Ara

Nefsin Arzularına Bağımlılıktan Kurtulmak

Nefsin Arzularına Bağımlılıktan Kurtulmak

Nefsimizin en amansız hastalığı tutku ve ihtirâsıdır. Olur olmaz herşeye tamah eden, açgözlülük yapıp bir türlü doymak bilmeyen nefsimizin mutlaka kontrol altında tutulması gerekmektedir. Yûnus Emre (ö. 720/1320), mücâdelesinin en temel noktası olarak kabûl etmiştir.

Bu nefs oglanları tokuz kişidür
Müdâm küfr û nifak anun işidür.

beyti ile nefsin dokuz oğlundan bahsetmektedir. Nefsin bu dokuz hizmetkârından bahsederken onların işini küfür, nifak ve insanların arasını bozmak olarak nitelendirmektedir. Kin, kibir, riyâ, hırs, haset ve şehvet gibi hasletler nefsin oğlanlarıdır.

Yûnus Emre tâkip eden beyitte nefsin büyük oğlunu şu ifâdesiyle tamah olarak nitelemektedir:

Ulu oglı tamâ' ögüt işitmez
Cihân mülki anun olursa yitmez

Doyumsuzluk hastalığı olan tamahın hiç öğüt dinlemediğinden bahseden Yûnus Emre, onun tüm dünya mülküne sahip bile olsa aslâ doymayacağını haber vermektedir. Obur insana benzeyen tamah illetinin gözü doymadığı gibi kulağı gerçeği duyup işitmez.

Tamah güçlerinin yakaladıklarını zindana attığından ve ayaklarına demir bukağılar vurduğundan bahseden Yûnus Emre:

'Su'âl itdüm bulara ne kişisiz
Ulunuz kim durur kimün işisiz'

sözleriyle onlara nasıl kişiler olduklarını, başlarının kimler olduğunu, kimin hesâbına çalıştıklarını ve kime yoldaşlık yaptıklarını sorar. Onların:

Didiler kamusı nefs kullanıdur
Kamusından tama’ ulularıdur

cevabını verdiklerini söylemektedir. Dolayısıyla onların hepsi nefsin emrinde birer hizmetçi ve askerlerdir. Başlarındaki komutan ise açgözlülüktür! Kendi ahvâlinden bahsederken Yûnus Emre:

Hiç bir kişi bilmez bizi biz ne işün içindeyüz
Ne hırsımuz baydur bizüm ne nefsümüz açındayuz.

diye seslenmekte; kimselerin kendilerini hakkıyla tanımadıklarını, ne işlere koyulduklarından haberdâr olmadıklarını söylerken hırslarının kurbânı olmadıklarını ve nefsin arzularına kendilerini kaptırmadıklarını söylemektedir. Nasıl yâni diye soranlara:

Çün kibrün boynını ezdün hırs evini bile bozdun
Dükkânı âreste düzdün alan alsın ma'den imiş.

diye cevap vermekte, kibrin boynunu vurduğunu, hırs evini bozduğunu, dükkânını yağma ettiğini, mâdenini almak isteyenin almasını hatırlatmaktadır. Tavsiyelerine kulak vermeyen nâdanlara Yûnus Emre şu şekilde seslenmektedir:

Eger tama' kılurısan gördügüne kalurısan
Nefsün güm-râh kılurısan nazar dahı oldı fâni.

Bu hatırlatmalara kulak vermeyip tamah illetine mâruz kalanların ve gördüklerine kendilerini kaptıranların sapıttıklarını ve onlara nazar gücünün bile tesir etmediğini söylemektedir.

Aşk dâvâsı güdenlere seslenen Yûnus Emre,

'Işk da'vîsin kılan kişi hîç anmaya hırs u hevâ
'Işk evine girenlere ayruk ne meyl ü ne vefâ

derken onlardan hırs ve hevese kapılmaktan kaçınmalarını, aşk evine girenlerin zevk ve sefâya meyletmekten uzaklaşmalarını, geçici hevesler için sevgiliden başkasına kaymaktan kendilerini kurtarmalarını istemektedir. Yûnus Emre;

Bir söz diyeyin sana dinle cânun varısa
Hiç tama' eylemegil 'aklun sana yarısa.

hatırlatmasıyla aklı kendine yâr olanların aslâ bir şeye tamah etmemelerini istemektedir.

İhtiraslı kişilerin başkalarından çok kendilerine zarar verdiklerinden bahseden Yûnus Emre;

Aynı hırs ol olmuşdur nefsine ol kalmışdır
Kendüye düşmân olmuş yavuz yoldaşa benzer

derken, özünde hırsı bulunan ve nefsine uyan kişilerin gerçekte başkalarına değil kendisine düşman olduğunu belirtmektedir.

Gündelik hayatta insanların bitip tükenmek bilmeyen dünyalık heveslerini yaşam felsefesi haline getirmelerinden rahatsızlık duyan Yûnus Emre bizlere ihtirasların insafsızlığından şu şekilde bahsetmektedir:

Bunca uzun endîşeler yoldaşımızıdı bizüm
Dost fikretinden artugı bilün ki küllî kıyl u kâl

Yûnus Emre’ye göre dünyevî arzular insana dost olamaz, kazandıklarının hiçbiri kişiye âhiret yolculuğunda eşlik edemez, dost düşüncesinden başkası âşıklar nazarında dedikodudan başka bir şey olamaz.

Müslüman kimliğin Allah (cc) ile vuslatına fırsat vermeyen, Hak kapısından içeri girmesine engel olan yüz binlerce düşman vardır. İnsanın Hakk’a ulaşmasına engel olan bu düşmanlar; onun bizzat kendi istek ve arzuları, ihtirasları ve düşkünlükleridir. İşte bu şer odakları nefsin askerleridir. İnsanda bu şer odakların üstesinden gelecek güç aşktır. Yûnus Emre ihtiraslarımızdan kurtulmanın yolunu bizlere şu şekilde göstermektedir:

Ol Sultan halvetimin yedi kapısı vardürür
Yedisinden içeri cevelan urasım gelir

Her kapıda bin kişi yüzbin çerisi ile
Aşk kılıcın kuşanub, cümle kırasım gelir

Erenlerin sohbeti, artırır ma'rifeti
Câhilleri sohbetten, herdem süresim gelir

Leylâ'yı mecnûn benem, şeydâyı rahman benem
Leylâ yüzün görmeğe, Mecnûn olasım gelir

Dost geldi ben mihmân, bunca yıl, bunca zaman
Gerek İsmâilleyin, kurban olasım gelir

Erenlerin nazarı, topragi gevher eder
Erenler kademinde, toprak olasım gelir

Miskin Yûnus'un nefsi, dört tabiat içinde
Aşk-ile cân sırrına, pûnhân olasım gelir.

Yûnus’a göre taşı bile delecek güç, aşk okudur. İnsan aşk okunu hedefine atabilirse işte o zaman kendi varlığından bile, dünya ve ahiret beklentilerinden dahi vazgeçip kolaylıkla Hakk’a yönelecektir. Şöyle ki:

Dost senin aşkın oku key katı taştan geçer
Aşkına düşen kişi can ile baştan geçer 

Dünü günü zâr olur aşkın ile yâr olur
Endîşesi sen olan cümle teşvişten geçer 

Aşkına düşenlerin yüreği yanar olur
Kendini sana veren tükeli işten geçer 

Bu dünyanın sevgisi ağulu aşa benzer
Ahırın sanan kişi ağulu aşdan geçer 

Başında aklı olan ücrete amel etmez
Hürilere aldanmaz göz ile kaştan geçer 

Gerçek âşık ol ola can vermeğe ol ive
Dost ile pazar için nice bin baştan geçer 

Âriflere bu dünya hayâl ü düş gibidir
Kendiyi sana veren hayâl ü düşden geçer 

Yûnus'un gönlü gözü doludur Hak sevgisi
Uzlet ihtiyâr eden yâd u bilişten geçer 

Ateş ile havanın tetiklediği ihtiraslar insanı felâketten felâkete sürüklemektedir. İnsanın saadeti, ateş ile hava kuvvetlerine galebe çalmak, su ile toprağın kuvvetlerini hâkim kılmakla mümkün olacaktır. Yıkıcı ve yakıcı bozgunculuk, şiddet, çatışma ve kaba kuvvetin yerine sükûnetin, vakarın ve barışsever vasıfların geçmesi esastır. Yûnus bu söylemleriyle sosyal ve psişik olanı birbirine bağlamaktadır. Sosyal barış ve toplumsal âhengin, bir sınıfın diğer bir sınıfa galebesi şeklinde değil her insanın içinde iyinin kötüye galebesi şeklinde tahakkuk edeceğine inanmaktadır. Bu da ancak rûhun başlıca kuvvetlerini teşkîl eden akıl ve irâde ile mümkündür.

İhtiraslarından kurtulanların kanâat hazînesine sahip olduklarını söyleyen Yûnus Emre:

Ne bakarsın dış kapıdan gir içeri neler gezer
Tama' oturmuş dâimâ saf bağlamış fitne düzer

Gel imdi kanâate gâfil olma tez bin ata
Olmaya kim ecel yete fâsid ola satu-bazar

Sen kandasan teslîm ile kamulardan aşağı dur
Usan olma bu sözümden gör müfessir nice kızar 

Onadurur buhl u hased kim mübârizdurur gâyet
Kökünü kaz yabana at fâriğ olan işi sezer 

Kogıl yolduk bâbını öğren dostluk edebini
Eydürsin sor iste beni bana gelen kâlden bezer

Kibre ermeyendir subaşı delim kişidir yoldaşı
Sen olmagıl onun eşi buna uyan yoldan azar

Riyâ çürük yerde durur key sakın oda buyurur
İhlâs gelip cümlesin yur Yûnus yolu yavlak sezer

beyitlerinde bizleri şerîat kapısının hakkını vermeye, hakîkat âleminde seyr u sefer kılmaya dâvet etmektedir. Tamah denilen doyumsuzluk belâsının dış kapıya oturup saf bağladığını ve ortalığı karıştırmakla meşgûl olduğunu söylemektedir. Fitneye sebep olan, ortalığı karıştıran, kasıp kavuran tamah hastalığının ilâcı kanâattir.

Ekim 2023, sayfa no: 28-29-30-31

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak