Ara

Ölüm ve Ötesi… Sünnet ve Tavsiyeler “Âhir Zaman-Kıyâmet”

Ölüm ve Ötesi… Sünnet ve Tavsiyeler “Âhir Zaman-Kıyâmet”

Allah Rasûlü (sav) kıyâmetin ne zaman kopacağını bilmiyordu. Ancak Allah tarafından kendisine bâzı alâmetler, belirtiler gösterilmiş, bildirilmiştir. Kendisi ile kıyâmetin, elindeki iki parmak gibi yakın olduğunu ifâde etmiştir. (Buhârî-9865, Müslim, Tirmizî, K.S.-5025) Bir defasında uzun uzun, kıyâmete kadar gerçekleşecek pek çok olayı sıralamış, ashâbını uyarmıştı. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, K.S.-5578 vd.)

Kıyâmet "Lâilâhe illallâh, Allâh” diyenlerin, (Müslim, Tirmizî-9884, K.S.- 5037) iyi kimselerin üzerine kopmaz. (Müslim-9886) 

Kıyâmet dehşetinden önce Yemen tarafından çıkacak ipek gibi tatlı bir rüzgâr, mü’minlerin rûhunu kabzedecek (Müslim, K.S.-), sonra kıyâmet şerli insanların üzerine kopacaktır. (Müslim, K.S.-5043) 

Rasûlullah (sav), kıyâmetin dehşetli hallerine karşı şöyle sığınmamızı tavsiye ederdi: “Hasbunallâhu ve ni'mel vekîl, tevekkelnâ ‘alallâh: Allah bize yeter, O, ne güzel vekildir, Allâh’a tevekkül ettik.” (Tirmizî, K.S.-5050) 

Efendimiz (as) âhir zamanda ibâdet etmenin, kendisine hicret ederek sığınma değerinde ve anlamında olduğunu belirtmiştir. (Müslim, Tirmizî, K.S.-4763) 

Âhir zaman fitnelerine yetişen kimsenin onlardan kaçınmasını, şâyet o belâlar kendisine isâbet ederse de, sabretmesini tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvûd, K.S.-4764)

Öldükten sonra yeniden diriltileceği zaman, insan “acbu’z-zeneb” denen kuyruk sokumundan haşredilecektir. (Buhârî, Müslim, Muvatta, Ebû Dâvûd, Nesei, K.S.-5052) 

Rasûlullah (sav), kıyâmet günü güneş ve ayın sarılacağını (birleşeceğini) ifâde etmiştir. (Buhârî, K.S.-1694) 

Hadislerde Geçen Belli Başlı Âhir Zaman ve Kıyâmet Alâmetleri

Türklerle Müslümanların savaşı. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesei, Tirmizî, İbn-i Mâce-9872) Arap Müslümanlar, Türkler Müslüman olmadan önce ciddî bir savaş yapmışlardır.

Ümmeti saptıracak liderlerin çıkması.

Birtakım Müslüman kabîlelerin şirke bulaşması.

Peygamberlik iddiasında bulunacak yalancıların çıkması. (Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd-8452)

Hilâl, zamânından önce görülüp “Bu iki geceliktir” denilmesi.

Mescidlerin yol olarak kullanılması.

Ânî ölümlerin görülmesi. (Taberânî-9808)

Zinânın yaygınlaşması.

Kötü komşuluğun ortaya çıkması.

Emîn (bilinen) kimsenin emânete hıyânet etmesi. (Bezzar-9809)

Doğru kimselerin yalanlanması, yalancı kimselerin doğru kabûl edilmesi.

Hâine güvenilip, emîn kimseye güvenilmemesi.

Ayaktakımının söz sâhibi olması. (Taberini-9811,Tirmizî-9878)

Dünyânın en mutlu insanının alçak, hâin kişiler olması. (Tirmizî-9879, K.S.-5036)

Yıl, ay, hafta, gün ve saatin çok kısa gelmesi, zamânın bereketinin olmaması. (Tirmizî-9885) Zaman çok hızlı akacak, yıllar ay gibi, aylar hafta gibi olacak. (Tirmizî, K.S.-5041)

Fırat’tan altından bir dağın çıkması ve insanların bunun için birbirini öldürmesi. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî-9887,K.S.-5040)

Cemâatin kendisine namaz kıldıracak imam bulmakta zorlanması. (Ebû Dâvûd-9891)

İşlerin ehil olmayanlara teslîm edilmesi. (Buhârî, K.S.-5038)

İki büyük İslâm cemâatinin birbiriyle çarpışması. Dâvâları bir olan iki büyük Müslüman topluluk da birbiriyle savaşacaktır. (Buhârî, Müslim, K.S.-5021) Müslümanların önderleri öldürülecek, bir dönem kötüler egemen olacak. (Tirmizî, K.S.-5022)

Peygamberlik iddiasında bulunan otuza yakın yalancı Deccal’in çıkması. (Tirmizî, Ebû Dâvûd,K.S.-5031)

İlmin kalkması.

Depremlerin çoğalması.

Cinâyetlerin artması.

Malın artması ve zekât verecek kimse bulunmaması. (Buhârî, Müslim, K.S.-3260,3261)

İnsanların yaptıkları binâlarla yarışması, övünmesi.

İnsanların kabirlerde olanların yerinde olmak istemeleri.

Fâizin yaygınlaşması. Bundan kaçınacak olanlara da tozunun bulaşması. (Ebû Dâvûd, Nesei, İbn-i Mâce, K.S.-309)

İstanbul’un fethedilmesi.

Vahşî hayvanlarla insanlar konuşacak, cansız nesneler bile (meşin, ayakkabı bağı gibi) insanlarla konuşacaktır. (Tirmizî, K.S.-5034)

Ganîmet/devlet hazînesinin belli bir zümre tarafından metâ hâline getirilmesi.

Zekât vermenin bir angarya gibi görülmesi.

Evlâdın annesine değil, hanımına itâat edecek olması.

Evlâdının babasından uzaklaşıp arkadaşlarına yaklaşması. Mescidlerde ibâdet dışı sesler yükselmesi.

Topluluğa en aşağı/rezil olanın reis olması.

İnsanlara, kendisine bir zarar gelmesin diye saygı duyulması.

İçkinin serbestçe içilmesi.

Şarkıcı kadın ve çalgıcıların edinilmesi.

Yeni neslin atalarına hakâret etmesi. (Tirmizî, K.S.-5046)

Güneşin batıdan doğması. (Buhârî, Müslim-9893, K.S.-609,5032) Dâbbetü’l-Arz’ın çıkması. (Müslim, Ebû Dâvûd, K.S.-5047)

Arap Yarımadası’nın yeşillenip, nehirlerle sulanması. (Buhârî, Müslim-9894)

Kuşluk vakti yerden bir dabbenin çıkması. (Müslim, Ebû Dâvûd-9900)

Deccal’in çıkması. Her peygamberin kavmini uyardığı (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî-9943, K.S.-5049, 5009 vd.) Deccal fitnesi pek çok insanı etkileyecek. İnsanları aldatacak yollara başvuracak (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, K.S.-5011), sağ gözü kör olacak (Buhârî, Müslim, Rezin, K.S.-5012), alnında “kâfir” yazacak ve mü’minler bunu anlayacaklardır. (Buhârî, Müslim, K.S.-5013)

Hz. Îsâ’nın yeryüzüne inmesi. (Müslim-9874,K.S.-5005) O, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak; mal o kadar çoğalacak ki, zekât verilecek kimse bulunamayacaktır. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî-9963 vd.)

Hz. Îsâ gelmesinden sonra İslâm ümmetinde adâletle hükmedecek. Herşey mükemmel olacak. Din hâkim olacak, ekonomi düzelecek, vahşî hayvanlar bile ehlîleşecek. (İbn-i Mace-9929)

Ye’cûc ve Me’cûc’un (mâhiyetini bilemediğimiz bir topluluk) gelmesi. (Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî-9928)

Yeryüzünde adâletle muâmele edecek, Ehl-i Beyt’ten, Hz. Fâtımâ’nın soyundan Mehdi’nin gelmesi. Bu zâtın adı Muhammed, babasının adı Abdullah olacaktır. (Ebû Dâvûd, Tirmizî-9915, 9916, İbn-i Mâce- 9919, K.S.-5006 vd.) Yedi yıl hüküm sürecektir. (Tirmizî-9917)

İnsanları doğudan batıya sürükleyecek bir ateşin çıkması. (Buhârî, Müslim-9867, 9869, K.S.-5027)

Müslümanlarla Yahudiler arasında kuvvetli bir savaş olması. Müslümanlar onları darmadağın edeceklerdir. Onlar çil yavrusu gibi dağılacaklardır. Saklanan Yahudileri, taş olsun, ağaç olsun söyleyecek (Buhârî, Müslim, Tirmizî, K.S.-5020), ancak ‘Ğarkad’ ağacı hâriç. (Buhârî, Müslim-9877) 

Diriliş ve Hesap

Allah Rasûlü (sav); yağmurun yağmasıyla bitki ve ağaçların canlanmasını, yeniden dirilişe bir örnek olarak hatırlatırdı. (Rezin, K.S.-815) 

Efendimiz (sav) gayba âit bize sınırlı bilgiler vermiştir. Bu bilgiler de Rabbimizin kendisine verdiği bilgilerdir. 

Mahşer günü insanlar, beyaz, lekesiz, herhangi bir işâreti olmayan bir alanda haşredilecektir. (Buhârî, Müslim-9977,K.S.-5057) 

İnsanlar o gün çıplak ve sünnetsiz olacaklardır. İlk giydirilecek olan Hz. İbrâhîm’dir. Sonra da Peygamber Efendimiz giydirilecektir. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesei-9978, K.S.-5058, c.4 s. 56)

İnsanlar üç grupta olacaklardır. “Yayalar, binekliler ve yüzü üstü sürünenler.” (Tirmizî, K.S.-5060) 

O gün, güneş insana çok yakın olacak (Müslim, Tirmizî-9985), insanlar ter içinde, terler kulaklarına ulaşacak şekilde olacaklardır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî-9983, K.S.-5062) İnsanlar, otuz üç yaşında, Âdem yaratılışında, Yûsuf güzelliğinde, Eyyûb kalbinde, sürmeli olarak yaratılacaklardır. (Taberânî-9986) 

Kulun hesap vereceği ilk şey namazdır. (Muvatta, Tirmizî, Nesei, K.S.-5066 vd.) İnsanlar arasında hesâbı görülecek ilk şey de kan dâvâlarıdır. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesei-9998, K.S.- c.14 s. 374) Bir rivâyette komşuların dâvâsıdır. (Müsned-10010) Ve kul, içtiği serin su da dâhil olmak üzere, sâhip olduğu tüm nîmetlerden hesâba çekilecektir. (Tirmizî, K.S.-882) 

Kişi kardeşine karşı ırz veya başka bir sebeple, hiçbir haksızlıkla âhirete göçmemelidir. Aksi takdirde, altın ve gümüşün fayda sağlamayacağı âhiret gününde, kendi iyilikleri alınır. (Buhârî, Tirmizî, K.S.-5063) 

Allah (cc), hesaplar görüldükten ve herkesin yeri belli olduktan sonra ölümü getirip öldürecektir. Böylece cennetliklerin sevinci, cehennemliklerin azâbı daha da artacaktır. (Buhârî, Müslim, K.S.-5096) 

Şu beş şeyden muhakkak hesâba çekilinecektir: Ömrünü nasıl harcadığından, gençliğini nerede tükettiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, ilmiyle amel edip etmediğinden. (Tirmizî-9999, K.S.- c. 4 s. 408) 

Orada bütün uzuvlarımız bizim için şâhitlik edecektir. (Müslim-10001, K.S.-5071 vd. Tirmizî, K.S.-880) 

Sırat; geçebilenlerin cennete vardığı, geçemeyenlerin cehenneme yuvarlandığı bir geçiş, köprüdür. (Buhârî, Müslim, Nesei-10002) Mü’minler oradan geçerken Allâh’a şöyle niyazda bulunacaklardır: “Rabbim selâmete erdir. Rabbim selâmete erdir.” (Tirmizî-10028) 

Mü’minler de cehennemden geçecek, oraya uğrayacaktır. Ancak doğrudan cennete gideceklere herhangi bir azap dokunmayacaktır. Oradan, at süratiyle, at binicisi hızıyla, sonra yaya koşusuyla en son da yaya yürüyüş hızıyla çıkacaklardır. (Tirmizî, K.S.-707) 

Mü’min olarak ölen herkes, cezâsı varsa cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girecektir. (Müslim-10004) 

Peygamber Efendimiz’e Kevser havuzu verilecektir. (Tirmizî-10020) Kevser’in cennetten çıkan iki oluğu gürül gürül akar, genişliği uzunluğuna denk, suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. (Müslim, Tirmizî, K.S.-5080) Oraya ilk Efendimiz (as) gelecektir. (Buhârî, Müslim, K.S.-5O83) Muhammed ümmeti abdest uzuvlarından tanınacaktır. Ancak bid’atlere sapanlar Kevser'den mahrum bırakılacaktır. (Müslim, K.S.-5085) 

Allah Rasûlü (sav) Enes b. Mâlik’e, kendisini şu üç kritik yerde aramasını (şefâatini talep etmesini) tavsiye etmiştir: Sırat’ta, Mîzan’da, Havz’ın yanında. (Tirmizî, K.S.-S087) Bu vakitlerin, kimsenin kimseyi hatırlayamayacağı, tanımayacağı zamanlar olduğunu da hatırlatmıştır. (Ebû Dâvûd, K.S.-5088) 

Efendimiz’e (sav) Allah tarafından şefâat izni verilecektir. “Her peygamberin müstecâb (Allâh’ın kabûl edeceği) bir duâsı vardır. Her peygamber o duâyı yapmada acele etti. Ben ise bu duâmı kıyâmet gününde, ümmetime şefâat olarak kullanmak üzere sakladım. Ona inşâallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaklardır.” (Buhârî, MüsIim-10031 ve Muvatta, Tirmizî, K.S.-5089) O; özellikle büyük günah sâhiplerine (Tirmizî, Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce, K.S.-5090) ilk şefâat edecek, ilk cennete girecek ve tebası en çok olan olacaktır. (Buhârî, Müslim-10032)

Âhirette insanlar, günahlarının Allah tarafından bağışlanması için Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. İbrâhîm, Hz. Mûsâ, Hz. Îsâ’ya gidecek, ancak onlar, insanları Peygamber Efendimiz’e yönlendireceklerdir. (Buhârî, Müslim, Tirmizî, K.S.-5092) 

Âhirette her ümmet kendi peygamberinin etrâfında toplanacaktır. (Buhârî, K.S.-686)

Kıyâmet günü öyle iri, büyük insanlar gelecek ki, amelleri mîzanda bir sinek kanadı kadar değer taşımayacak. (Buhârî, Müslim, K.S.-700) Bâzı insanların amelleri hep boşa gidecek, aynı zamanda şişmanlık da iyi bir haslet değildir. 

Âhirette mü’minlere verilecek en büyük ikram “Rü’yetullâh: Allâh'ın görülmesi”dir. (Müslim, K.S.-5071)

Efendimiz (sav)’den...

“Âhir zamanda zâlim vâliler, fâsık vezirler, hâin kadılar, yalancı fakîhler olacaktır. Sizlerden bu zamâna yetişen, onlardan herhangi bir vazîfe almasın. Ne zekât toplayıcı, ne yönetici ne de zâbıta olsun.” (Taberânî-6062) 

“Peygamberin ümmeti hakkında altı haslete endişelendiğini duydum:

Çocukların emîr olması.

Hükümde şart koşulması.

Rüşvetin yaygın hâle gelmesi.

Akrabayla ilginin tam anlamıyla kesilmesi.

Kanın (kan dökmenin) hafife alınması.

İçki. 

Ayrıca onlar, Kur’ân okumayı âdetâ kaval çalmak hâline getirir. Kendilerinden daha fakîh ve üstün olmayanları öne geçirecekler ve onlar kendilerine şarkı söyleyecekler.” (Taberânî-6074) 

“Üç şey vardır ki, ortaya çıktığı zaman, önceden îmân etmemiş olanların îmân etmeleri de bir fayda sağlamaz: Güneşin batıdan doğması, deccâl ve dabbetül-arz.” (Müslim, Tirmizî-6957) 

“Pabucun pabuca, kulağın kulağa (benzediği gibi) onlara tâbî olacaksınız. Hattâ onlardan annelerine yanaşan olursa, sizde de olacaktır. Buzağıya tapıp tapmayacağınızı bilmiyorum.” (Rezin-6966) 

“Ganîmet insanlar arasında dolaşan bir mal olduğu,

 emânetin kelepir,

zekâtın altından kalkılamayacak bir borç olduğu,

dinden başka gâyeler için ilim öğrenildiği,

erkeğin karısına itâat edip annesine âsî olduğu,

arkadaşını kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı,

meclislerde seslerin yükseldiği,

kabîleye fâsıkların liderlik yaptığı,

kavmin başkanının onların en rezillerinin olduğu,

şerrinden korkulan kimselere ikrâm edildiği,

şarkıcı kadınların,

çalgıcıların zuhûr ettiği,

içkilerin içildiği, 

Bu ümmetin sonunda gelenlerin öncekileri lânetlediği zaman; kırmızı rüzgârı, zelzeleyi, yere batmayı, insanların maymun ve domuza çevrilişini ve taşlamayı, eskimiş ipi kopan bir kolyenin tâneleri gibi birbiri ardı sıra gelen alâmetleri beklesinler.” (Tirmizî-9898)

“Kim Müslüman kardeşinin dil ve nâmusuna ve ırzına sataşarak hakkını yemişse, altın ve gümüşün para etmeyeceği gün (kıyâmet) gelmeden önce bu dünyâda onunla helâlleşsin. Çünkü ona yaptığı haksızlık kadar, onun sâlih amelinden alınacaktır. Eğer sevapları yoksa arkadaşının günahlarından alınıp haksızlık yapana yüklenecektir.” (Buhârî, Tirmizî-9992) 

“Şu üç yerde kimse kimseyi hatırlamayacaktır: 

Mîzan'da mîzânı hafif mi ağır mı tartacak, bunu anlayıncaya kadar.

Sahifeler (amel defteri) verildiğinde kitabı sağdan mı soldan mı yoksa arkasından mı verilecek, anlayıncaya kadar.

Cehennem üstünde kurulacak sırat (köprüsü) üzerinden geçip selâmete erinceye kadar.” (Ebû Dâvûd-10030) 

“Allah (cc) kıyamet günü semavatı dürer sonra der ki: ‘Ben Melîk’im, cebbârlar nerede? Büyüklük taslayan (mütekebbir)ler nerede?’ Sonra arzı dürer ve der ki: ‘Ben Melîk’im, cebbârlar, mütekebbirler nerede?’ (Buhârî, Ebû Dâvûd, K.S.-772) 

“Mertebe itibariyle, kıyamet günü insanların en kötüsü, ahiretini, başkasının dünyası için helak eden kuldur.” (İbn-i Mâce, K.S.-7191)

Ekim 2019, safya no:  38-39-40-41-42

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak