Hepimiz biliyoruz ki ilk insan ile âile de var olmuştur. Hz. Âdem ile Hz. Havva, ilk yuvayı oluşturmuş ve insanlar böylece çoğalmışlardır.
Evlenmenin pek çok sebebi var. Bireysel ve toplumsal gerekçeleri var.
Fıtrat. En temel sebep fıtratımızdır. Yaradılışımız, karşıt cinse karşı meyil duyacak, ilgi gösterecek ve birlikte olacak şekilde kodlanmıştır. Her mâkûl, normal insan bu sebeple zamânı gelince bu doğrultuda girişimde bulunur ve evlilik gerçekleşir.
Psikolojik faktör. İnsanoğlu sever, sevilmek ister. Bunu da meşrû ve kabûl edilebilir bir yolla yürütmek ister. Evlilikle, bir eşle berâber olmakla kişi itmi’nâna erer. Huzur ve sükûnete kavuşur. Psikolojik pek çok sıkıntısı kendiliğinden gider.
Yalnızlık. Etrâfımızda binlerce insan olsa da aslında çoğu zaman yalnızız. Sakin duruyor olsak da içimizden tsunami şiddetinde gelgitler, fırtınalar yaşansa da…
Cinsellik. Bir sebep de budur. Fıtratımızla bağlantılı olarak ergenliğe ulaşan her sağlıklı insan karşıt cinse karşı duyduğu bu ilgi ve yönelişin gereğini yerine getirmeye çalışır. Bir Müslüman, bunu nikâhla gerçekleştirir. Ve eşler birbirleriyle cinsel hayâtın, birlikteliğin yaşanması için gereken vizeyi almış olurlar. Bu husus, utanılacak, çekinilecek, kaçınılacak bir durum olmadığı gibi, yeri ve zamânı geldiğinde bir zorunluluk olarak da karşımıza çıkar.
Neslin devâmı. İnsanda var olan ebedî yaşama arzusunun bir tecellîsidir. İnsan bu dünyâda ölümsüz olmak ister. Âb-ı hayâtı içerek sonsuza kadar yaşamak ister. Çocukları, torunları ve âilesiyle varlığını, etkisini, gücünü yaşamak, hissettirmek ister. Bunun en doğal yolu da evliliktir, çocuk sâhibi olmaktır.
Sadaka-yı câriye. Hayırlı ve güzel işlerimiz bizim için bir bereket kapısıdır. Yaptığımız her hayırlı ve yararlı işten dolayı Allah (cc) katında ecir alırız. İnsanlar o hayırdan faydalandığı müddetçe biz ölüp gitsek bile sevap olarak yazılmaya devâm eder. Bu sebeple insanoğlu, öldükten sonra da amel defterinin devâmı için toplumsal yararı olan eserler bırakır. Maddî imkânına göre bu bir okul, câmi, yol, köprü, çeşme olur. İlmî müktesebâtına göre kitap, talebe, bilgi, îcat vs. olur. Âilevî varlığına göre de yetiştirdiği evlatları, torunları olur. Bu ve benzeri paraya dayanan ve dayanmayan, zengine de fakire de imkân sağlayan en büyük imkân âile kurarak hayırlı evlatlar yetiştirmektir.
“İnsan ölünce şu üçü dışında amelleri(nin sevâbı) kesilir: Sadaka-yı câriye (faydası süregelen hayır), faydalanılan ilim, arkasından duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyye, 14)
Millet olma. Her devlet, milletiyle vatandaşıyla var olmak ister. Sağlam ve yaygın âile yapısı, millet ve devleti güçlü kılar. Bölgede varlığını pekiştirir. Dosta gurur düşmana korku verir. Hâin planlara karşı caydırıcı bir güç olur. Her ne kadar eski asırlarda olduğu gibi sayıya ve kol gücüne dayalı bir var olma mücâdelesi günümüzde aynı ölçekte gerekmiyorsa da sayısal varlığın da millet için bir güç kaynağı olduğu âşikârdır.
Ümmet olma. İslâm inancına göre âile olmanın, nesil yetiştirmenin ayrı bir yeri vardır. Allâh’a (cc) ve Resûlü’ne (sav) inanan, güzel ve hayırlı işler yapan, iyiliği emreden, kötülüklerden kaçınan, kaçındıran inananlar topluluğu hem İslâm dünyâsı hem de bütün bir insanlık için gereklidir. Allah Resûlü (sav), Müslümanların evlenip çocuk sâhibi olmalarını teşvîk etmiş ve bu durumla iftihâr edeceğini ifâde etmiştir. Dediğimiz gibi, mü’minlerin varlığı, nicelik ve nitelik olarak etkinliği, insanlığa huzur ve barış getirmesi açısından kıymetlidir. “Evlenin. Çünkü ben (kıyâmet günü diğer) ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihâr edeceğim…” (İbn Mâce, Nikâh, 1)
Toplumsal beklenti. Her toplum, belli bir yaşa gelmiş gençlerin evlenmesini, bir yuva kurmasını ister. Evlilik çağına gelen gençler, çevreden gelen istek, yönlendirme ve bazen baskıların da etkisiyle bir yuva kurmaktan başka çâre bulamaz.
Statü sâhibi olma. Toplumun bakışının bir doğal sonucu olarak bekârlar, eksikleri olan insanlar olarak görülür. Evlilikle bu tamamlanmış olur. Sosyal hayâtın tüm dehlizlerinde, ilişkilerinde var olmak için de gerekli görülür. Henüz bir yuva kurmamış bir insana bazı alanlar, kapılar açılmaz.
Kasım 2025, sayfa no: 52-53
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak