Ara

Peygamber Efendimiz’in (sav) Sünnet ve Tavsiyeleri Yönetim – Görev Alma Verme

Peygamber Efendimiz’in (sav) Sünnet ve Tavsiyeleri Yönetim – Görev Alma Verme

Peygamber Efendimiz’in (sav)

Sünnet ve Tavsiyeleri

Yönetim – Görev Alma Verme

Mehmet Nezir Gül

“Makam mevkî ne güzel sütannedir (emmekle doyulmaz), ondan ayrılmak da memeden ayrılmaktan zordur (hüznü çekilmez)!” (Buhârî, Müslim-5972) Allah Resûlü (sav) savaş ve barış ortamında Müslümanların yöneticisi, başkanı ve bir numaralı idârecisiydi. O’nun peygamberlik görevi kapsamında siyâsî, idârî ve adlî sorumluluk ve yetkisi de bulunmaktaydı. Efendimiz’in (as) yönetimle alâkalı uygulamaları da, hukûkî temeller çerçevesinde târih boyunca insanlığa rehber olmuştur. Asr-ı Saâdet’te olduğu gibi, İsrailoğullarını (uzun müddet) peygamberler yönetti. Ne zaman bir peygamber vefât ederse, hemen bir başka peygamber gelir onun yerini alırdı. (Buhârî, Müslim-5957, K.S.-1712) Allah Resûlü (sav), Rabbimizin adâletli yöneticiyi sevdiğini ve kendisine yakın kıldığını müjdelemiştir. (Tirmizî-5967, K.S.-1720) Peygamber Efendimiz, Medîne'den ayrılırken yerine bir yönetici sorumlu bırakırdı. İki defa, (bir rivâyette 13 defa) Abdullah b. Ümmü Mektum’u bırakmıştır. (Ebu Dâvûd-5958, K.S.-1713, K.S.- c. 6 s. 418) Bir millete kadınların yönetici olmasını hoş karşılamazdı. (Tirmizî, Neseî-5959) Peygamber Efendimiz Müslümanların kendi aralarında veya gayrimüslimlerle yapacakları anlaşmalarda Allâh’ın helâl ve haramIarının korunmasını emretmiştir. (Ebu Dâvûd, Tirmizî, K.S.-1085) Günah olmadıktan sonra, kâfirlerle olan anlaşmalarında, onların isteklerini de dikkate alırdı. (Buhârî-6608) Müslümanlara, yaptıkları anlaşmaya kesinlikle uymalarını emrederdi. Bunu yapmayanların âhirette karşısında olacağını vurgulardı. (Ebu Dâvûd, Neseî, K.S.-1088,1089) “Ahdine kim vefâsızlık edip onu bozarsa, Allah mutlakâ ona bir düşman musallat eder.” (Muvatta, K.S.-1091) İslâm devleti, kamunun yararlanması gereken arâzileri, (misvak gibi) ürünleri kamulaştırabilir. Şahıslarla halkın menfaati çatıştığında milleti tercîh eder. (Ebu Dâvûd, Tirmizî-4549) Peygamber Efendimiz (sav), anlaşmalarına ve uluslararası sözleşmelere karşı hakkâniyetli, kurallara bağlı idi. Ebu Râfi’ Kureyş’in elçisi olarak Medîne’ye gelir, İslâm’ı öğrenince Müslüman olarak orada kalmak ister. Ancak Resûlullah (sav) ona şunu söyler: “Ben ahdimi bozmam, elçileri alıkoymam. Lâkin, sen Mekke’ye geri dön, içinde hissettiğin (îmânı) yine hissedersen döner gelirsin.” (Ebu Dâvûd-6226) Özel, yönetim ve toplumla ilgili ve gizli konuları herkesle konuşmamak. Bunun için bâzı özel danışmanlar, yardımcılar edinmek. Hz. Muhammed (sav) bu amaçla Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’le görüşmeler yapardı. Yine Allah Resûlü (sav), değişik kabîlelerden bâzı kimseleri kendisine sırdaş kabûl eder, onlarla belli zamanlarda görüşürdü. (Buhârî-6608) Resûlullah (sav) bâzı durumlarda, düşmanlarının Müslümanlar aleyhinde neler planladıklarını öğrenmeye çalışır, bu amaçla bâzı insanlardan faydalanır, bilgi akışı sağlardı. (Müslim-6586, Taberânî-6451) Bedir Savaşı öncesi, Ebu Süfyan’ın kervanının durumunu öğrenmek, bilgi almak için Büseyse’yi câsus olarak gönderdi. (Müslim-6456) Savaşlarda keşif için gözcü şahıs(lar) gönderirdi. (Buhârî-6610) Allah Resûlü’nün, bâzı görevlileriyle belirlediği parolası vardı. Hayber’e gideceğini söyleyen Cabir’e (ra): “Vekîlime git, ondan hurma al, senden bir işâret/alâmet isterse, elini onun boğazına koy. Aramızda parola budur.” (Ebu Dâvûd-4827) Katıldığı savaşta, ordusunu düzene koyar, neler yapmaları ve yapmamaları konusunda taktikler verirdi. (Buhârî, Ebu Dâvûd-6464) Elçilerin öldürülmeyeceğini vurgulardı. Resûlullah (sav), kendisine gelen Müseylemetü’l-Kezzâb’ın küstahça sözlerini dinlemiş, “Eğer ben temsilci olarak gelenleri öldürseydim, şu anda ikinizi de öldürürdüm.” demiştir. (Dârimî-5328, Ebu Dâvûd, K.S.-5985) Önemli veya risk içeren bâzı işleri âile yakınlarına yaptırırdı. Tevbe sûresinin inişinden sonra müşriklere ültimatom içeren âyetleri bildirme işini Hz. Ali’ye vermiş, onu Mekke’ye göndermişti. (Tirmizî-K.S.12/471) Yöneten ve Yönetilenin Dikkatine... Allah Resûlü (sav), Kur’ân-ı Kerîm bilgisi fazla olana yöneticilikte öncelik tanırdı. (Tirmizî, K.S.-442) Efendimiz (as), yöneticilikte tecrübesi olan, o toplum tarafından kabûl edilen, sevilen âile fertlerinin atamada, liyâkat sâhibi olmak şartıyla önceliğinin olacağını belirtirdi. Bu anlamda Kureyş’in konumunu insanlara hatırlatmıştır. (Buhârî, Müslim, K.s.1707) Vatandaş, meşrû bir görev için gelen, işini yapan memura yardımcı olmalıdır. (Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, Neseî, İbn-i Mace-2747) Meşrû bir yönetici varken, Müslümanların birlik ve beraberliğini bozacak yeni bir şahsın çıkmasına izin verilmemeli, destek olunmamalıdır. (MüsIim-5955, K.S.-1710,1711) Bir yöneticinin işlediği haksızlığa en güzel bir biçimde karşı çıkılmalı, gerçekler söylenmelidir. “Zâlim bir yöneticinin yanında gerçeği söylemek, en büyük cihaddır.” (Ebu Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce-K.S.2/380) Yöneticinin emri hoşuna gitse de gitmese de ona itâat edilmesini isterdi. Ancak günah olan bir konuda aslâ uyulmasını istemezdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî, Tirmizî, K.S.-1727) Bir seferde askerlere kızan komutan ateş yakmalarını, sonra içine girmelerini emredince, mücâhidler itâat etmemişti. Durum Resûlullâh’a (sav) iletilince de onların doğru yaptığını buyurmuştu. “Eğer ateşe girselerdi, kıyâmet gününe kadar bir daha çıkamazlardı. Allâha isyân husûsunda (kula) itâat yoktur. İtâat iyiliktedir. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî, K.S.-4299) Allah Resûlü, İslâm devletinde görev alan bir kimsenin evliliği, hizmetçi edinmesi, ev sâhibi olması için ek imkânlardan yararlanabileceğini belirtir. (Ebu Dâvûd-4544) Görevini lâyıkıyla yapabilmesi için gereken şartların hazırlanmasını hatırlatırdı. Emri altında çalışan insanlara en güzel muâmelede bulunur ve bunu emrederdi. “Kimin kardeşi elinin altında olursa, ona yediklerinden yedirsin, giydiklerinden giydirsin. Altından kalkamayacakları ağır yükü onlara yüklemesin, şâyet yüklerse onlara yardım etsin.” (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî-4996) Yöneticilik görevini; isteyene, bu konuda hırslı olana (K.S.- c.6 s. 433) değil, onu kaldırabilecek, başarabilecek kimselere verirdi. Ebuzer’in (ra) bu yöndeki talebine olumlu cevap vermemiştir. (Müslim-5969, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî, K.S.1722, 5802) Emir olmak isteyene Resûlullah (sav), şöyle cevap vermiştir: “Vallâhi biz bu görevi tâlip olana ya da buna karşı aşırı istekli olana aslâ vermeyiz.” (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî-5973, K.S.1724) Bir görevi istemediği halde üstlenmek zorunda kalan kişiye Allâh’ın yardım edeceğini haber vermiştir. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Neseî, Tirmizî, K.S.-1723,4884) Allah Resûlü (sav), zâlim yöneticilerin yanlarına gidip onları doğrulayan, destekleyen, onlara yardımcı olan kimselerle kıyâmet günü bir araya gelmeyeceğini, kevserde buluşmayacaklarını hatırlatırdı. (Tirmizî, Neseî-5978, K.S.-1733) Yönetici, emri altındakiler hakkında suizan beslememeli, onları bir yük ve hâin olarak görmemelidir. (Ebu Dâvûd, K.S.-1734) Peygamber Efendimiz, Müslümanların işini kolaylaştıran yöneticiye duâ, zorlaştırana da bedduâ etmiştir. (Müslim-5983) Yöneticiye sâdece dünyâlık için tâbî olana, Allah’ın kıyâmet günü yüzlerine bakmayacağını hatırlatırdı. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî-6039) Bir Müslüman; meşrû yöneticisine sövmeyip hayır duâda bulunmalı, onu küçük görmemelidir. (Müsned-6042, Taberânî-6043) Bir yönetici, bir insanı liyâkatinden değil de kişisel sevgisinden dolayı görevlendirirse, Allâh’ın hoşnutsuzluğunu kazanmış olur. (Müsned-6060) İyi olsun, günahkâr olsun; cihad zamânı yönetici/komutanla birlikte savaşmak gereklidir. (Ebu Dâvûd-6151,K.S.-1026) Bir yetim veya küçüğün velîsi olan kişi, onun malını işletirken belli bir pay alabilir. Ancak bunda israf ve kendine mâl etme gibi durumlardan kesinlikle kaçınmalıdır. (Ebu Dâvûd, Neseî, K.S.-5803) Meşrû devlet başkanına/mü’minlerin emîrine biat edip bağlanmadan ölen, câhiliye ölümü üzere ölmüş olur. (Müslim-5981) Allah Resûlü (sav), emri altında çalışan insanlara iyi muâmele edilmesini ve kolaylık gösterilmesini emrederdi. “Kimin (din) kardeşi eli altında çalışıyorsa, yediğinden yedirsin, içtiğinden içirsin, giydiğinden giydirsin, yapamayacağı iş buyurmasın. Eğer böyle bir iş verirse, onlara yardım etsin. (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Tirmizî, K.S.-4154) Bir yönetici olarak âile fertlerine iltimas geçmez, diğer ashâbı daha çok gözetirdi. Buğday öğütmekten elleri yara olan, su taşımaktan omuzları incinen kızı Fâtıma'nın (r.anha) bir köle alma isteğine karşı çıkmıştır. “Ey Fâtıma, Allah'tan kork! Allâh’a olan farzlarını edâ et. Âilenin işlerini yap. Yatağa girince 33 defa Subhânallah, 33 defa Elhamdülillah, 34 defa Allâhu Ekber de. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır. (Bir rivâyette şu ilâve de vardır: ‘Suffe Ashâbı ihtiyaç içerisinde kıvranırken, ben sana hizmetçi veremem.’)” (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebu Dâvûd, K.S.-3301) Resûlullah (sav) bâzı uygulamalara birinci derece yakınlarından başlardı. Kaldırdığı ilk fâiz ve kan dâvâsı amcalarının olmuştu. (Müslim, İbn-i Mâce, Tirmizî, K.S.-310) Görevlendirmelerde de bölgenin örfünü göz önünde bulundurur, bâzı zor işleri kendi akrabâlarına yaptırırdı. Tevbe sûresi indiği zaman, onu Müslümanlara iletmek ve bu arada Mekkelilerle yapılan anlaşmanın geçersiz olduğunu ilân etmek için, âilesinden olan Ali (ra)’ı görevlendirmiştir. (Tirmizî, K.S.-4410) Allah Resûlü (sav), yöneticilerin yanına fazla gitmeyi hoş görmemiştir. Bunu yapanın ise korkmadan doğruyu söylemesi gerekir. (Taberânî-6059) Resûlullah (sav) ashâbına, savaşta korktukları zaman birlikte cemâat olmalarını, çarpıştıkları zaman da sâkin ve sabırlı olmalarını tavsiye ederdi. (Ebu Dâvûd, K.S.-1072) Allah Resûlü, bir memurun, o görevde bulunmasından dolayı kendisine verilen hediyeyi almasını hoş görmemiş ve uyarmıştır: “Babasının veya annesinin evinde otursaydı, bu hediye ona gelir miydi? Vallâhi eğer biriniz hak etmediği bir şey alırsa, kıyâmet günü Allâh’a kavuştuğu zaman, aldığı şeyi sırtına alıp taşıyacaktır... Allah’ım, tebliğ ettim mi?” (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd-2744) Yöneticinin bu görevde olmasını kullanarak bir iğne kadar bile menfaat sağlamasının hıyânet olacağını ifâde ederdi. (Müslim, K.S.1719) Danışma Önemli ve kritik durumlarda, vahyin gelmediği durumlarda, istişârede bulunurdu. Bu O’nun (sav) temel bir özelliği idi. (Müslim, Ebu Dâvûd-6453, K.S.-4229) Bahtiyar bir yönetici; unuttuğu zaman ona hatırlatacak, hatırladığı zaman ona yardımcı olacak vezirler, danışman ve yardımcılar edinir. (Ebu Dâvûd, Neseî-5976, K.S.-1731) Kendisine danışılan kişinin muhakkak güvenilir bir kimse olmasını isterdi. (Tirmizî, Ebu Dâvûd, İbn-i Mâce, K.S.-5756) “Kardeşiniz birinizden bir şey soracak olursa, ona mutlakâ yol gösterin.” (Ebu Dâvûd, Tirmizî, K.S.-c.16 s.128) Kadınlarla ilgili meselelerde onlara danışır ve bunu tavsiye ederdi. (K.S.-c. 16 s. 136) İlk vahiy geldiğinde Hz. Hatice’yle istişâre etmiş, Hudeybiye anlaşması sonrası ortaya çıkan şokun atlatılmasında eşi Ümmü Seleme’nin görüşünü uygulamıştı. Düşmana çok ve güçlü görünmek için bâzı taktiklere başvururdu. (Buhâri-6641) Mekke’nin fethinde, Müslümanların çok olduğunu göstermek için çokça ateş yaktırmıştı. Bâzı kararlarını gözden geçirmesi için Resûlullah’a (sav) gelen ricâları kırmazdı. (Taberânî-6652) Meselâ Mekke’nin fethinde, haklarında ölüm emri bulunan bâzı kimseler için ashâbın devreye girmesi ve onların da Müslüman olmaları üzerine, can güvenliğini sağlamışlardır. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer gibi zâtları yanında bulunsun, yardımcı olsunlar diye şehir dışı görevlere pek göndermezdi. (Taberâni-8588) Genç ve yetenekli olanlara muhakkak görev verirdi. Usame’yi (ra) on sekiz yaşındayken İslâm ordusuna komutan olarak atamıştır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî-8810) Meşrû bir yönetici var iken bir başkası çıkarsa ona engel olunmalı, gerekirse boynu vurulmalı. (Müslim, Neseî-9793) Resûlullah (sav) bâzı durumlarda senet imzalayarak tazminat (diyet) vermeyi devlet adına üstlenmiştir. (Ebu Dâvûd, K.S.-1926) Allah Resûlü (sav) kendisinden sonra herhangi bir kimseyi halîfe olarak tâyin etmedi. Ancak ashâbının Hz. Ebubekir üzerinde doğal olarak uzlaşacaklarını düşünmüştü. (Buhârî, Müslim, K.S.-1740) Efendimiz (sav) den... “Emirleriniz hayırlı kişiler, zenginlerinizi müsamahalı ve cömert kişiler, işleriniz de aranızda istişâreli olduğu zaman yerin üstü, sizin için altından hayırlıdır. Emirleriniz şerli kişiler, zenginleriniz cimri, işlerinizi idâre edenleriniz de kadınlar olduğu zaman bilin ki, yerin altı sizin için üstünden daha hayırlıdır.” (Tirmizî-5961,K.S.-4785) Allah Müslümanların idâresini bir kimsenin eline verir de, o kimse Müslümanların ihtiyaçlarını ve zarûretlerini dinlemekten geri durursa, Allah (cc) da kıyâmet günü onun ihtiyâcını ve zarûretini görmekten geri durur. (Ebu Dâvûd, Tirmizî-5963,K.S.-1716) Allah, herhangi bir kulu insanların başına geçirir de eğer o, insanları aldatır (hıyânet eder) de bu hal üzere ölürse, Allah ona cennneti yasak eder.” (Buhârî, Müsiim-5905, K.S.-1718) “Başınıza, başı kuru üzümü andıran Habeşli bir köle bile geçse, aranızda Allâh’ın kitâbı ile hükmettikçe onu dinleyin ve ona itâat edin.” (Buhârî-6028, K.S.-1725) “Müslüman kişinin (yöneticiyi) dinleyip itâat etmesi gerekir, hoşuna gitsin veya gitmesin. Ancak mâsiyet (Allâh’a isyân) emredildiği zaman, ne dinlenilir ne de itâat edilir.” (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvûd, Neseî, Tirmizî, İbn-i Mâce-6032, K.S.-1727) “Allâh’a âsî gelene itâat edilmez.” (İbn-i Mâce-6033, K.S.-c.6 s.437) “Benim ümmetim sapıklık üzere bir araya gelmez. Onun için cemâatten ayrılmayın. Zîrâ Allâh’ın kudret eli, cemâatin üzerindedir.” (Taberânî-6047, K.S.- c 6 s. 441) Başınızda birtakım emirler olacak. Size hâkim olacak, konuşacaklar fakat yalan söyleyecekler. Çalışacaklar fakat kötülük yapacaklar. Onların çirkinliklerini iyi, yalanlarını doğru saymadıkça sizden hoşnûd olmayacaklar. Hoşnûd olmasalar bile onlara (sâdece) hak ettikleri şekilde davranın.” (Taberânî-6055) Kim bana itâat ederse, Allâh’a itâat etmiş olur. Kim de bana isyân ederse, Allâh’a isyân etmiş olur. Emîre (meşrû İslâm yöneticisine) itâat eden, bana itâat etmiş olur. Kim de emîre isyân ederse, bana isyân etmiş olur. İmam (yönetici, başkan) bir perdedir. Onun gerisinde düşmanla savaşılır, onunla korunulur. Şâyet Allah'tan korkmayı emreder ve adâletli olursa, bu sebeple sevâba ulaşır. Aksini yaparsa günâha girer.” (Buhârî, K.S.-1070, Müslim, Neseî, K.S.-1726)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak