Ara

Peygamber Efendimiz’in (sav) Hayâtında Sığınma Bilinci

Peygamber Efendimiz’in (sav) Hayâtında Sığınma Bilinci
İnsan fıtrat olarak sıkıştığı zaman sığınacak bir yer arar. Bu onun acziyetinin en büyük göstergesidir. Ya da âcizliğini en çok bu durumlarda itirâf eder. Nitekim Rabbimiz insanı şöyle târif eder: “İnsanoğlu gerçekten pek hırslı ve sabırsız yaratılmıştır. Kendisine fenâlık dokunduğunda sızlanır, feryâd eder. Kendisine imkân dokunduğunda pinti kesilir.” (Meâric,19, 20, 21) Bu insanın en güzel târifidir. Başka bir Âyeti kerîmede ise onun zor zamanlarındaki ruh hâli şöyle târif edilir: “O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücûm eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dîni Allâh’a has kılarak “Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allâh’a yalvarırlar.” (Yunus, 22.) İstiâze: Sözlükte “sığınmak, korunmak.” Terim olarak her türlü kötülükten korunabilmek için sözle Allâh’ın yardım ve himâyesini istemeyi ifâde eder ve bunun için “eûzü, maazallah” (Allâh’a sığınırım), “neûzübillâh” (Allâh’a sığınırız) ibâreleri kullanılır (DİA). Bundan dolayıdır ki sığınma insanlara rehber olarak gönderilen peygamberlerin hayâtının en önemli bir parçasıdır. Belki de hayatlarının tümüdür desek abartmış olmayız. Çünkü şeytanla Âdem (as) arasındaki fark acziyetin itirâfıdır. Âdem babamız zellesinden sonra Allâh’a sığınmış, acziyetini Havva anamızla beraber itirâf etmiştir. Şeytan ise sığınmayı reddetmiş, hatâsında diretmiştir. “Rabbimiz, biz nefsimize yazık ettik. Şâyet sen bizi bağışlamazsan hüsrâna uğrayanlardan oluruz.” (A’raf, 23.) Hz. Âdem ve Havva’dan sonra bütün peygamberlerin, özellikle de sevgili Peygamberimiz’in (sav) hayâtı sanki her an acziyetini itirafla Allâh’a sığınma bilinciyle şekillenmiştir. Çünkü O, hayâtın her alanında acziyetini Rabbine arzeden en müstesnâ bir kuldu. Onun Kulluk bilinci; kullukta en zirvede olmasına rağmen daha fazla yapamama acziyetinin itirâfıydı. Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: "Bir gece Allah Resûlü'nü (sav) yatakta bulamadım, onu el yordamıyla aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. Ayaklarını dikmiş vaziyette secde hâlindeydi ve “Allâh’ım! Gazâbından rızâna, cezândan affına sığınırım. Senden Sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.’ diye duâ ediyordu.” (Müslim, Salat, 222) Savaşta barışta, darlıkta genişlikte, fakirlikte zenginlikte, sevinçte tasada, hastalıkta sağlıkta, kızgınlıkta sâkinlikte, yemekte, giyinmekte, helâya girerken, uyurken, yolculukta, mukîmlikte kısaca hayâtının her ânında Allâh’a sığınırdı. Ancak O’nun sığınma bilincinin daha ziyâde kulluğunun sekteye uğrayacağı noktalarda odaklandığını görmekteyiz. Şeytandan Allâh’a Sığınması: Şeytan Kur’ân’ın ifâdesiyle bizim apaçık düşmanımızdır. Kalbimize kadar girebilen, damarlarımızda dolaşabilen bu düşmana karşı sığınılacak tek bir merci vardır o da Rabbimizdir. “Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse hemen Allâh’a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (A’raf, 200.) Ona karşı uyanık olmayı ve sürekli sığınma (istiaze) hâlinde olmayı O’na (sav) ve dolayısıyla bize Allah emrediyor. “De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytânının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melik'ine (sâhibine, hâkimine) insanların İlâh'ına sığınırım!” (Nâs Sûresi) Sevgili Peygamberimiz (sav) Rabbimizin bu emrini hayâtının her alanında uygulamıştır. Sürekli şeytandan Allâh’a sığınmıştır. Hattâ geceleri yatarken uyku hâlinde bile. Özellikle “Muavvizeteyn” dediğimiz Felak ve Nâs sûrelerini her gün yatmadan önce mutlaka okumuştur. Örnek duâlarının değişmez ifâdeleridir sığınma: İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) Hasan ile Hüseyin için duâ ederek şu sözlerle (onların başına gelebilecek kötülüklerden) Allâh’a sığınırdı: "Her tür şeytandan, haşereden, kem nazardan Allâh’ın tam kelimelerine (sonsuz irâdesine ve hükmüne) sığınırım." Sonra da ''Atanız İbrâhîm de bu duâyı oğulları İsmâîl ile İshâk için yapardı." derdi. (Buhari, Enbiya, 1 0) Nefisten Allâh’a Sığınması: Başta Âdem babamız olmak üzere bütün peygamberler hayatlarında meydana gelen zellelerden sonra Allâh’a yönelirken nefislerine vurgu yapmışlardır. Âdem (as)’ın “nefsimize yazık ettik” (A’raf, 23.); Yûnus’un (as): “Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum!’ diye niyâz etti.” (Enbiya, 87.) örneklerinde olduğu gibi. Fahrı Kâinât Efendimiz (sav) ise nefsin, kulluk görevlerini engellemek için şeytanla işbirliğini çok iyi bildiği için: “Göz açıp yumuncaya kadar beni nefsime bırakma” (Camiüs-Sağir, 1478) diye Allâh’a duâ etmiştir. Çünkü nefis asliyeti itibâriyle Allâh’a isyâna, büyük günahlara (fücura) meyilli olarak yaratılmıştır. Aynı zamanda Allâh’a karşı kulluk görevlerimizi, ibâdetlerimizi boşa çıkaracak, bizi o görevlerden gevşetecek birçok zaafları bünyesinde barındırmaktadır. Bundan dolayı sevgili Peygamberimiz’in (sav) nefisle ilgili sığınmalarında nefsin bütün zaaflarına vurgular ve dikkat çekmeler vardır. Yemen asıllı sahabi Şekel b. Humeyd, Resûlullâh'ın yanına gelerek "Ey Allâh’ın Resûlü! Bana bir duâ öğret." demişti. Efendimiz (sav) onun elinden tutarak şu kısa ama kapsamlı duâyı yapmasını ve ezberlemesini istemişti: "De ki, Allâh’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım." (Tirmizi deavat, 74) Zeyd b. Erkam (ra), kendilerine Resûlullâh'ın (sav) öğrettiği şu istiâzeyi çevresindekilere de öğretmişti: ''Allâh’ım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan, kabir azâbından sana sığınırım. Allâh’ım! Nefsime takvâsını (sorumluluk bilincini) nasîb et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. Allâh’ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabûl olunmayan duâdan sana sığınırım." (Nesai, İstiaze, 13) Belâ, Musîbet ve Dünyevî Sıkıntılardan Allâh’a Sığınması: Felak sûresinde bâzı mahlûkâtın şerrinden Allâh’a sığınmasını Rabbimiz Peygamberimize emretmektedir: "De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım." (Felak Sûresi) Peygamber Efendimiz (sav) de dünyâda insana sıkıntı verecek herşeyin şerrinden Allâh’a sığınılması gerektiğini şu sığınma duâlarıyla bize öğretmektedir: "Bismillâh! Allâh’ım! Ayağımın kaymasında/veya kaydırılmasından, sapmaktan veya saptırmaktan, haksızlık etmekten veya haksızlığa uğramaktan, kaba/câhilce davranmaktan ya da davranılmaktan sana sığınırım. (Ebu Davud, Edep, 102) Yolculukta karşılaşabileceği her türlü sıkıntıdan dâimâ Allâh’a sığınan Sevgili Peygamberimiz’in (sav), yolculuğa çıkmadan önce dudaklarının arasından şu cümleler dökülürdü: "Allâh’ım! Yolculuğun yorgunluk ve sıkıntılarından, yoldan kötü bir şekilde dönmekten, iyi hallerden kötü hallere düşmekten, mazlûmun bedduâsından, mala ve âileye gelecek kötülüklerden sana sığınırım.'' (Müslim, Hac, 426) Bir yerde konakladığında ise Allâh’a şöyle sığınırdı: ''Allâh’ım! İhtiyarlıktan, kederden, âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç sıkıntısından ve güç sâhibi olan kişilerin haksızlığına uğramaktan sana sığınırım.'' (Buhari, Etime, 28) Tuvalete giderken de "Görünen ve görünmeyen pisliklerden Allâh’a sığınırım." derdi. (Buhari, Vudu, 9) Allâh’a dayanma, O'nun yardımına güvenme ve O'nun sonsuz irâdesine sığınma Resül-i Ekrem'in (sav) hayâtını öyle kuşatmıştı ki son demlerinde en çok okuduğu duâda da Yüce Allâh’ın merhametine sığınma vardı. Sağlığında ''Allâh’ım! Ölüm ânında şeytânın gelip beni aldatmasından sana sığınırım.'' buyuran Nebî (sav), sevgili eşi Hz. Aişe'nin naklettiğine göre vefât etmeden önce sık sık şöyle duâ etmişti: "Allâh’ım! Yaptığım ve yapabileceğim şeylerin şerrinden sana sığınırım." (Nesai, İstiaze,4, Tirmizi, Deavat,74, Hadislerle İslam, 1/170) Kötü Ahlâktan Allâh’a Sığınması: Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen Peygamber Efendimiz (sav) nefsin mayasında bulunan kötü ahlâktan da Allâh’a sığınarak bize örnek olmuştur. Ebu Hüreyre, Allah Resûlü'nün (sav) şöyle duâ ettiğini söylemektedir: ''Allâh’ım! Bozgunculuktan, münâfıklıktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım." (Ebu Davud, Vitr, 32; N5473 Nesaı, İstiaze, 21) Ayrıca fayda vermeyen bilgiden, kalbin kötülüklere kaymasından ve ürpermemesinden, nefsin doymamasından, cimrilikten ve kabir azâbından, tembellikten, ihânetten, günahlardan, zulümden, kaba/câhilce davranmaktan, ayak sürçmesi diye tâbir ettiği kusurlardan, yaptığı ve yapabileceği hatâlardan Allâh’a sığınırdı. (Hadislerle İslâm, 1, 166) Fitneler ve Kabir ve Âhiret Ahvâliyle İlgili Allâh’a Sığınması: Dünyâdan âhirete devâm eden yolculuğumuzda geçeceğimiz bâdirelerden ve zorluklardan ve özellikle cehennem azâbından Allâh’a nasıl sığınmamız gerektiğini şu duâ ve benzerleriyle bize öğretmiştir: “Allâhım! Kabir azâbından, cehennem azâbından, ölü ve dirilerin fitnesinden, Mesih ve Deccalin fitnesinden sana sığınırım.” (Camius-Sağir, 1556) SONUÇ OLARAK İstiâze Peygamber Efendimiz’in (sav) hayâtının en önemli parçasıdır desek abartmış olmayız. Zîrâ O, Allâh’ın azameti karşısındaki acziyetini, mahviyetini ve mahfiyetini hayâtının her ânında ilmek ilmek işleyerek kulluğun en zirve noktasında bayraklaştırmıştır. Günümüzün modern hayâtının nefisleri putlaştırdığı bu dönemde Fahrı Kâinât Efendimiz’in (sav) bu bilincinin hayatlarımıza yeniden taşınması zarûret arzetmektedir. Yoksa insan kendini putlaştırmaya devâm edecektir. Bu da insanlığın felâketi demektir. Konumuzu Sevgili Peygamberimiz’in (sav) bize acziyetimizi hatırlatan ve Allâh’a sığınma bilincimizi arttıracak şu duâsıyla bitirelim: Ebu Ümame anlatıyor: "Resûlullâh (sav) öyle çok duâ ederdi ki bir kısmını ezberleyemezdik. ‘Ey Allâh’ın Resûlü, çok duâ ediyorsun bir kısmını ezberleyemiyoruz!' dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Size bütün bunları kapsayan bir duâ öğreteyim mi? Şöyle dersiniz: Allâh’ım! Senden, Peygamberin Muhammed'in (sav) dilediği güzelliklerden biz de isteriz ve Peygamberin Muhammed'in (sav) Sana sığındığı kötülüklerden biz de Sana sığınırız. Yardım edecek olan Sensin. Sonunda Sana ulaşacağız. Allâh’ın yardımı olmaksızın kudret ve kuvvete ermek mümkün değildir.’" (Tirmizi, Deavat, 88) Servet Yalçın

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak