Ara

Ni’me’l-ceyş'ten Bir Yâdigâr: Murad Paşa Câmi-i Şerîfi

Ni’me’l-ceyş'ten Bir Yâdigâr: Murad Paşa Câmi-i Şerîfi

1980’li yıllardan beri Murad Paşa Câmi-i Şerîfi'ne zaman zaman uğrarım. Bu ibâdetgâh hakîkaten tam bir uğrak yeridir. Pek çok İstanbullu’nun bi’l-vesîle önünden, yanından geçip gittiği lâkin şehrin koşuşturmasından, telâşından olsa gerek bir türlü fark edemediği nezîh bir ortamı vardır buranın.

Bilindiği üzere Fatih, Sultanahmet ve civârı başta olmak üzere Aksaray, Fındıkzade ve Laleli semtleri günün her saati, her milletten insanla dolup dolup taşmaktadır. İşte bu semtlerin kesiştiği noktada bulunan bu târihî Câmi-i Şerîf’de yine her milletten Müslüman, günün her vaktinde namaz için bir araya gelir. Câminin bu özelliğini bilmeyen bir insan mekândaki bu görüntüyü fark edince kendisini âdetâ Birleşmiş Müslüman Milletler Cemiyetinde zanneder. Câmilerin böyle bir özelliği de vardır. Belki de en önemli özelliklerinden birisidir. 

  1. yüzyıl Mimar Sinan eserlerinde olduğu gibi burada çoklu pencerelerle aydınlatılmış bir ortam, genişlik ve ihtişam yoktur. Sâdelik, ferahlık ve sessizlik hâkimdir. Şehrin yoğunluğuna, karmaşasına ve aceleciliğine karşı bir direnç vardır bu ibâdetgâhta. Câmiden içeriye adım attığınız an kendinizi suya salıverilmiş balık gibi hissediyorsunuz. “Mekânların da rûhu vardır.” sözü burada tam anlamını buluyor. Evet, burası Fatih Sultan Mehmed Han nezâretinde yaptırılan, kubbelerinde hâlâ onun nefesini barındıran müstesnâ bir mekândır…

İmâreti, Hamamı ve Medresesi Yok Edilmiş

Murad Paşa Câmi-i Şerîfi, XV. yüzyılın ikinci yarısında inşâ edilen Murad Paşa Külliyesi'nin günümüze ulaşan maalesef tek yapısıdır. Fetihten sonra Bursa üslûbuyla yapılan tabhâneli (zâviyeli) câmi tipinin ender örneklerinden biri olarak gösterilir. Aksaray’da, Vatan ve Millet caddelerinin, yeni adıyla Adnan Menderes Bulvarı ile Turgut Özal Caddesi’nin kesiştiği noktada yer alır. Fâtih Sultan Mehmed’in vezirlerinden, “Ni’me’l-ceyş” (Fâtih’in ve Feth’in kutlu askerlerinden), Rumeli Beylerbeyi Has Murad Paşa tarafından 1471-72 yılında yaptırılmıştır.

Has Murad Paşa, Bizans'ın Paleólogos hânedânından Vitos'un oğlu olup ihtidâ ederek Fatih Sultan Mehmed'in hizmetine girmiştir. Zekâsı sâyesinde Vezirliğe kadar yükselmiş ve Rumeli Beylerbeyliği’ne atanmıştır. Külliye olarak planlanan câminin İmâreti, hamamı ve Murad Paşa’nın Trabzon’un fethi için seferde iken Otlukbeli’nde şehit düşmesinden sonra kardeşi Sadrazam Mesih Paşa tarafından tamamlanan medresesi günümüze ulaşamamıştır. Medresenin bulunduğu bölüm hâlihazırda tuvalet olarak kullanılmaktadır. Zeynep Hatice Kurtbil'in bildirdiğine göre Câminin batı kısmında yer alan bu medrese 1929-1930’da belediye tarafından, doğudaki çifte hamamın kadınlar kısmı ile erkekler kısmının soğukluğu XX. yüzyıl başında, geri kalanları ise 1956’da yol çalışmaları gerekçe gösterilerek yıktırılmıştır. (TDVİA c.31, s. 191) Yangın ve depremler sebebiyle müteaddit zamanlarda elden geçen Câmi-i Şerîf 1935’te Mimar Vasfi Egeli tarafından esaslı bir onarım görmüştür.

Murad Paşa Câmi-i Şerîfi, kesme taştan alçak bir ihâta duvarı ile çevrili, genişçe sayılabilecek bir avlunun ortasında yer alır. Avluya giriş farklı iki yönde bulunan basık kemerli birer kapı ile sağlanır. Yapı, mihrap ekseninde sıralanan, eşit büyüklükte, kare planlı ve kubbeli iki birimin meydana getirdiği harîm ile bunun yanlarındaki ikişer tabhane biriminden ve kuzey (giriş) cephesi boyunca gelişen son cemaat yeri revâkından oluşur. İstanbul'da örneğine nâdir rastlanan bu çift kubbeler ne çap, ne de yükseklik itibâriyle birbirini tutar. Bu özellik de câmiye apayrı bir özellik katar. Giriş kapısı üzerinde târih kitâbesi, bunun da üzerinde müsenna hatlı Rabbenâ duâsı yer alır. "Rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr / Ey Rabbimiz! Bize dünyâda da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azâbından koru!" (Bakara, 201.) Yazı, hat sanatı târihimiz açısından pek kıymetli bir örnektir. Sırf bu sanat şâheserini görmek için bile Murad Paşa Câmi-i Şerîfi ziyâret edilmelidir diye düşünüyoruz. 

Şeyhülislâm Pîrîzâde Osman Sâhib Efendi’nin Kabri de Burada

Yapının mihrâbı ve minberi yenidir. Mermer minber gayet sâde görünümlüdür. Minberin sâdeliğine karşılık mihrap, mukarnaslı yaşmakla donatılmıştır. Son dönemde yenilenen ahşap vaaz kürsüsü de kare şeklinde olup geometrik bezemelidir. Kürsü sekizgen külâhla örtülüdür. Câminin düşük kotlu ilk biriminde, son dönemlerde ahşap malzemeden yapılan ve merdivenle çıkılan, kare planlı müezzin mahfili bulunur. Avluda yer alan şadırvan ve dış giriş kapısı sağında yer alan çeşme, XVII. yüzyılda Kara Dâvud Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen şadırvan son dönemde yenilenmiştir. Kāidesinde iki güneş saati bulunan tek bir minâresi vardır. Mukarnaslı şerefesi, kesme taştan yapılan minâresinin Fatih döneminden kaldığının önemli habercisidir. Kimi kaynaklarda Câmi-i Şerîf iç kısımlarında Fatih dönemi kalem işi izlerine rastlandığı ifâde edilir. Ancak biz bu detayı gözlemleyemedik. Târih içerisinde câminin kıble yönünde büyük bir hazîre de oluşmuştur. Bu hazîrede Sadrazam Mesih Paşa, Kara Dâvud Paşa, Şeyhülislâm Pîrîzâde Osman Sâhib Efendi (ö. 1183/1770) ve Altıparmak İbrâhim Efendi gibi önemli şahısların kabirleri de bulunuyor. İbn Haldûn mütercimi diye bilinen Şeyhülislâm Pîrîzâde Mehmed Sâhib Efendi (ö. 1162/1749), Osman Sâhib Efendi’nin babasıdır. Son dönem şeyhülislâmlarından Pîrîzâde Mehmed Sâhib Efendi (1838-1910) ise kızının torunudur. Tahsin Özcan’ın verdiği bilgilere göre Aksaray Caddesi açılırken o dönemde Evkaf nâzırı vekîli olan torunlarından İbrâhim Bey tarafından Osman Sâhib Efendi’nin kemikleri Üsküdar’daki Selimiye Tekkesi karşısında bulunan âile mezarlığına taşınmıştır. (TDVİA c.34, s. 292) 

1504 Târihli Şirmerd Çavuş Câmii de Yok Edilmiş

1950’li yıllardaki yol yapım çalışmaları sırasında dış kısımda bulunan çeşmeyle birlikte burada bulunan mezar taşları daha içeri taraflara taşınmıştır. XVI. yüzyılın başına târihlenen ve Haseki Hastahanesi önünde yer alan Şîrmerd Çavuş Türbesi, Câmi-i Şerîf’in Millet Caddesi tarafından avluya girişte sağ kolda yer alır. Klasik Osmanlı üslûbunu yansıtan türbede I. Selim’in yüksek rütbeli komutanlarından Şîrmerd Çavuş ile kızı Kamerşah Hatun yatmaktadır. Esma İgüs ve Hayriye İsmailoğlu, “Osmanlı Kenti İstanbul’u Yıkmak ve Yeniden Yapmak Paradoksu” isimli yazılarında Nedime Pamak’a atfen verdikleri bilgilere göre Millet Caddesi üzerinde, Aksaray’dan Topkapı’ya uzanan iistikāmette, Selçuk Sultan Câmii’nin karşısında Şirmerd Çavuş’un 1504 yılında inşâ ettirdiği Câmi-i Şerîf yer almaktaydı. Yol yapım çalışmaları esnâsında bu eser de ortadan kaldırılmıştır. Ākıbeti hakkında bilgi yoktur. 

Olanlar Tekkesi, Türbe ve Çeşmesi Câmi Avlusuna Nakledilmiş

Baha Tanman’ın verdiği bilgilere Cerrahpaşa caddesiyle Millet caddesinin kavşağında, Aksaray Karakolu’nun yanında bulunan Oğlanlar (Olanlar) Tekkesi de 1957’de Millet caddesinin açılması sırasında yıktırılmış, türbe, sebil ve çeşmesi Murad Paşa Câmi-i Şerîfi'nin avlusuna taşınmıştır. (TDVİA c.33, s. 320) Olanlar Tekkesi 1453-1461 yılları arasında Sekbanbaşı Yâkub Ağa tarafından kurulmuştur. Câmi avlusunun kuzeyinde yeniden kurulan Olanlar Tekkesi’nin türbe-sebil-çeşme grubu mermer cephelidir. Türbede tekkenin ilk bânîsi Yâkub Ağa ile Olan Şeyh İbrâhim Efendi’nin de içinde bulunduğu bazı şeyhler yatmaktadır. 

Olanlar Çeşmesinin cephesi âdetâ hat sanatı müzesi gibidir. Çeşmenin ayna taşında târih kitâbesi bulunuyor. Üst kısmın ortasında celi hat ile: “Hayru'l-mâli mâ ünfika fî sebîlillâhi - Malın hayırlısı Allah yolunda infâk edilendir.” (Hadîs-i Şerîf), Sağında: “ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy / Ve her canlı şeyi sudan yarattık.” (Enbiyâ, 30), Solunda: “ve sekâhum rabbuhum şarâben tahûrâ / Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir.” (İnsân, 21), En tepede ise: “Aynen yeşrabu bihâ ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ / Bir pınar ki Allâh’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.” (İnsân, 6.) âyet-i kerîmeleri yer alır. Çeşme ile türbe arasında kalan birim günümüzde muvakkithane olarak kullanılmaktadır.

Restorasyon Bir An Evvel Başlatılmalı

Restorasyona alınması planlanan câminin kemerlerinde ve duvarlarında yer yer çatlaklar bulunuyor. Bu çatlakların oluşumuna yapının hemen yakınından geçen tramvay yolunun veya Adnan Menderes Bulvarı altından geçen metro tünelinin sebebiyet verip vermediği ciddî şekilde araştırılmalıdır. Bir restorasyon yapıldığında ileride meydana gelebilecek olumsuzluklar için önceden tedbir alınması elzem gibi gözüküyor. Çatlakların dışında câmi ve çevresinde de bazı ufak tefek müdâhalelere gerek duyuluyor. Ancak restorasyon beklentisi sebebiyle bunlar da sürekli ötelenmektedir. Bu da ayrı bir sorun! Câmi hazîresinde bulunan mezar taşlarının durumu pek iç açıcı değil. Elden geçirilecek günü bekliyorlar. Şâyet elden geçirilecek ve bu esnâda târihî mezar taşları, tazyikli su ve kumlama yöntemi ile târihten arındırılacaksa lüzum yok böyle kalması daha isâbetli olur diye düşünüyoruz... 

  1. yüzyıl mîmârîmizin ender uygulamalarından biri olarak kabûl edilen Murad Paşa Câmi-i Şerîfi, hüzünlü hikâyesi, çevresinde bulunan zarîf hat sanatı örnekleri ve hazîresindeki farklı yüzyılların sanat anlayışına ayna tutan “medeniyetimizin sessiz tanıkları” târihî mezar taşları ile hakîkaten görülmeğe değer bir ibâdetgâhtır. Başka bir keşif gezimizde, ziyaretimizde buluşmak dileğiyle hoşça bakın zatınıza efendim.

Kasım 2025, sayfa no: 58-59-60-61-62

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak