Ara

Peygamber Efendimizin (sav) Dilinden Yöneticilerin Sorumlulukları

Peygamber Efendimizin (sav) Dilinden Yöneticilerin Sorumlulukları

Allah (cc) bütün mahlûkâtı farklı farklı yaratmıştır. Bu anlamda hiçbir yaratık başka birine benzemez. Bu da Rabbimizin kudretinin, büyüklüğünün en büyük delillerindendir. Bu farklılık fizikî olduğu gibi kābiliyet, huy ve mizâcı da içine alır. Bu farklılığı insanı baz alarak ele aldığımız zaman hiçbir insanın başka bir insana benzemediğini ve ona eşit olmadığını görmekteyiz. Rabbimiz bunu Rûm sûresinde fizikî yönden: “O'nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır.”İsrâ sûresinde karakter ve mizaçlar yönünden: “De ki: “Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar.” Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunu çok iyi bilmektedir.”Zuhruf sûresinde de ekonomik yönden farklılıklara dikkatimizi çekmektedir: “Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünyâ hayâtında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.”3

Bu farklılığın sosyal hayâtımızda olması da hayâtın devâm etmesi için tabiî ve belki de elzemdir. Eğer herkes âmir olsaydı memur, herkes işveren olsaydı işçi, herkes esnaf olsaydı müşteri bulamazdık..vb. Kısaca hayâtın çarklarının devâmı için farklılık şarttır. Bâzıları idârecilik kābiliyeti taşır, bâzıları ticâret, bâzıları da sanatkârlık. Ve herkes hayâtın çarkları arasında aldığı pozisyon ve görevden sorumludur. Özellikle idâreciler. Çünkü herkes bir şekilde idârecidir. Ve konumuna göre sorumludur. Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır: Abdullah b. Ömer (ra)’in naklettiği bir hadiste Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurdular: “Hepiniz birer çobansınız/sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesûlsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesûldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesûldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesûldür. Köle de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönettiklerinden mesûldür.”4

Sevgili Peygamberimiz’in dikkat çektiği gibi her birimiz sosyal hayâtın herhangi bir alanında idâreciyiz. Fakat idâreciliğimizin statüsü ve sorumluluğunun büyüklük ve küçüklüğü farklıdır. Ancak bir gerçek var ki her idârecinin sorumlulukları vardır. Onları şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. İdâreciliğe ehil, liyakat sâhibi olmak: Bu konuda sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Yönetim işi ehil olmayan kimselere verildiği zaman kıyâmeti bekle!5

İdâreciliğin ehil olmayan kimselere verilmesi idâre edilen yerde kıyâmetin kopması demektir. Oradaki düzenin ve dengenin bozulması demektir. Bundan dolayı sevgili Peygamberimiz idâreci seçerken işin ehline ve emânetin sâhibine verilmesine azamî gayret sarf ederdi. Çünkü Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Allah size, emânetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”6

İdâreciliğin ehil olmayana verilmesi emânetin zâyî edilmesi demektir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki ehil olmayanların idâreciliğe tâlip olması da kıyâmetin kopması demektir. Bugün yeryüzündeki bu kaos, curcuna, fitne ve fesat bunun en büyük göstergesidir. 

  • Âdil olmak: Adâlet toplumsal düzenin esâsı, olmazsa olmazıdır. Dengesidir. Yönetimde adâletin olmaması haksızlığın ve zulmün var olması demektir. Yöneticinin âdil olmaması da zâlim ve haksız olması demektir. Toplumsal düzenin tesisinde adâleti temel olarak gören sevgili Peygamberimiz ahlâkî, hukûkî ve sosyal konularda âdil davranan yöneticileri şöyle müjdelemiştir: “Hükmünde, âilesine karşı ve velâyeti altında olanlar hakkında âdil davrananlar, kıyâmet gününde nurdan minberler üzerindedirler.”7

Yönetiminde adâletten ayrılan, haksızlık yapan ve zulmeden idâreciler hakkında ise şöyle buyurmaktadır: “Yüce Allah dört kimseye öfke duyar: Çok yemîn eden satıcı, kibirli fakir, zinâ eden ihtiyar ve zâlim yönetici.”8

  • Mesûliyet duygusu taşımak: İdâreciliğe getirilen kişinin halkın problemleriyle ilgilenmesi beklenir. Çünkü Allah Rasûlü’nün sünnetine göre idârecilik, halk için sorumluluğu üstlenmeyi, onlar için gayret etmeyi gerektirir. Allah Rasûlü’nün idârecilerden yapmalarını istediği hususlardan biri de yönetimindekiler için çalışmalarıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, “Müslümanların idâresini üstlenip de onlar için çalışmayan ve onları doğruya yönlendirmeyen yönetici, onlarla birlikte cennete giremez.”9 buyurmaktadır.

Peygamber (sav) aynı yaklaşımı idârecilik görevi verilenlerden de beklemiştir. Bir gün Allah Rasûlü, Hz. Âişe vâlidemizin yanında: “Allâh’ım, bir kimse ümmetimin yönetimi konusunda bir vazîfe alır da onlara zorluk çıkarırsa sen de ona zorluk çıkar! Bir kimse ümmetimin yönetiminde görev alır da onlara hoş muâmele ederse, sen de ona hoş muâmele eyle!” diyerek Allâh’a yalvarmıştır.10

  • Hizmet etme bilinci: İdârecilik, kişinin omuzlarına yüklenen en ağır sorumluluklardan biridir. Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz idârecilerin seçimine çok önem vermiştir. Yönetici, yetkilerini Allah yolunda samîmî bir şekilde idâresi altındakilerin hizmetinde kullanmazsa, bu vazîfe gerek dünyâda ve gerekse âhirette onun için bir pişmanlık sebebi olacaktır. Ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Bir kul ki, Allah onu halkı görüp gözetmek üzere vâli kılar da o da onların iyiliğini düşünerek irşâd etmek sûretiyle halkını muhâfaza etmezse (ve halkını aldatırsa) elbette o kişi Cennetin kokusunu koklayamayacaktır.”11 Hizmet bilinci taşıyan bir idâreci onların sorunlarını çözer, dertleriyle ilgilenir. Kapısını onlara kapatmaz. Araya mesâfe koymaz. Bütün mesâîsini sorumluluğu altındakilere ayırır.
  • Güvenilir danışmanlar tâyin etmek: Allâh’ın yardımı çeşitli şekillerde tezâhür edebilir. İdâreci için nasip edeceği yardımcı bunlardan birisidir. Nitekim Allah Rasûlü böyle bir yardımın önemini şöyle izah etmektedir: “Allah bir idâreci hakkında hayır dilediği zaman, ona dürüst bir yardımcı verir. Eğer o idâreci yapılması gereken bir işi unutursa, bu yardımcı ona hatırlatır. Eğer idâreci işi kendisi hatırlarsa o zaman da bu yardımcı işin yapılması husûsunda idâreciye yardımcı olur. Eğer Allah onun hakkında hayır dilememişse ona kötü huylu bir yardımcı verir. Eğer yapılması gereken bir işi unutursa yardımcısı ona hatırlatmaz. Eğer idâreci işi kendiliğinden hatırlarsa o zaman da işin yapılmasında ona yardımcı olmaz.”12
  • Ehliyetli kişilere iş vermek: Allah Rasûlü’nün yöneticilerden istediği bir diğer husus, sorumlulukları altındakileri kollayıp gözetmeleridir. Allâh’ın idâreciyi emri altındakileri gözetmekle mükellef kıldığını belirten Allah Rasûlü, bu görevini yerine getirmeyenlerin âhiret yurdunda büyük hüsrana uğrayacaklarını şöyle belirtmiştir: “Allâh’ın bir gruba yönetici yaptığı kişi, o grubu doğruya yönlendirmek için çaba sarf etmezse, cennetin kokusunu dahî alamaz.”13 
  • Yetkilerini şahsî menfaatleri için kullanmamak: Göreve getirilen kişinin, çok küçük bile olsa, hak etmediği bir şeyi alıp gizlemesini Allah Rasûlü göreve hıyânet olarak nitelendirmiş ve böyle bir hareketin cezâsının ağır olacağını, idârecilikle görevlendirdiği bâzı şahısların yanında şöyle ifâde etmiştir: “Sizden herhangi bir kimseyi görevli tâyin edersek ve o da bir iğneyi hattâ daha küçük bir şeyi bizden gizlerse bu hıyânet olur, kıyâmet gününde o gizlediği şeyle gelir!”14

“Rasûlullah (sav) beni Yemen’e vâli olarak gönderiyordu. Yemen’e hareket edeceğim sırada peşimden bir haberci göndererek beni geri çağırdı ve şöyle dedi: "Seni niçin geri çevirdiğimi biliyor musun? Benim iznim olmadan (ganîmetten) hiçbir şey alma! Çünkü bu bir hâinliktir. Her kim bu dünyâda böyle bir hâinlik yaparsa kıyâmet günü (Allâh’ın huzûruna), yaptığı o hâinlikle getirilir. İşte seni bunun için çağırmıştım, şimdi vazîfene gidebilirsin."15

  • Kötü söz sâhibi olmamak: “(O vakit) sen Allah’tan bir esirgeme sâyesindedir ki onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın onlar etrâfından her halde dağılıp gitmişlerdi bile.”16

Allah Rasûlü’nün idârecilerden yapmalarını istediği bir diğer husus, yönetimi altındakilere iyi davranmalarıdır. İdârecilerden, bu görevi bir “emânet” yâni sorumluluk olarak görmelerini isteyen Sevgili Peygamberimiz, bu emâneti üstlenen kişinin halka kötü davranma hakkı olmadığı kanâatindedir. Nitekim Allah Rasûlü kendisine biat eden ashâbına aslâ kötü muâmele etmemiş, onlara güç yetirebileceklerinden fazlasını yüklememiş ve biatlerinin gereğini “gücünüz yettiğince” kaydını koyarak yerine getirmelerini istemiştir.

  1. Tedbirli olmak: Allah Rasûlü’nün üzerinde durduğu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, yöneticilere ağır bir sorumluluk yüklendiği anlaşılmaktadır. Nitekim Peygamber Efendimiz, “Yönetici bir kalkandır. Onun ardında savaşılır, onunla tehlikelerden korunulur. Şâyet o, Allâh’a karşı sorumluluk bilincini emreder ve adâletle hükmederse bütün yaptıklarından sevap kazanır. Bundan başka bir şey emrederse yaptıklarının karşılığını (vebâlini) çeker.”17

Dipnotlar:

1 Rûm 30/22

2 İsrâ 17/84

3 Zuhruf 43/32

4 Buhârî, Nikâh, 91

5 Buhârî, Rikâk, 35

6 Nisâ 4/58

7 Müslim, “İmâre”, 18

8 Nesâî, Zekât, 77

9 Müslim, Îmân, 229

10 Müslim, İmâre, 19

11 Buhârî, Ahkam, 8;

12 Ebû Dâvûd, İmâre, 4

13 Buhârî, Ahkâm, 8

14 Müslim, İmâre, 30

15 Tirmizî, Ahkâm, 8

16 Âl-i İmran 159

17 Müslim, İmâre, 43

 

Mayıs 2021, sayfa no: 20-21-22-23

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak