âlâ.. Velhâsılı; Dünyâya Hakça yaşama dâir söyleyecek sözü olan medeniyetin çocukları bizleriz vesselâm..
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak