Sabri Yelbey
Elhamdülillah, Allâhımız’ın arzı da rahmeti de geniş, Kalbini arş-ı âlâya açma gayretiyle güzellik peşinde koşanlar için, kaderin sunduğu imkânlar mûcize kabîlindendir. Yapmamız gereken şey yaşamın tam ortasında her an Allâhımız’ın rızasına uygun yer bildiriminde bulunmaktır. Tâbiri câizse göklerden bize bakıldığında nerede olduğumuzun, bulunduğumuz yerdeki hâlisâne niyetimizin önemi çok büyük. Beden olarak da kalp olarak da konumlandığımız yer rızâ-i ilâhiyeye uygunsa gerisi dert değil. Çünkü kader tartışmasız Allâhımız’ın kudret elindedir. Cüz’î irâdemizle bizden istenen; maddî, mânevî bütün gayretimizle küllî irâdeye râm olmaktır. Özellikle son yüzyılda îmânın tatışmasız kâidelerinden olan ‘’Kader’’ görmezden gelinmeye çalışılmış, gönlü bulanık, aklı karışık insanların -“düşünce” bile diyemiyorum- “isteklerine” göre hâince sistemler oluşturulmuş, milyonlarca insanın hayâtı kısır döngülerin içine atılmıştır. Umutsuzluk bataklığı içine itilen insanlar, bedenleri yaşarken gayri meşrûnun peşinde koşturulmuştur. Ne acıdır ki bu bedbahtlar ruhlarının ölümüne, çektikleri ızdıraplarıyla şâhit olmuşlardır. Böylelikle merhamet nazarıyla bakmayan gözler, derûnî güzelliğe ermek istemeyen insanlar türemiş. Ayaklar yürüdüğü yolun hak mı bâtıl mı olduğunu düşünmeden ilerlemiştir. İşlerine geldiğinde kader demişler, işlerine gelmediğinde ise hâşâ “böyle kader mi olur?” diye küfre kapı aralamışlardır. İşine geldiği gibi yaşayanın rızâi ilâhiyede yeri yoktur. Arsız ve acımasız sisteme kendisini seve seve teslim edenler huzurdan uzaklaştırılırlar. Allah için yaşama gayretinde olanlarsa hiç şüphesiz istikâmet üzere yaşamak isteyenlerdir. Kardeşim, Allâh’ın (cc) kalbine yerleştirdiği îmânına samîmiyyetle güvenirsen ne idüğü belirsiz insanlar seni âhiretle aldatamazlar; yine Allâh’ın ((cc)) taksim ettiği rızka samîmiyetle râzı olursan kimse seni dünyâ ile de aldatamaz. Sevgili Peygamberimizin (sav) hadîs-i şeriflerinde buyurulduğu gibi ‘’Aldatan bizden değildir’’. Bildiğiniz üzre Allah ((cc)) rızkı dilediğine verir ama ilmi talep edene verir. Akıllı insan ilim-edep talep eder. İlmi artan insan ise, her yeni öğrendiği şeyde bir önceki bilgisizliğine üzülüp, daha fazla ilim aşkıyla dolar. Edebi arttıkça da nûr-i ilâhiyeye bir adım daha yaklaşma arzusunda olur. Unutmayalım kalbimiz ne için atıyorsa biz orada yaşıyoruz demektir. Bedenimizi dünyâ üzerinde gezdirmede bir sıkıntımız yok ama kalbimizin meşgûliyeti bundan çok daha önemlidir. Kimi neyi vs. seviyorsak onun kaderinden pay alıyoruzdur. Dînimiz her alanda ölçülü davranmayı esas kıldığına göre, sevgilerimizde aşırılık, çılgınlık olmamalı. Kaderin büyüklüğüne belki de en çok burada şâhit oluruz. Allah muhafaza buyursun, aklın sınırlarının ötesinde nazarlara mâruz kalabiliriz. Onun içindir ki gönül evini korumak ve Allâhımız’a sevgili olmak derdiyle; “Allâhım sevdir bana sevdiklerini, hoşnûd olmadıklarından beni de hoşnûd etme” diye duâ ederiz. Duâ mü’minin en keskin kılıcıdır. Kader bezminde ihlasla edilen duâdan daha etkili bir araç yoktur. Namazımız mi’râcımızdır. Orucumuz, yerden bir taşı kenara çekişimizde duâ kabîlindendir. Kâh kendimize duâ ederiz, kâh kardeşlerimize ve bütün yaratılmışlara. Büyüklerimizden, kardeşlerimizden her zaman duâ talep ederiz. Bu mü’minin ahlâkıdır. Bu vesîleyle; darda kalmış, yolda kalmış, yükü ağırlaşmış, doğruyla-yanlışı ayırdedemez derecede üzüntülere kapılmış bîçâre kardeşlerimize duâ edelim inşâallah. Dünyâ üzerinde herhangi bir yeri bildirmek ve tesbit etmek amacıyla matematik bilimciler dünyâyı sanal olarak paralellere ve meridyenlere bölmüşlerdir. Bu durumu somutlaştıracak olursak, elimize aldığımız portakalı soymak için bir bıçak yardımıyla yukarıdan aşağıya çizerek keseriz, bu çizgilere meridyenler denir. Aynı portakalı yatay olarak da kesersek oluşacak çizgiler paralellerdir. Paralellerle meridyenlerin kesiştiği noktalardan ise yer bildirimleri yapılır. Paralel ve meridyenlerin kesiştiği noktaya bakarak herhangi bir yerin veya kişinin nerede olduğunu, matematiksel hesaplamalarla kolayca buluruz. Uçakların yörüngeleri de bu hesaplamalarla tâyin edilir. Hattâ ABD’de son dönemde insanların deri altlarına çip yerleştirilmesi gündemin ilk sıralarında yerini almıştır. Yıllar öncesinden kamuoyunu hazırlamak amacıyla böyle bir uygulamayı getirmek istediklerini hollywood yapımı bilim kurgu filmleriyle duyurmuşlardı. Bir korku imparatorluğunu andıran uygulamalarla paranoyak hâle getirilen insanlar, insanlıktan hızla uzaklaştırılmanın sancısını yaşıyorlar. Bu tarz uygulamalar insanlığın geleceği adına üzücü tabloları berâberinde getiriyor. Burada, ABD’de katledilen pırıl pırıl üç müslüman gencimizin içimizi yakan acısına değinmeden geçemeyeceğim. Vicdan sâhibi hiçbir insan bu acıya kayıtsız kalamaz. Dünyânın her neresinde yaşıyor olursa olsun bir müslümanın derdi bütün İslâm âleminin derdidir. Devletler yaşayan organizmalardır. İnsan yapımı bu mevcûdiyetler, hakları olmamasına rağmen insanların koluna çip takarak özgürlüklerini ellerinden almaya ve onları köleleştirmeye çalışıyorlarsa dünyânın gidişâtı vahimdir. Allâhımız Kur’ân-ı Kerîm’inde yaratılmış olan hiçbir şeyin başıboş bırakılmadığını, dönüşümüzün ancak kendisine olduğunu bildirir. Mutlak güç ve kudret sâhibi yüce Allah’tır. O’ndan başka güç, kudret ve sığınma arayan hüsrandadır. Yazının başında da belirttiğim gibi yer bildirimimizi rızâi ilâhiyeye uygun olarak yaparsak, daha da Türkçesi, beden ve kalp olarak Allâhımız’ın hoşnûd olduğu yerde isek korkacak birşey yok, rahmet bizi kuşatır. Selâm cümlemizin üzerine olsun inşâallah.Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak