Ara

“Ömrünüze Bereket” diye duâ ederler

“Ömrünüze Bereket” diye duâ ederler

“Ömrüne bereket” diye duâ ederler. Belki o anda bunun anlamını bilmeyiz ama kelâm çok manidar. Kişi uzun ömürlü olur, fakat hayırsızdır. Kısa bir hayat sürer, ama bereketlidir. Said İbn Zeyd radıyallâhu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın şöyle söylediğini işittim: “Ebubekir cennetliktir, Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talha cennetliktir, Zübeyr cennetliktir, Sa’d İbn Malik cennetliktir, Abdurrahman İbnu Avf cennetliktir, Ebu Ubeyde İbnu’l-Cerrah cennetliktir.” (Râvi der ki: Zeyd) Onuncuda sükût etti. Dinleyenler: “Onuncu kim?” diye sordular. (Bu talep üzerine): “Said İbn Zeyd!” dedi. Yâni bu, kendisi idi. Zeyd sonra ilâve etti: “Allâh’a yemîn ederim, Onlardan birinin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte yüzü tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin ömrü boyu çalışmasından daha hayırlıdır, hattâ ömrü Hz. Nûh aleyhisselâm’ın ömrü kadar uzun olsa bile.”1

Ömürde bereket, Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimiz’in mübârek dillerinde, “İnsanların en hayırlısı ömrü uzun olup ameli güzel olandır.”2 “Anne ve babasına iyilik edene müjdeler olsun. Azîz ve Celîl olan Allâh onun ömrünü uzatsın.”

“Bir defasında Peygamberimiz (sav), Ashâb-ı Güzîn’e hitâben: “Size en hayırlınızı haber vereyim mi?” diye sormuşlar, onlar da: “Evet haber ver yâ Resûlallâh (sav)!” demişler. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav): “Sizin hayırlınız: Ömrü uzun, amel (ve ahlâkı) güzel olanınızdır.”3 buyurmuştur.

 “Yakınları ziyâret etmek, komşularla iyi geçinmek ve güzel ahlâklı olmak, yurtları îmâr eder ve ömrü de uzatır.”

 “Her kim rızkının bol ve ömrünün uzun olmasını isterse (anne babasını ve) yakınlarını ziyâret etsin.”4

 “Anne ve babaya iyilik etmek ömrü uzatır. Yalan söylemek rızkı eksiltir. Anne ve babayı ziyâret, ziyâretlerin en büyüğüdür.”

“Sadaka belâyı def eder ve ömrü uzatır.”5

Ömrün uzaması, ölümden sonra hayır ve hasenât defterinin kapanmamasıdır. İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevâbı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnâdır:

Sadaka-i câriye (hayrı devam eden iyilikler).
İstifâde edilen ilim.
Kendisine duâ eden hayırlı evlat.”6

Ömrün uzatılmasını kelâm âlimlerinden Teftazânî Hazretleri, “Şerh-i Akâid” adlı eserinde şöyle izah eder: “Ömrün uzamasından maksat, ömrün bereketlenmesidir. Âhirete hayır ve hasenât ile daha çok sevap elde etmektir.”

Sadakanın ömrü uzatmasının diğer bir mânâsı, rızıkta berekete ve ömrün huzur ve sürûr ile geçmesine vesîle olmasıdır.

“Biz toprakları değil, gönülleri fethetmeye gidiyoruz” diyen Fatih Sultan Muhammed Han Hazretleri elli yıllık ömrünü; 21 yaşında İstanbul’u fetihle, bin yıllık Bizans İmparatorluğu’nu yıkmakla, Sahn-ı Semân’ı kurmakla, tersâneler inşâ etmekle, ilim adamları yetiştirmekle bereketlendirmiştir.

Yavuz Sultan Selim (rh.a) 8 yıl kaldığı saltanat süresince Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağını neredeyse 3 katına çıkartarak ömrüne ömür kattı.

İmam Şârâni (rh.a) üç yüz eseriyle, Yer ve gök cisimleri hakkında keşifler yapan âlimler, yüce kudrete delîl olan nice buluşlar ortaya koymuştur.

Fergani, ilk defa güneşin de bir yörüngesi bulunduğu ve kendi etrafında batıdan doğuya doğru döndüğünü ortaya koymakla; Farabi, sesin fizikî açıklamasını yapmakla; İbn Sina tıp dünyâsında; Birûni, yer çekiminde; Akşemseddin Velî tıbdaki başarısıyla hayatlarını değerlendirmişlerdir. İnsanlığa ilmî keşiflerle, Hak Teâlâ’nın azametini göstermekle ölümsüzlüğe imzâ atmışlardır.

“(Her) nefs önden ne yolladı, geriye ne bırakdıysa (artık hepsini görüb) bilmişdir (bilecekdir). (İnfitar, 5.)

“Kim İslâm’da iyi bir çığır açarsa, açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona âittir. Kim de İslâm’da (müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günâhı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona âittir.”7 buyurur Efendimiz (sav).

Verimlilikte insanlar mâdenlere benzer. Îmanda kemâl ile Sıddîk olur (ra) Hadîs-i şerifte, “Ebu Bekrin îmânı bütün ümmetimin îmânı ile tartılsa, hepsinden daha ağır gelir.”8 buyuruldu.

Küfrün karşısında tâvizsiz duruşuyla Ashâb-ı Kehf olur. Ve (zâlim hükümdârın önünde) dikilib de: “Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan başkasına Tanrı demeyiz. (Dersek) o halde, andolsun ki, hakîkatten uzaklaşmış oluruz. Şunlar, şu bizim kavmimiz Ondan (Allah’dan) başka Tanrılar edindiler. Bunların üzerine bâri açık bir bürhan getirselerdi ya. Artık Allâh’a karşı yalan yere iftirâ edenlerden daha zâlim kimdir?” dedikleri zaman onların kalblerini (sabr ve sebât ile tamâmen Hakka) bağlamışdık.” (Kehf, 14-15.)

Peygamberlerin Aleyhimüsselâm ve vârislerinin amacı, rızâ-i İlâhî ile insanların hayatlarının bereketlenmesidir. “Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde temelli kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetleri vaadetti. Ve Adn cennetlerinde çok güzel meskenler de. Allah tarafından bir hoşnudluk ise daha büyüktür. En büyük kurtuluş işte budur.” (Tevbe, 72.)

Kitâb-ı Kerîm’de bereket, En’âm sûresinde 72. âyette bir haseneye on sevap, Bakara sûresinde 162. âyette yedi yüz ve katbekat mükâfât verilir. Zümer sûresinin 10. âyetinde hesapsız ecre nâil olan sâlih kullar vardır.

Ömrünün bereketini isteyen “Hayâten tayyibe”: “Kadın olsun, erkek olsun; her kim, inanmış olarak iyi amel işlerse; ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükâfatlarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.” (Nahl, 97.) Hayâten tayyibe, zikrullâh ile gönlün huzûra ermesi, rûhun Hakk Teâlâ ile sükûneti, sırrın sırr-ı vahdetle sarhoş olmasıdır. Kurtubi Tefsiri’nde, kanâat, göz ve gönül tokluğu; İslâm âlimleri, kişinin kendi ihtiyârını Allah Teâlâ’nın isteğine muvâfık kılması; Câfer-i Sâdık mârifetüllahdır buyurur.

Ahlâkının güzelliğiyle ömrüne saâdet ve huzur getirenleri Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimiz şu şekilde haber verir: “Muhakkak kişi güzel ahlâkı sâyesinde gündüz oruç tutan gece ibâdet edenlerin derecesine ulaşır.”9

Râbıta ve murâkabeyle bu zenginliğe erişme dilek ve temennîsiyle Esselâmü Aleyküm ve Rahmetüllâhi ve Berekâtühü.

Dipnotlar:
1 Ebu Davud, Sünnet 9.
2 Tirmizi, Zühd 21.
3 Tirmizi, Zühd 22.
4 Buhârî, Edeb 12.
5Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, c.III, s.63.
6 Müslim, Vasiyyet 14; Ebu Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.
7 Müslim, Zekât 69; Nesâî, Zekât 64.
8 Tuhfetü’l-Ahvezi, c.VII, s.298.
9 Ebu Davud, Edeb 7; Tirmizi, Birr 62.

Ocak 2019, Sayfa No: 4-5-6-7

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak