Ömer Seyfettin hikâyeleri ile tanışmam ilkokul yıllarıma rastlar. Ev sâhibimiz Sadife ninenin subay oğlu annesini fırsat buldukça ziyâret ederdi. Gelip gittikçe beni de görür, bana sorular sorardı. Ramazan Bayramı’nda gelince okumaya geçersem bana bir kitap hediye edeceğini söylemişti. Kurban Bayramı’nda gelince hemen yanına gittim, “Ben okumaya geçtim.” dedim. Hazırlıklı gelmişti. Çantasından bir kitap çıkardı. Açtı bir sayfayı, “Oku bakalım.” dedi. Okudum. Ömer Seyfettin’in Kaşağı isimli kitabıydı. “Bu kitap senin.” dedi. Ömer Seyfettin ile tanışıklığım böyle başladı. Daha sonraki yıllarda da hiç kopmadım onun hikâyelerinden. Öğretmen olunca da derslerimizin başyazarlarından biri o oldu. Hâlâ da öyledir.
Ömer Seyfettin, hikâyelerinde millî mânevî değerleri en sık işleyen yazarların başında gelir. Çocuklara bu değerleri bir baskı aracı olarak vermek yerine hikâyeler, kıssalar yoluyla vermek daha etkili bir yöntem olacaktır. Bizlerin eğitim sürecinde artık akademik başarı kadar millî mânevî değerlerde elde edeceğimiz başarı da önemli. Çünkü kendi değerlerini yaşamaktan uzak olanlar çok farklı tuzaklara düşme tehlikesi ile baş başa kalabilirler.
Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının en önemli hikâye yazarlarından biri olarak, eserlerinde Türk toplumunun millî ve mânevî değerlerini derinlemesine işleyen bir bilincin sâhibi. II. Meşrutiyet dönemi ve Millî edebiyat hareketinin öncülerinden olan Ömer Seyfettin, hikâyelerinde hem bireysel hem de toplumsal meseleleri ele almış; vatan sevgisi, millî kimlik, ahlâkî değerler ve mânevî unsurları ustalıkla harmanlamıştır.
Ömer Seyfettin, Millî edebiyat hareketinin temel taşlarından biri olarak, Türk ve İslâm fikrini edebiyat aracılığıyla yaymayı amaçlamıştır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin çalkantılı dönemlerinde yaşayan yazar, eserlerinde Türk milletinin târihî ve kültürel mîrâsını, ahlâkî değerlerini ve toplumsal sorunlarını işleyerek millî bilincin uyanışına katkıda bulunmuştur. Hikâyelerinde sâde ve akıcı bir dil kullanarak geniş kitlelere hitâb etmeyi başarmış, aynı zamanda dönemin sosyal ve siyâsî meselelerini yansıtmıştır.
Ömer Seyfettin’in hikâyeleri, genellikle kısa, çarpıcı ve mesaj yüklüdür. Eserlerinde millî değerler, vatanseverlik, dürüstlük, fedâkârlık gibi temalar sıkça işlenirken, mânevî unsurlar da karakterlerin iç dünyâsında ve hikâyelerin atmosferinde belirgin bir şekilde hissedilir. Yazar, bireyin toplumla olan bağını ve ahlâkî sorumluluklarını vurgulayarak, okuyucuya hem bireysel hem de kolektif bir bilinç aşılamayı hedefler.
Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde millî değerler; Türk milletinin kimliğini, târihini ve kültürünü koruma çabası etrâfında şekillenir. Vatan sevgisi, Ömer Seyfettin’in hikâyelerinin ana temalarından biridir. Yazar, özellikle Balkan Savaşları ve Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde yaşadığı acıları hikâyelerine yansıtmış, vatan için fedâkârlık yapmanın önemini vurgulamıştır. “Primo Türk Çocuğu” hikâyesi, Türk kimliğinin ve vatan sevgisinin nesilden nesile aktarılmasının önemini vurgular. Hikâyede, bir Türk çocuğunun yabancı bir kültür içinde büyürken bile millî kimliğini koruması, Ömer Seyfettin’in Türkçülük idealini yansıtır. Yazar, vatan sevgisini sâdece fiziksel bir toprak parçası olarak değil, aynı zamanda kültürel ve mânevî bir mîras olarak ele alır.
“Ferman” hikâyesinde, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Türk kimliğinin unutulmaya yüz tutması ve buna karşı verilen mücâdele dramatik bir şekilde işlenir. Ömer Seyfettin, Türkçülüğü sâdece bir ideoloji olarak değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak sunar. Dil, târih ve kültür birliği, onun hikâyelerinde millî değerlerin mânevî değerlerle harmanlanmış hâlidir.
“Diyet” hikâyesinde, bir insanın onuru ve vefâsı için gösterdiği fedâkârlık, millî değerlerin bireysel ahlâkla nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyar. Ömer Seyfettin, kahramanlığı sâdece savaş meydanlarında değil, günlük yaşamda da ahlâkî duruşla sergilenen bir erdem olarak tanımlar.
Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde mânevî yönler, bireyin iç dünyâsı, ahlâkî değerler ve toplumsal sorumluluklar etrâfında şekillenir. Yazar, hikâyelerinde dînî motifleri doğrudan kullanmasa da ahlâk, vicdan, dürüstlük ve adâlet gibi evrensel mânevî değerleri ustalıkla işler.
Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde ahlâkî değerler, karakterlerin karşılaştığı ikilemler ve vicdânî hesaplaşmalar üzerinden işlenir. “Kaşağı” hikâyesinde, küçük bir çocuğun yalan söylemesi ve bunun sonucunda yaşadığı vicdan azâbı, okuyucuya ahlâkî sorumluluğun önemini vurgular. Hikâye, bireyin kendi vicdânıyla yüzleşmesini ve doğruyu söylemenin mânevî değerini çarpıcı bir şekilde ortaya koyar.
Adâlet, Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde sıkça işlenen bir başka mânevî değerdir. “Ferman” hikâyesinde, adâletsiz bir sistemin bireyler üzerindeki yıkıcı etkisi dramatik bir şekilde ele alınırken, doğruluk ve adâlet arayışı hikâyenin temel motivasyonlarından biri olur. Yazar, bireyin adâlet arayışını, toplumsal düzenin bir yansıması olarak işler ve okuyucuya ahlâkî bir duruş sergilemenin önemini hatırlatır.
Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde insânî değerler, özellikle merhamet ve dayanışma gibi unsurlar sıkça öne çıkar. “Hürriyet Bayrakları” hikâyesinde, bir grup insanın vatan için bir araya gelmesi ve birbirine destek olması, dayanışmanın mânevî gücünü gösterir. Yazar, bireyler arasındaki sevgi, saygı ve merhamet gibi duyguların, toplumun birliğini güçlendirdiğini vurgular.
“Başını Vermeyen Şehit” hikâyesinde, bir askerin vatan için gösterdiği fedâkârlık, aynı zamanda onun mânevî inancıyla da bağlantılıdır. Bu hikâyede, vatan sevgisi ve dînî inanç birbiriyle uyum içinde işlenerek, okuyucuya millî ve mânevî değerlerin bir bütün olduğu mesajı verilir.
“İlk namaz” onun hikâyeleri içinde bir başyapıttır. Bu hikâyeyi her yıl mutlaka sınıfta okuruz. Ömer Seyfettin’in çocukluk anısı eşliğinde bir çocuğun ilk kez kalktığı sabah namazında yaşadığı duyguları samîmî bir çocuk kalbinin içtenliğinde anlatır bu hikâye. Bu tarz bir anlatım edebiyat dünyâmızda bir ilktir diyebiliriz. Bir annenin çocuğuna duâ öğrettiği sahneyi çocuklarımızın zihnine nakşetmemiz gerek.
“Evvelâ İslâm olduğum için ey Cenâb-ı vâcibül-vücut hazretleri Sana hamd ederim, de... Sonra vatanımızın düşmanlarını perîşan etmeni Senden istirhâm ederim, de... Sonra da bütün eziyet çeken, hasta olan, felâkette bulunan, fakir olan Müslümanların selâmet ve sıhhatlerini Senden temennî ederim, de...”
Ömer Seyfettin, Türk edebiyatında millî ve mânevî değerleri hikâyelerinde ustalıkla işleyen bir yazar olarak, Türk milletinin kimliğini ve ahlâkî duruşunu güçlendirmeyi amaçlamıştır. Hikâyelerinde vatan sevgisi, kahramanlık ve fedâkârlık gibi millî değerler, ahlâk, vicdan, adâlet ve merhamet gibi mânevî unsurlarla birleşerek, okuyucuya hem bireysel hem de toplumsal bir bilinç sunmuştur. Ömer Seyfettin’in hikâyeleri, sâde dili ve güçlü mesajlarıyla, Türk edebiyatında her zaman önemli bir yer edinmiş ve millî bilincin oluşumuna önemli katkılar sağlamıştır. Onun eserleri, bugün bile Türk toplumunun değerlerini anlamak ve korumak isteyenler için bir rehber niteliğindedir. Kütüphanelerimizde Ömer Seyfettin’e mutlaka yer açalım ve çocuklarımızı onun hikâyeleri ile mutlaka tanıştıralım.
Ağustos 2025, sayfa no: 66-67-68
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak