Ara

Parfümlerle ‘Güzel Kokmak’ Mı?

Parfümlerle ‘Güzel Kokmak’ Mı?
Yaklaşan yazla birlikte pek çok kimse zayıflama girişimlerinde bulunup güzelleşme(!) çabasına girecek. Ter ve diğer kokuları bastırmak için parfümler kullanacak, denizlere koşacak ve buralarda güneş kremleri gibi ürünlere yönelecek. Oysa başvurulan bu ürünlerin çoğu faydadan çok zarar veriyor. Çünkü içeriklerinde kortizon, toksik kimyâsallar ve ağır metaller var. Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz ay 336 kozmetik üründe inceleme yapıyor; çıkan sonuç vahim… Bu ürünlerden 208’i hiçbir açıdan mevzuata uygun çıkmamış. 573 tıbbî cihaza yönelik incelemede ise 297'sinin uygunsuz ve güvensiz olduğu tespit edilmiş. Sonra ne olmuş biliyor musunuz? İnsanların hayâtını hiçe sayan kozmetik firmalarına 279 bin, tıbbî cihaz firmalarına ise 3 milyon 294 bin lira cezâ kesilmiş. Önce ‘oh olmuş’ diyebilirsiniz. Ama durun lütfen. Bu ürünlerden kaç insan zarar gördü? Bu zararların insânî ve iktisâdî mâliyeti ne? Cezâ kesildiğinde, zarar görenlerin gasp edilen hakları telâfi edilmiş olur mu? Elbette olmaz. Devletin kasasına biraz para girer o kadar. Bu firmalar üretmeye, satmaya devâm edecek, toplum da kullanmaya. Kesilen cezâlar ise kazancın yanında çerez parası gibi. Meselenin bilgi, ahlâk, ekonomi, sıhhat ve mevzuat olmak üzere beş yönü var. Hepsi konumuz olmadığı için biz bilgi, ahlâk ve sıhhat yönüne temâs edeceğiz. Hâşâ yaratılışta bir sorun mu var ki insanlık ‘güzelleşme’ derdine düştü? Ya da onun güzelleşme sandığı şey aslında ‘çirkinleşme’ olmasın sakın? Kadınların önemli bir bölümü nehyedilmesine rağmen kaşlarını ya kısmen ya da tamamen aldırıp dövme yaptırıyorlar. Bunun sıhhatlerini nasıl etkilediğini bir bilseler. Nehyin en önemli amacı, insanı korumak! Halid Ziya Uşaklığil, ‘Rûhun Lisânı’ adlı eserinde bu husûsu şöyle izah eder: “Kaşlar özel bir sinir üzerine yerleştirilmiş olup,  onun vasıtasıyla hareketlidirler; yalnız inip kalkmak hareketi diğer sinirlerin yardıma katılmasıyla meydana gelmiş olur.” Meşhur ressam Le Brun ise diyor ki: “Kaşlarda öyle hareketler vardır ki, rûhun hemen bütün hallerine tercüman olur.” Bakanlığın incelediği ürünlerde, en tehlikeli ağır metallerden biri olan cıva bile çıkmış. Cıvanın insanda kanser, kısırlık, Alzheimer gibi hastalıklara yol açtığı kesin. Üretici bunu bile bile katıyor, kullanıcı bile bile kullanıyor. Sonra da ‘bunlar başımıza neden geldi’ diye dert yanıyor, hattâ isyân ediyorlar. Sorun cıvadan ibâret değil. İster ucuz isterse de pahalı ürünler olsun, şâyet ürün kimyâsal bir terkip ile üretilmiş ise illâ ki bir yararın yanında yüz de zararı vardır. Kaldı ki, ortada ne zarûret var ne de alternatifsizlik. İnsan yazla ilk kez karşılaşmıyor, denize de ilk kez girmiyor. Güzel kokuyu da yeni keşfetmiş değil. Yeni olan şey, zararlı olanlar. Oysa nebâtât ve hayvânâttan elde edilen, merhametli ellerde duâ ile hikmet eklenerek üretilenler, insanın bu temel ihtiyaçlarını hem karşılıyor hem de ona zarar vermiyordu. Basit bir kolonya, daha düne kadar etil alkol ve tabii esanslarla yapılırdı. Şimdi ise sentetik koku ve parfümlerle yapılıyor. Eskilerin ‘hacı yağı’ dediği güzel kokuların yerini sentetik kokular aldı. Büyük paralar ödenerek alınan parfümler tam bir bomba… Muhtevâsını bildiğinizde uzak durmamanız imkânsız. Ama yine insanlar bu illetin müptelâsı olmuşlar, uzak duramıyorlar. Bu kokular beyni etkiliyor, algıları bozuyor.  Damarlardan içeri girerek deri ve kanı etkiliyor. Kan ve cilt kanserlerine sebep oluyor. Şehveti ve tüketimi körüklüyor. Alışveriş yerine gittiğinizde, orada sıkılan bâzı kokular sizi almaya itiyor. Bunları planlayanların; bedenin teşhiri, cinsellik ve tüketimin artırılması, sıhhatin bozulması gibi gizlenmiş amaçları var. Ahlâkî meziyetler ortadan kalkınca insan tam bir suç ve şehvet canavarına dönüşüyor. Sıhhatli alternatifleri yok mu, elbette var. Lâkin bunları seçmek de kolay değil. Doğal, organik, natürel gibi kelimeler ayağa düşüp yalana maske yapıldığı ve yalan, ticâretin vazgeçilmezi hâline dönüştüğü için ‘güvenmek’ kolay değil. Zîrâ bunlar da işin kolayına kaçıp, sentetik kimyâsalları ürüne katabilirler. Yazılarımızda sık sık dile getirdiğimiz üzere, bozulan şey eşyâ değil insan. İnsan bozulduktan sonra eşyânın sağlam kalması mümkün olabilir mi? Yine biz hakîkatin izini, Hz Peygamber’e (sav) mürâcaat ederek bulabiliriz. Buyuruyorlar ki: “Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. Zîrâ o mübârek bir ağaçtandır.” (Tirmizî, 1852-1853) Câmi'us-Sağîr'deki rivâyette ise "Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın, zîrâ onda yetmiş derde şifâ var. Bunlardan biri de cüzzamdır!" “Bana güzel koku sevdirildi.” buyuran Efendimiz (sav), insanlara temizliğe riâyet etmelerini, güzel kokmalarını, bunun için de bulabildikleri güzel kokulardan sürünmelerini tavsiye etmiş, ayrıca kötü kokmayı da nehyetmiştir. Fakat bu bize ‘güzel kokuyor’ diye günümüzün sentetik ürünlerini kullanma ruhsatı vermez. Zîrâ İslâm, insana ve çevreye zarar veren bir ürünün kullanımına izin vermez. Zeytinyağı sürülebilir mi? Sızma zeytinyağı olmak şartı ile elbette. Yaban gülleri ve Isparta gülünün yapraklarını cam kavanozdaki sızma zeytinyağının içine atıp, birkaç ay beklettiğinizde gülyağı elde edebilirsiniz. Ayrıca artık lavanta, kekik, nâne, biberiye gibi pek çok güzel kokan bitkinin yağına erişmek mümkün. Hileli olma ihtimâlini not ederek, bunların sıhhat için de gerektiğini hatırlatalım. Meselâ migreni olanların nâne yağı ile şifâya erişmesi gibi… Gerçek bir krem, bitki öz ve yağlarından elde edilir. Tabii ki balmumu, kremlerin olmazsa olmazı. Bunları kullanmanın cilt ve genel sağlık açısından elbette pek çok yararı var. Güzel kokmak, cilt bakımı ve temizlik için sentetik ürünlere ihtiyâcımız yok. Aksine, bunlardan mutlakâ uzak durmak gerekir. Size basit gelebilir, ama sentetik kokulu bir kolonya kullandığınızda çevrenizde pek çok insan sizin kötü koktuğunuzu düşünür. Hele ki parfüm illetine bandı iseniz, kimse sizin yanınızda durmak istemez. Güzel kokmak için kullandığınız bu kimyâsallar, toksinleri ihtivâ eden ter kokusu ile birleştiğinde burun ve rûha azap veren bir koku ortaya çıkar. Görünmez varlıklara bir etkisi var mıdır bilmeyiz ama ev ve câmilerde sıkılan bu kokular nefes darlığı gibi sorunlara sebep oluyor. Güneş ışığı bir D vitamini kaynağıdır. Denize gidip yanmak ise bedene yapılabilecek zulümlerden bir başkası. Hepimizin yapması gereken şey, iyi sandığımız yanlışları bir kez daha araştırmak. Mesele sâdece gelir ve fiyatla değil, sıhhat ve muhtevâ ile ilişkili. Yarım meslek erbâbı, ahlâksız tüccar, bilgisiz insan, hazlar, aşağılık duygusu, üstün ve statülü görünme çaba ve vaziyeti, kötü mevzuat, bilime kutsiyet atfı, endüstriden uzak kalamama, tabiatı küçümseme, yüksünme ve kolaycılığa kaçma diye uzayıp giden hallerimiz, insanı ve diğer canlıların geleceğini tehdit ediyor. Güzel kokalım, güzel giyinelim ama bunu yaparken birazcık ihtimam gösterelim. Unutmayın, satın aldığınız pek çok şey necis, habis yâni pis maddelerden elde ediliyor. Kemal Özer (Temmuz 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak