Ara

“Ne Olacak Bu Gençlerin Hâli?” / Elif Nisa

Dünyânın hızla değişiyor olması ileri sürülerek modern, çağdaş, cesur ve özgür olmak adına gençler ahlâksızlığa özendiriliyorlar. Gençler giderek kulluk bilincinden uzak, sınır tanımayan, aşırı ve ahlâk dışı davranışlardan çekinmeyen, bencil tutkularının ardı sıra yaşayan, sorumsuz ve umursuz bir kişiliğe sâhip oluyorlar. Sâdece büyük kentlerde değil, küçük şehir ve kasabalarda dahi aynı gençlik sorunları gündemde. Âileler çocuklarına gereken ilgiyi göstermiyorlar. Çocukların gizli alışkanlıkları var ve âileleri bundan habersiz. Arkadaş çevresi çok önemli olduğu hâlde, âileler tâkip etmiyorlar. Tek başına iken çok sâkin ve terbiyeli olan bir çocuk, arkadaş ortamında tamâmen farklı bir kişiliğe bürünebiliyor. Çocuklarda özenti ise had safhada. Çevresindeki pek çok şeye duyarsız kalan genç, arkadaşının kendisininkinden daha gelişmiş olan bilgisayarı karşısında ızdırap çekiyor. Ya da bir arkadaşında gördüğü yeni bir telefon onun canını yakıyor, mutsuzluğu için yeterli oluyor. Gençler karşı cinse kendilerini beğendirme çabası içindeler. Dejenere bir hayâtı âdetâ enjekte eden gençlik dizilerinin etkisinde kalıyor, oradaki karakterleri taklit ediyorlar. Bir öğretmen arkadaşım, 14-17 yaşındaki bazı öğrencilerinin kendi aralarında davetiye bastırıp nikâh kıydıklarından söz etmişti. Dahası, kendi aralarında cinsel deneyimler yaşadıklarından. Aile içinde dînin öngördüğü güzel ahlâk konusunda eğitilmemiş olan, çevrenin ve özellikle televizyon programlarının yoğun telkinlerden etkilenen gençlerin hattâ çocukların ahlâk dışı davranışlara yöneldiklerini, alkol ve uyuşturucu kullanmaya başladıklarını ve şiddet eğilimli olduklarını görüyoruz.   Son dönemde ise Bonzai adlı yeni nesil bir uyarıcı madde kullanımı gençler arasında giderek yaygınlaşıyor. Gençlerin bu maddenin bitkisel yâni doğal olduğunu düşünmeleri, kimyâsal içeriği ve zararlı etkileri konusunda yeteri kadar bilgiye sahip olmamaları ilk denemede etkili olabiliyor.   Bonzai, genel olarak uluslararası polisiye literatürde ‘’spice’’ adı altında tanımlandırılıyor. Ülkemizde kullanımının hızla arttığı bu uyarıcı madde, üretiminde sıklıkla kullanılan bonzai ağacının yaprakları sebebiyle bonzai adını almış. En önemli özelliği ise kurutulan madde olarak herhangi bir başka bitkinin yapraklarının da kullanılabiliyor olması.

Video paylaşım sitelerinde ‘bonzai videoları’ başlığı altında onlarca video bulabilirsiniz. Bonzai kullanmış çeşitli gençlerin insanı ürperten görüntüleri bunlar.

  Genç kızlar, delikanlılar mutlu değiller. Evde, okulda, iş hayâtında sürekli sorunlar yaşıyorlar. Çoğu genç sürekli sıkıntılı, hiçbir ortama uyum sağlayamayan, karamsar ve herşeyden şikâyet eden bir ruh hâline sâhip oluyor. Hiçbir şeyi beğenmiyor ve başta âilesi olmak üzere herkeste bir kusur buluyor. İçine kapalı olan ve düşüncelerini açığa vurmayan genç, daha çok odasında 'takılıyor'.   Eğlenmek için arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor; ufak bir kıvılcımla aralarında gerginlik yaşanabiliyor. Bulundukları ortamda boş boş konuşuluyor. Genç alkolle bitkinleşiyor, sigara dumanıyla sersemleşiyor. Unutkan, bitkin, bıkkın, asabî, alıngan oluyor; dikkat bozukluğu ve korkular yaşıyor. Yediğinden içtiğinden zevk almıyor, müziği beğenmiyor. Gittiği her yerde rahatsız oluyor. Dönüşte kimi zaman arkadaşlarıyla kavga ediyor.   Eğlenmek yerine acılar yaşıyor. Mutlu olmak için gidiyor genç ama parasını ve zamanını tükettiği gibi mutluluğu da tüketiyor. Bitmiyor; eve döndüğünde annesi ve babasıyla tartışıyor.   Odasına çekildiğinde “Ben neden böyle huzursuzum? Neden bu denli acı çekiyorum?” diye düşünmüyor. Bu acının kaynağını sorgulamıyor. Oysa acının kaynağı çok açık: Allah'tan uzak yaşamak.   Bediüzzaman’ın Eskişehir Hapishanesi penceresinden izlediği liseli kızların elli yıl sonraki durumlarını görerek hüzünlenmesini düşünüyorum. Kaç anne baba çocuğunun bırakın elliyi, bir on yıl sonrası için endişe ediyor? Çoğu insan yaşadığı gibi inanıyor, boş veriyor, önemsemiyor, "nasıl olsa ileride herşey yoluna girer" diyor. Rahmânî bir merhamet göstererek çocuklarının âhiretini değil, şeytânî bir merhametle dünyâ hayâtını düşünüyor. Âhireti yerine çocuğunun dünyâsını güzelleştirerek ideal anne baba olduğunu zannediyor.   Çocuklarına hayâtın amacının yalnızca yemek, içmek, eğlenmek, iş sâhibi olmak, evlenmek ve âile kurmak olduğunu telkin eden anne babaların "Ne olacak bu gençlerin hâli?" sorusunu sormaya hakkı var mı sizce? "Bizim zamanımızda böyle miydi?" diye serzenişte bulunan insanlara sesleniyorum. Sizin zamanınız bitmedi ki. Yaşıyorsunuz ve hâlâ zamanınız devâm ediyor. Sorumluluklarınız gençlik dönemiyle birlikte sona mı erdi? Neden gençlerin sizin zamanınızdakinden daha dejenere olmasına izin verdiniz, veriyorsunuz?..

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak