Oruç İbâdeti
Hamdi Hatipoğlu
“Ey îmân edenler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi (oruç size de) farz kılındı. Umulur ki korunursunuz” (el-Bakara 2/ 183)
Oruç ibâdeti insanlık târihi ile başlamıştır. Gerek hak gerekse bâtıl dinlere mensup olsunlar her milletin inancında, târihinde, gelenek ve göreneğinde oruç vardır.
İlk atamız Âdem (as) yasak ağaçtan yedikten sonra Cenâb-ı Hakk ona “Ey Âdem, bana âsî olan bana komşu olamaz, artık bundan sonra yeryüzüne ineceksiniz” buyurdu. Âdem (as) yeryüzüne indikten sonra derisi simsiyah kesilmişti. Önceki hâlini hatırlatmak için sadece tırnakları beyaz olarak kalmıştı. Dolayısıyla gülmekten kendini engelleyemeyen kimse tırnaklarına bakınca sakinleşir. Onun durumunu gören melekler ağlamaya başlamışlardı. “Yâ Rabb! Onu beyaz yarattın, sonra siyaha çevirdin” dediler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk, Âdem (as)’a her ayın 13, 14, 15. günlerinde oruç tutmasını vahyetti. Bu orucu tuttuktan sonra onun derisi beyazlaştı ve eski hâline döndü. İşte bundan dolayı bu günlere “Eyyâmü’l-bîz” denmiştir. Bu dönem Ay’ın en parlak olduğu gecelerdir. Daha sonra Allah (cc) Âdem (as)’a “Bundan sonra senin zürriyetinden gelen her kim bu günlerde oruç tutarsa senenin tamâmını oruçlu geçirmiş olur.”1 buyurmuştur.
Ramazan’ın üçüncü gecesi Suhuflar İbrâhîm (as)’a, yedisinde Tevrat Mûsâ (as)’a, sekizinde İncil Îsâ (as)’a, dördüncü gecesinde ise Kur’ân Peygamber Efendimiz’e (sav) inmeye başlamıştır. Ramazan’ın 19’unda Mekke fethedildi. 21’inde Kadir gecesi, 23’ünde kazâ ve kaderler tâyin ve takdîr edilir.
Yirmi beşinde Abbasî Devleti kuruldu, 27’sinde Bedir Savaşı oldu ve melekler ilk defa İslâm ordusuna yardımda bulundu. O gecenin de Kadir gecesine rastladığı söylenmektedir. Ramazân-ı Şerîf’in son günü olunca, o güne kadar âzâd edilen mü’minlerin sayısı kadar kimseler cehennemden âzâd edilir. Bayram günü de Ramazân’ın başından sonuna kadar âzâd edilenlerin sayısı kadar mü’minler âzâd edilir.2
İftar akşam namazından sonraya bırakılmaz. Varsa hurma veya tatlı bir şeyle yoksa su ile iftâr edilir.3
Ramazan orucunun sünnetlerinden biri de Şâbân-ı şeriften îtibâren tövbe etmek, günahları terk etmek, kırgınlıkları bir tarafa bırakmak, incittiği kimselerle helâlleşmek, kafasına fazla takılan şeyleri bir tarafa atmak sûretiyle Ramazan’a hazırlanmaktır.
Ramazân’a âit sünnetlerden birisi de o gününün akşamı Ramazan hilâlini gözetlemek4 ve hilâli görünce üç kere tekbir getirmektir. Ayrıca Allah’tan yeni hilâlin hayırlı olmasını dilemek, âile efrâdını hediyelerle sevindirmek, çokça şehâdet kelimesini tekrarlamak ve istiğfarda bulunmak, Cenâb-ı Hakk’tan cennetini talep etmek. Sahuru terk etmemek. Bu konuda Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Bizlerin orucu ile Kitap ehlinin oruçları arasındaki fark, sahur yemeğidir” buyurmuşlardır. (Yâni yattıktan sonra İsrâiloğulları’na yemek, içmek ve cinsel yaklaşım yasaktı. İslâm’ın ilk döneminde de böyle devâm ediyordu.) İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek de sünnetlerdendir. Bu konuda da Resûl-i Ekrem Efendimiz: “İftarda acele etmek, sahuru geciktirmek ve misvak kullanmak bütün peygamberlerin sünnetlerindendir” buyurdular.5
Ramazan’ın ilk farz olduğu târihler en sıcak mevsime rastladığı için bu isimle anılmıştır. Şiddetli sıcaklar yeri kasıp kavurduğu gibi, oruç da mü’minlerin günahlarını yakar ve yok eder. (Bu ayda açlık, susuzluk harâretinden ıstırap çekilir. Veyâhud oruç harâretinden günahlar yakılır. (Elmalılı Hamdi Yazır)
Ramazan gelince rahmetin inmesi için cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve azılı şeytanlar zincirle bağlanır.6 Şunu da hatırlatmak gerekir ki, bu fazîlet şerîata uyarak hür olanlar içindir yoksa nefsinin esîri olanlar bu fazîletlerden yararlanamaz. Orucun sevâbını yok edecek söz ve davranışlardan sakınmak gerekir. “Oruçlu olan bir mü’min gıybet etmediği ve kimseyi incitmediği sürece iftar edinceye kadar ibâdet ediyor sayılır.”7
Üç grup kimseler nîmetlerden sorgulanmaz: Çeşitli nîmetlerle iftâr edenler, sahur yapanlar ve insanlara yemek ikrâm edenler.8
Ramazân’ı hayâtımızın en son fırsatı bilerek değerlendirelim:
- Terâvih namazından sonra Vâkıa ve Tebâreke sûrelerini okuyalım,
- Yatmazdan önce Âyet’l-kürsî’yi yedi defa okuyalım,
- Yine yatmazdan önce 33 defa sübhânallâh, 33 defa elhamdülillâh, 33 defa Allâhüekber ve 34’üncüde Lâilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîkeleh diyelim. Bir Fâtiha ve üç İhlâs okuyarak sağ tarafımıza yatalım.
- Uyumazdan önce mutlakâ abdest alıp dişlerimizi misvakla fırçalayalım,
- Sahura mutlakâ kalkalım,
- Sahur yemeğinden önce abdest alıp dişlerimizi misvakla fırçalayalım,
- En az iki rek’at teheccüd namazı kılalım,
- Tıkabasa olmamak şartıyla sahur yemeğini yiyelim,
- Yemekten sonra duâ edip kalkalım ve yine dişlerimizi fırçalayalım,
- Sabah namazının sünnetini evde kılalım, farzla sünnet arasında (selâm hariç) dünyâ kelâmı konuşmayalım.
- Seher vaktinin kıymetini bilelim ve ondan faydalanalım.
- Helâl kazanç için günümüzü çalışarak geçirelim.
- Çokça Kur’ân-ı Kerîm okuyup derslerimize devâm edelim.
- Öfkemize hâkim olalım, kalp kırıp gönül yıkmayalım.
- Bütün organlarımıza oruç tutturalım.
Bir göz ki olmaya ibret nazarında,
Ol düşmandır sâhibinin başı üzerinde.
Kulak ki öğüt almaya her dinlediğinden,
Akıt ana kurşunu heman deliğinden.
Bir el ki olmaya hayr-u hasenâtı,
Verilmez ana cennet ilinin derecâtı.
Bir ayak ki mesâcide yolun bilmez onu kes,
Öğrensin onu mescid kapısında as.
Niyazî Mısrî (ks)
Dipnotlar:
1 Seyyid Alizâde, Şerh-u Şir’ati’l-İslam, s. 199
2 İmam Zekeriyâ b. Muhmud b. El-Gaznevî, Acâibü’l-Mahlûkât, I/110
3 Câmiu’s-Sağir; Kenzü’l-İrfân, H. No: 82
4 Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tesbitine göre bu sene Şâbân-ı Şerîf 30, Ramazân-ı Şerîf 29 gün sürmektedir. 5 Mayıs Pazar günü Greenwich saatiyle 12.10’da rü’yet olacaktır. Hilâl ilk defa Avusturalya kıtasının ortasından îtibâren görülmeye başlanacaktır. 5 Mayıs akşamı Ekvatorun altında bulunan ve 15 ile 40 derece boylamları arasında bulunan bölgelerde net olarak izlenebilir. Bu târihte Tükiye’de saatler 14.10 iken Avustralya’da saatler 22.10’u gösterecektir.
5 Şir’atü’l-İslam, s. 195, 196
6 Câmiu’s-Sağir; Kenzü’l-İrfan, Hadis no,73.; “….kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın…” ( el-En’âm 6/151). Zâhir ve bâtın organlarla yasaklananlar ikiye ayrılır: 1-Dış âzâları ile mâsiyet işleyen ve ona devâm edenlerdir. Bunların günâhı mâlûmdur. 2-İkincisine gelince, bir kimsenin günâha karşı kalbinde bir meyili ve ısrârı devâm ediyor, fakat onu işlemeye fırsat bulamıyor yâhud o günâhı işlemeye iktidârı yoksa zâhiren günah işlemiş gibi oluyor (Abdullah et-Tüsterî, fi Tefsiri Sûret’l-Enâm, 145).
7 Câmiu’s-Sağir; Kenzü’l-İrfan, H.no: 77
8 Şir’a, s. 195
Mayıs 2019, sayfa no: 36-37
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak