Ara

Özgürlük, Hayâtı Allâh'a (cc) Adamaktır / Elif E. Bayraktar

Özgürlük, Hayâtı Allâh'a (cc) Adamaktır / Elif E. Bayraktar

Özgürlük pek çok kez tanımlanmış ancak genelde yanlış anlaşılmış olan bir kavram. Yalnızca Rabb'e kulluk etmek, O'na tam bir teslîmiyetle teslîm olmak, var olan onlarca puta kulluktan kurtulmak; bu, gerçek kurtuluştur, gerçek özgürlüktür.

İnsan türlü türlü yolların fırkaların yolcusu olur. Ancak hiç kuşkusuz ‘yol’, Allâh'ın dosdoğru yoludur. ‘Yolculuk’ da o yolda Rabbine ulaşmaya çalışmaktır; insanların rızâsından sıyrılıp, yalnızca Allâh'ın rızâsını kazanmaya yönelmek, O’na hicret etmektir. Ki, "Allah, rızâsına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nûra çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip iletir. (Mâide, 16.)

Allâh'ın buyruklarını göz ardı ederek, yalnızca nefsinin bencilce tutkularını gözeterek yol alan kişi, özgür olduğunu düşünebilir ama yanılır. Çünkü Allâh'a (cc) tam teslîmiyetin kazandırdığı gerçek özgürlüğü bilemez; bu sebeple kıyas da yapamaz. Kıyas yapabildiğinde ortaya çıkan ise, özgürlüğün yalnızca Kur’ân ahlâkı yaşandığında kazanılabileceği gerçeğidir.

Gerçek özgürlüğe ancak vicdânını tam kapasite kullandığında ulaşabilir insan. Bencil/nefsânî tutkularının tutsağı olmuşken özgür olamaz. Ancak bundan kurtulduğunda insan özgürleşir. Hayâtın amacı bitmek tükenmek bilmeyen hevâ ve hevesleri tatmin etmek değil, Allâh'ın hoşnutluğunu kazanmaktır. İşte insan yalnızca Allâh'a kul olduğunda, Allâh'ın dışında kendisini tutsak alacak tüm taptıklarından kurtulur, özgürleşir. İbrâhîm (as)’ın, babasına seslenişindeki gibi:

"Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?" (Meryem, 42.)

Dinden yüz çevirerek özgür olacağını zanneden kişi, içinde yaşadığı toplumun kısıtlayıcı ve yasaklayıcı kurallarına uyarak gerçekte özgürlüğü değil tutsaklığı yaşar. Toplumda yerleşmiş yanlış telkin ve bâtıl inanışlardan kaynak bulan din dışı uygulamalar, kişilerin yaşadığı hapishanenin sınırlarını çizer. Yalnızca Allâh'ın (cc) kulu olmak yerine, onlarca sahte ilâhın emrine giren kişi aslâ gerçek anlamda özgürlüğü tadamaz.

"Yardım görürler umûduyla, Allah'tan başka ilâhlar edindiler. Onların (o ilâhların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri, onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir." (Yâsîn, 74-75)

Kur'ân ahlâkı, toplumun ve bireylerinin insan üzerindeki baskılarını, yaptırımlarını, bâtıl kurallarını, her türlü bağnazlığı kırar, ortadan kaldırır. Bütün elçiler insanları, nefislerinin tutkularına kapılmaktan ya da başka varlıklara kulluk etmekten sıyrılıp yalnızca Allâh'a kul olmaya çağırmışlardır. Onlar insanların "ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri” bu şekilde indirmişlerdir.

Kur'ân’da, Hz. Meryem'e hâmile kalan annesinin, Allâh'a yönelerek ve "…"Rabbim karnımda olanı 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak Sana adadım benden kabûl et…” (Âl-i İmran, 35.) diyerek duâ ettiğini görürüz. Annesi bu duâsıyla, kızının, insanların hoşnutluğunu gözetmekten uzaklaşarak yalnızca Allâh'a kul olmasını, özgür olmasını dilemiştir.

İmrân'ın hanımı diye anılan, Hz. Meryem'in annesinin ismi İslâmî kaynaklarda Hanne, Hristiyan kaynaklarda Anna diye geçer. İmrân'ın hanımının, karnındaki çocuğunu Allâh'a adamasıyla ilgili rivâyet ise şöyle: Uzun zaman çocuğu olmayan İmrân'ın karısı bir gün bir kuşun yavrusunu beslediğini görünce buna imrenir ve yüce Allâh'a yalvarıp çocuk ihsân etmesini diler. Meryem'e hâmile kaldıktan sonra kocası İmrân ölür. Hanne çocuğunu Beyt’ül-Makdis'in hizmetine vermeyi adamıştır.

Beyt’ül-Makdis'e ise hizmet için yalnız erkekler alınır. Sâdece Allâh'a ibâdet ve itâat etsin, sâdece Allâh'a kulluk etsin diyerek Rabbine adadığı çocuğun erkek olacağını düşünür. Çocuğu kız olunca ise şöyle duâ eder: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım." (Âl-i İmran, 36.)

Meryem adı İbrânicede ‘âbide’, Allâh'a sürekli ibâdet eden anlamına gelir. Allah, Meryem’in annesinin duâsını, adağını güzel bir kabûl ile karşılar. Beyt’ül-Makdis'e hizmete adanan Meryem’i kabûl eder. Onu, Zekeriyya (as)’ı vesîle ederek bir bitki gibi özenle yetiştirir.

Allah, bir çiçek gibi nâzenin ve iffetli yetişen adanmış Meryem’i, Cebrâil (as) aracılığıyla Îsâ (as) ile müjdeler. Allâh'ın bir mûcizesi olarak, Meryem, insan eli değmeden hâmile kalır ve böylece Îsâ (as) doğar. Rezzâk olan Allah, kullarını ummadıkları yerlerden rızıklandırandır.

Allâh'ın yarattığı kadere içten boyun eğen Hz. Meryem, kavminin tüm iftirâlarına karşı Allâh'a teslîm olur. "… 'Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi." (Meryem, 27-28) gibi ağır sözlere rağmen insanların düşüncelerini önemsemez. Tevekkülünün ve sabrının karşılığı olarak Rabbimiz, Hz. Îsâ'yı beşikte konuşturur ve Hz. Meryem’i iftirâlardan temizler.

Allâh'ın, “… Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldı." (Âl-i İmran, 42.)âyetiyle âlemlerin kadınlarına üstün kıldığını haber verdiği Meryem’in tevekkülü ve sabrıdır iffet. Zinâ ile suçlansa da sonu tutsaklık değil, özgürlüktür.

O halde Hazreti Meryem gibi olmak istiyorsak fânî bedenimizi o Hayy olana adayalım, ki gönderdiği rızık sofrasıyla bedenimiz beslensin, rûhumuz sonsuza açılsın. Görmediğin Allâh'a adanmak, O’nun için canını verebilmek; Allah bunu çok beğenir. Aşkın en güzel ifâde şekli budur; kendini adamak. Birçok sevgi karşılıklı olur ama burada karşılık yok, sâdece Allâh'ın rızâsı vardır.

Hayâtını Allâh'a adamak; insanı tüm kötülüklerden arındıran, insanın kalbine güven duygusu ve huzur indiren, sonsuz hayâtında da -Allâh'ın dilemesiyle- kurtuluşa ulaşmasına vesîle olacak olan en önemli yollardan biridir.

Özgürlük gerçek anlamda ruhta hissedilen bir kavramdır. Özgür insan, Allâh'ın kalbine yerleştirdiği ferahlık, güven ve huzur duygularını yoğun hisseder. Bu sebeple özgürlük îman, takvâ, tevekkül ve teslîmiyet ile doğrudan ilişkilidir. Gerçek anlamda özgür olan insan, kalbi “Allâh'ın zikriyle mutmain” olan insandır.

İnsanın kalbinde hissettiği darlık ve sıkıntı, ruhsal özgürlük olmadıkça fiziksel özgürlüğün de olamayacağını gösterir. İnkâr içindeki kişi fiziksel açıdan özgür gibi görünse de onun yaşadığı, gerçek anlamda özgürlük, huzur ve mutluluk değildir. Rabbinin sınırları içinde yaşayan insan, özgür olduğunu düşünerek sınır tanımadan yaşayan ancak kalbi darlık içinde olan kişiden daha özgürdür. Çünkü Rabbi kalbine huzûru raptetmiştir.

İnanan insan yaşadığı her olayda sınandığının şuurunda, kararlılığı ve tevekkülü yaşar. Îmân etmeyenleri bekleyen son ise, "Elleri boyunlarına bağlı olarak, (cehennemin) sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip çağırın." (Furkan, 13-14) âyetleriyle haber verilir. Özgür olacağını sanarak Rabbinden yüz çeviren insan, Allâh'ın dilemesiyle, üzerine kilitlenmiş daracık mekânlarda, zincire vurulmuş şekilde sonsuza dek tutsak olarak yaşayacaktır.

Allah için yaşamak, insanları her türlü dünyevî sıkıntıdan kurtarır. Gelecek ve hastalık korkusundan, işini, mallarını, sâhip olduklarını yitirmeye dâir endîşelerden uzaklaştırır. Îmân eden insan, hayâtındaki insanlara benlik vermenin ve sahte ilâhlara kulluk etmenin baskısından kurtulur. Sonsuz akıl ve güç sâhibi, her şeyi denetimi altında tutan Allâh'a yönelip bağlanır. Ve yapıştığı bu ‘kulp’ aslâ kopmaz.

Kur'ân ahlâkını yaşama çabasındaki insan her şeye Allah aşkıyla bakar, sevgiyle yaklaşır. Kur'ân ahlâkı, insan rûhundaki sevgiyi alabildiğine sonsuza doğru açar, aksi halde sevgi ve tutku boğulmuş, dolayısıyla kişi tutsak edilmiş olur.

Onlarca ilâha kulluğa sürükleyen bu sistemi reddedip, Allâh'ın sisteminde yaşayan kadın ya da erkek, hayatlarını Allâh'ın hoşnutluğu üzerine kurmuşlardır. Güzel ahlâk gösteren samîmî inananlar, dünyâda olduğu gibi âhirette de “genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allâh'a ve Resûlü'ne îmân edenler için hazırlanmış” sonsuz cennette sonsuz özgürlüğü yaşayacaklardır.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak