Ara

Peygamberimizin Ashâbı O’nun (sav) İnsana Yatırımının En Büyük Göstergesidir

Peygamberimizin Ashâbı O’nun (sav) İnsana Yatırımının En Büyük Göstergesidir

Allah (cc) insanı yaratmadan önce meleklere onun misyonundan bahsetmişti. Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım, dedi.”1 İnsan misyon olarak yeryüzünün halîfesi olarak seçilmişti. Yeryüzündeki her şey ona boyun eğdirilmiş, o bütün varlıkların merkezine yerleştirilmiş ve her şey ona hizmet için programlanmıştı:“O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allâh’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır. Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır. İçinden tâze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyâsı) çıkarmanız için denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) onun lütfunu aramanız ve nîmetine şükretmeniz içindir.”2

Ancak bütün bunlar ona keyfe keder, canı nasıl istiyorsa onlara istediği gibi hükmetmesi ve bu misyonunu kötüye kullanması için değildi. Onu bu halîfelik misyonundan koparmayacak bir emânet bilinciyle kayıtlamıştı Rabbimiz. “Biz emâneti göklere, yerküreye ve dağlara teklîf ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zâlim, çok bilgisizdir.”3

Çünkü insanı yaratan O idi. Ve insanın fıtratını, zaaflarını, artılarını, eksilerini, sâhip olduğu bütün kābiliyetlerini en iyi bilendi. Bir yönüyle “ā’lâ-yı illiyyîn”e (yücelerin en yücesine) pervâz edip çıkarken diğer bir yönüyle “esfele sâfilîn”e (aşağıların en aşağısına) çakılabilirdi. Onun mayasında mahlûkâtın en şereflisi ve en güzeli olmasının yanında, zâlim câhil4, aceleci5, nankör6, tahammülsüz7, zayıf8, tartışmacı9, kan dökücü, bozgunculuk çıkaran10, dünyâya düşkün11ve günâha meyilli12 olma gibi özellikler de vardı.

Hattâ bu, meleklerin bile dikkatini çekmiş merak ve hikmetini öğrenme kabîlinden Rabbimize şu soruyu sormuşlardı: “Bizler hamdinle Seni tesbîh ve Seni takdîs edip dururken, yeryüzünde fesad çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.”13

İşte insanın yeryüzündeki varlık sebebi yâni imtihânı bunun içindi. Ya taşıdığı nefsin fücûrundan kurtulup takvâ ile kanatlanıp Allâh’a yakın olup “mükerrem” olma vasfını elde edecekti; ya da nefsindeki fücurla aşağıların en aşağısına yuvarlanıp kendine yazık edecekti.

Şüphesiz bu zorlu bir imtihandı zîrâ insan nefsi dünyânın geçici zevklerine ve isyâna meyilliydi. Onu bu bâdirelerden, zorlu parkurlardan ve süslü tuzaklardan kendi başına kurtarıp yukarılara taşıması çok zordu. Bundan dolayı Allah ona Akıl gibi bir nîmet lütfetti. Ancak nefis bāzan aklı geçici de olsa devre dışı bırakābiliyordu. Bundan dolayı Rabbimiz insanı aklın önünde kılavuz olacak vahiyle destekledi. Yâni esfelden ā’lâya çıkması için insanın Allah’la bağlantı kurması gerekirdi. Yâni navigasyonsuz (vahiy bağlantısız) adresi şaşırabilirdi. Çünkü şeytan gibi onun nefsinin frekanslarını karıştıran bir jammer (şeytan) vardı.

O zaman kılavuz bizzat insanın cinsinden ve insanların arasında hayâtı onlarla berâber yaşayan birileri olmalıydıİşte bunlar Peygamberlerdi. Onların görevleri ve dertleri insanları esfel-i sâfilînden âit oldukları a’lâyı illiyyîne taşımak. Ne yazık ki bu konuda insan, kılavuzlarına tâbî olmada pek istekli değildi. “And olsun Biz, daha önce de Âdem'e ahid (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.”14 Bundan dolayı Peygamberlerin görevleri gerçekten zordu. Hem insanın aklını aktifleştirip vahiyle bağlantı kurmasını sağlayacak hem de ondaki takvâ potansiyelini harekete geçirip Allâh’a yakın olmanın tadını tattırıp onu yukarılara taşıyacaktı. Görevi ve derdi bu olan bütün Peygamberler en zorlu varlıkla mücâdele edip onu aslî hüviyetine kavuşturmak için her yolu deneyeceklerdi.

Sevgili Peygamberimiz bu konuda Rabbimizin kendisinden istediği ilkeleri benimsemiş ve en başarılı bir şekilde uygulamıştır. “(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidâyete erenleri de çok iyi bilir.”15

  1. Ferdî Farklılık (Fıtratına, Mizâc ve Kābiliyetine Göre Muhatap Olma): Başta Sevgili Peygamberimiz (as) olmak üzere bütün Peygamberler her türlü insanlarla muhatap olmuşlardır. Devlet başkanları, ordu komutanları, tüccarlar, işverenler, işçiler, köleler, çobanlar, kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, öğrenciler, öğretmenler, filozoflar, şâirler, kâhinler, medyumlar, hastalar, doktorlar kısaca Allâh’ın bütün kulları onların hedef kitlesidir. Ve her bir muhâtabın ayrı bir mizâcı ve kābiliyeti vardır. İşte sevgili Peygamberimiz muhâtabının durumuna göre konuşur, onun anlayabileceği konuları seçer ve ona yapabileceği işler verirdi. Bunun için de en uygun zamânı seçerdi. İşte hikmet tam olarak budur.
  • Tedrîcîlik (Yavaş Yavaş Alıştırma): İnsanların belli bir yaşa kadar edindikleri kazanımları bir anda bırakmaları kolay değildir. Hele mevzu-i bahis olan inanç ise bu daha zordur. Bunlara bir de bağımlılık yapan ahlâkī davranışları eklediğimiz zaman karşımıza daha zor bir manzara çıkmaktadır. Günümüzün modern eğitimi bütün imkânlarına rağmen bağımlılıklar karşısında âcizliğini ilân etmiş durumdadır. İnsanlık târihinde özellikle madde bağımlılığı konusunda tek başarılı bir isim vardır. O da Peygamber Efendimizdir.

Bu konudaki başarısının bir sebebi de tedrîcîliktir. Yavaş yavaş alışkanlıkları terk ettirmesidir. Tabiî buna 1-İknâ etme 2- Alternatif sunma 3- Günahkârı değil günâhı hedef alma’yı eklediğimiz zaman sevgili Peygamberimizin insanları nasıl kazandığını daha iyi anlamış oluruz.

  • Sevgiyi Önceleme ve İşini Severek Yapma: Sevgili Peygamberimiz (as) Allâh’ın kulu olan herkesi seviyordu. Onlara değer veriyordu. Ve istiyordu ki Allâh’ın bütün kulları îmân etsinler. Bu onun en büyük derdiydi. Ve bu dert Allâh’ımız tarafından tescillenmiştir. Bu yeni Kitâb'a inanmazlarsa (ve bu yüzden helâk olurlarsa) arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini harâb edeceksin.”16 Bu sevgi Onu, Ebu Cehlin ayağına otuz küsur sefer götürmüştür. Ve hidâyeti için özel duâ ettirmiştir.

İşte O, bu derdiyle, sevgisiyle insanlara yaklaşıyor ve o sevdiklerini ebedî tehlikeden yâni cehennemden kurtarmaya çalışıyordu. Onun bu insan sevgisi insana en büyük yatırımıdır. Sevgisi de Allah için düşmanlığı da Allah içindi. Bu da Onu fedâkâr yaptığı gibi insanların da fedâkâr olarak yetişmesini sağlıyordu.

  • İlim Öğrenmeye, Yaşamaya ve Yaymaya Teşvîk: En büyük muallim olan sevgili Peygamberimiz kendisine îmân edenleri her hâlükârda ilim öğrenmeye ve öğrendiklerini başkalarına öğretmeye teşvîk etmiş ve geniş insan topluluklarını bu metotla eğitmiştir. Çok kısa zamanda koskoca Hicaz bölgesini inancıyla, örfüyle, kültürüyle değiştirmesi onun bu ilkesinin bir sonucudur. Onun Suffe üniversitesinde yetiştirip gönderdiği her bir öğrencisi gittiği toplumu onun metoduyla ihyâ etmişlerdir. Sevgili Peygamberimiz bu konudaki Hadîs-i Şeriflerinden bir tânesinde şöyle buyurdu: "Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi (başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin. Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki onu işiten (ve kendisine aktaran) kimseden daha kavrayışlıdır...”17
  • Ahlâk Eğitimi (Nefisleri Değiştirmesi): Allâh’ın Kur’ân’da ahlâkını methettiği sevgili Peygamberimizin ve diğer bütün Peygamberlerin en büyük özelliği müzekkî olmalarıdır. Yâni insanların nefislerindeki kötü sıfatları eğiterek güzel sıfatlara dönüştürmeleridir. O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitâbı ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderendir. Halbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”18

O’nun bu eğitimi sâyesinde kız çocuğunu diri diri toprağa gömen insanlar merhamet, kibirliler tevâzu, hasetçiler paylaşma, düşmanlar dostluk, nefret edenler sevgi âbidesine dönüşmüşlerdir. Onun bu eğitimi ve güzel ahlâka teşvîki sâyesinde zâlimler âdil, haksızlar hakkāniyetli, öfkeliler öfkelerini kontrol eder hâle gelmişlerdir. Ve koskoca câhiliyeden ahlâk ve erdem konusunda insanlara örnek kutup yıldızları çıkmıştır. 

Sonuç olarak, Peygamber Efendimizin (sav) insana verdiği değer, yetiştirdiği ve her biri diğerinden üstün Ashâbından anlaşılmaktadır. Onları câhiliyenin esfele sâfilîn’inden İslâm’ın A’lâyı illiyyîn’ine çıkarmıştır. Bu konuda Onu örnek almaktan başka söylenecek söz yoktur.

Dipnotlar:

1 Bakara 2/30

2 Nahl 16/12-14, Ayrıca bkz. Lokmân 30, Câsiye 13, Hac 65, İbrâhîm 32-33

3 Ahzab 33/72

4 Ahzab 33/72

5 İsrâ 17/11

6 İsrâ 17/67

7 Meâric 70/20

8 Nisâ 4/28

9 Kehf 18/54

10 Bakara 2/30

11 Âl-i İmrân 3/14

12 Yûsuf 12/53

13 Bakara 2/30

14 Tâhâ 20/115

15 Nahl 16/ 125

16 Kehf 18/6

17 Dârimî, Mukaddime, 24; Tirmizî, İlim, 7

18 Cuma 62/2

 

Ağustos 2021, sayfa no: 28-29-30-31

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak