Ara

Okudukça Açılacak Gökyüzü

Okudukça Açılacak Gökyüzü

Hayâtın kendine âit bir âhengi var. Dünyânın kurulu düzeni diyoruz buna. Rahmânî bu düzen, insanlığın da yeryüzünde sürdüğü hükmü bir var oluş mücâdelesi ile birlikte sunuyor yaratılan her zerreye. Tüm bunlar olurken insanlara düşense; kendilerine bahşedilen bu hayâtı anlama ve anlamlandırma çabasını bir ömür sürdürmeleridir. 

Dünyâ, büyük bir sessizliği kucaklıyor. Bulutların hızlı geçişi, mevsimlerin ritmini bozmadan renk değiştirmesi, çağlayan nehirler, esen rüzgâr, bir çocuğun dünyâya açılan gözleri ve insanın içine düşen sonsuz harfler korosu… Baktıkça ve yaşadıkça anlam kazanan ne varsa hepsi de insandan yana. 

Hayâtın tüm hücumlarına karşı savunmasız ve kalkansız kalabilir tüm insanlık. Kuşatılan çevresini yaracak bir süvârînin gelmesi gecikebilir. Duman dağılmaz üstümüzden, karanlık bir düş gelip kurulur sabahın en tenhâ köşküne. Darda kalmak da insana özgü, ferâha kavuşmak da alın yazısı. Tüm yollar kapanabilir, tahta bir köprüden karşıya geçmeye yürek dayanmaz. Elde avuçta bir şey kalmaz bazen. Çâresizlik tüm mevsimlerden âzâde bir zaman olarak takvimlerin sayfalarından uçup gidebilir. İnsan, yaşarken sınanır ve sızlanır. Tüm renklerin karanlığa çıktığı zamanlar da olur. Ferahlık denen ülkenin kapıları sımsıkı tutulur. Darda kalmak nasıl olur bunu yaşarken öğrenmek de kaderdendir. Çıkış yolunu bulmak da nasipten öteye gitmez.

İnsan; yaşamak ve öğrenmekle mükellef. Atılan her adım harflerin muntazam bir şekilde dizilmesinden başka bir şey değil. Yaşamak ve öğrenmek, öğrendiği ile amel etmek, öğrendiğini yaymak da insanlığın şiârından. Kurtuluşun anahtarı da insanın kendindedir. Kapıyı bulmakla başlar her şey. 

Ne kadar geriye gidersek gidelim bilinmeyen bir yer olduğu muhakkak. Öğrenmenin de sınırları var. İnsanlık kılcal damarları ve şahdamarı arasında bir ömür sürerken, üstünde yapışıp kalan tüm harflerin bir harp düzeni alması da kaçınılmaz bir sondur. Gün gelir, bir tertip gelir ve her şeyi düzene sokar. 

Bir an için dünyânın sesi kesilse, her şey dursa, kıpırdamasa kâinat; kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde insanı insana kim anlatabilir? Kulaklarımda büyük bir uğultu gibi yayılan bir çınlama var. Her şeyi anlamaya çalışan, tüm taşları yerine oturtan, karanlık ağaçların altındaki ürpertiden eser kalmayan bir cesâret gelip her şeyin en önüne kurulur. 

Tüm sessizliğin ortasında; insanın aldığı en diri emir gelir gök kubbeden. Çınlar kulaklar, çınlar tüm kâinat. 

Oku denir ve açılır bir pencere. Işık dolar kalbimizin tam ortasına.

Oku denir ve tüm değişenler karşısında değişmez bir hakîkat kalır ayakta.

Oku denir ve dünyâ bir kez daha okur kendini.

Yaşamın bir döngüsünden bahsedeceksek her şeyi okuyarak başlamak gerek seyr ü sefere.

İnsanı okumak gerek daha iyi anlamak için.

Bir kalbe girmek için o kalbi okumak gerek.

Bir çiçeği okumak gerek dantel dantel işlenmiş yaprakların arasından bir çiy tânesi düşerken. Sabahı okumak gerek dupduru bir gülümsemeyle.

Zaferleri, yenilgileri okumak gerek.

Bir kalbin tam köşesini okumak gerek içindeki inci mercanı görmek için.

“Bu nice okumaktır” dedirtmemek için Yûnus’a; kâinâtı ayna bilip hakîkati kuşanmak gerek.

Doğumu, ölümü, toprağa saçılan tohumu, göğe yükselen başağı, baharla birlikte renklenen ağaçları, sonbaharın rengini, ölümü omuzlarına almaktan korkan dağların heybetini okumak gerek.

Bir mağarada çınlayan ve tüm insanlığın gönlünü ferahlatmak için gönderilen “Oku!” emri, dünyânın en evrensel yasası olmalı. Yüreklere nakşedilmeli kâinâtın sonsuz bir bestesi olarak.

Okumak; tüm geniş anlamları kuşatarak kalplere sürur veriyor. Başlı başına bir eylemdir okumak. Hayâtı, insanı ve en çok da kendini okumaktır dünyânın tüm eğreti vakitlerine karşı. 

Oku emrini alan Peygamber’in (sav) yaptığı ilk eylem; dâvetti. Okumak; çağırmak, dâvet etmektir de aynı zamanda. İnsanları; iyiliğe, güzelliğe dâvet etmenin bir adıdır okumak. Emri alan herkesin perdeleri sıyırıp, tüm insanlığa hakîkate dâvet etmesi, cümlelerin en başına “Yaradan Rabbinin adıyla” başlaması da Hak emrini okumaktır.

Anadolu’da; düğünlerine, nişanlarına, mutlu günlerine insanları dâvet etmek için “okumak” fiili hâlâ kullanılır. “Beni de düğününe okudu.” denir. Güzelliklerde buluşmanın adıdır okumak. En sevdiklerimizi kitâba çağırmak da en kutlu dâvetlerdendir. Kitapla buluşmak, sözün başına, sonuna kitâbı koymak da bir gönül devletinin kurulması için ilk adımdır. İnsanları her yere çağırabilirsin. Gezmek, eğlenmek, hoş vakit geçirmek için yapılan dâvetler kadar içli bir yürekle yapılmalı kitâba dâvet. Bir sayfayı çevirmenin huzûru, dünyâyı bir anlık da olsa iyilikle ve güzellikle buluşturmak olduğu bilinerek yapıldığı zaman ardı ardına sayfalar uçuşur gönüllerde.

Dâvete icâbet etmek gerek. Okuyarak surda bir gedik açabiliriz. Sakarya ayağa ancak okuyunca kalkar. “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? / Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!” deme cesâreti okudukça yerleşir insanın içine. Karanlık bulutlar ancak kelimelere tutunarak aydınlığa kavuşur. Bir harfin ardına düşerek tüm dar geçitler önümüzde açılır. Çıkmaz sokakların anahtarı harflerde gizli. Okudukça tüm yokuşlar düze çıkar, dize derman, yüze aydınlık, gönle esenliktir okumak.

Eylül 2024, sayfa no: 52-53

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Mustafa Uçurum Tokat doğumlu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Adapazarı’nda; üniversiteyi Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Arkadaşlarıyla Martı dergisini ve Yitik Düşler Edebiyat dergisini, daha sonra Tokat merkezli Polemik dergisini çıkarttı. Şiir ve yazıları; Dergâh, Yediiklim, Hece, Hece Öykü, Yolcu, Türk Dili, Karabatak, Türk Edebiyatı, Aşkar, Sabit Fikir, Ayasofya, Cins, Nihayet, Muhit, Yitiksöz gibi dergilerde yayımlandı. Şairin Aynası kitabı ile TYB 2018 deneme ödülünü aldı. TÜRDEB tarafından 2020 yılı Dergi Dostu Yazar Ödülü’nü aldı. TYB Tokat Şube Temsilcisi. www.mustafaucurum.com adresinde dergiler ve kitaplar hakkında yazılar yazıyor. Evli ve iki çocuk babası olan Uçurum, Tokat’ta öğretmenlik yapıyor. Kitapları: Tenhalayın Kalbimi (Şiir), Esmerliğime Bakma (Öykü), Fedakâr Dost (Hikâye), Çocuklar Çocukluğunu Bilsin (Şiir), Irmaklarla Büyüyen Çocuk (Hikâye), Konuştukça Memleket (Şiir), Deneme Çekimi (Deneme), Kalbime Takılan Uçurtma (Hikâye), Şairin Aynası (Deneme), Şehirde Yeni Bir Rüzgâr (Deneme), Dünya Telaşı (Şiir) Uçurumda Bir Gömü ( Öykü), Boyumu Aşan Ömür – (Şiir), Eve Dönen Masallar ( Masal) - Yüzümün Haritası ( Deneme)
Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak