Ara

Ne Mutlu Asrın İdrâkine İslâm’ı Haykıran Gariplere

Ne Mutlu Asrın İdrâkine İslâm’ı Haykıran Gariplere

Hz. Âdem’le (as) başlayan İslâm dîni sevgili Peygamberimiz (sav)’le berâber, kıyâmete kadar gelecek bütün insanların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kemâl zirvesine ulaşmıştır. Bu durum Peygamber Efendimiz’e inen son âyette şöyle ifâde edilmektedir: “Bugün dîninizi kemâle erdirdim. Size olan nīmetimi tamamladım. Ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.”1 

Bu bize İslâm’ın evrensel bir din olduğunu ve kıyâmete kadar her çağ ve dönemde bütün insanların ihtiyaçlarına cevap verecek olan din olduğunu göstermektedir. Zâten Hz. Âdem’den ītibâren îman esaslarının sâbit ve değişmez olması ancak sosyal hayatla ilgili konuların her döneme göre değişiklik arz etmesi bunun en büyük göstergesidir. Bu da İslâm’ın, her dönem ve çağın berâberinde getirdiği problemlere çözüm üretmesi, her asırda yaşanabilir bir din olmasının göstergesidir.

İçinde yaşadığımız asırda başta dünyevîleşme, ölüm ve ötesini unutma, dünyâda ebedî kalma arzusu, günahları alenî işleme ve dinden dönme olmak üzere birçok mānevî hastalık ortaya çıkmıştır. Bu durum Müslümanlar arasında da kendini gösterdiği için ister istemez İslâm’a göre çözüm aramaya başlanmıştır. İslâm’ın öngördüğü çözümlere uymak istemeyenler İslâm’ı kendilerine uydurmaya çalışmaktadırlar. 

Günümüzde bu durum gittikçe yaygınlık kazanmakta ve Müslümanlar gittikçe İslâm’dan uzaklaşmaktadırlar. Ya da İslâm’ı kendilerine uydurarak yaşamaya çalıştıkları için ortaya garip bir manzara çıkmaktadır. Gariplikler çoğaldıkça İslâm’ı gerçek anlamda yaşayanlar garip kalacaklardır. Bu ya bulunduğu toplumda kimsesiz, yabancı gibi ya da genel uygulamaya aykırı olduğu için garipleri yâni gurabâyı çoğaltacaktır. Kimdir bu garipler? Sevgili Peygamberimiz neden ne mutlu o gariplere dedi? Şimdi bu konuyla ilgili sevgili Peygamberimizin asırlar önce haber verdiği hadîs-i şerifleri arz edelim.

Asrın idrâkine İslâm’ı haykıran garipler: “İslâm garip başladı ve garip bitecek ne mutlu o gariplere.”2 İslâm nasıl başladı ki garip olarak addedildi sevgili Peygamberimiz tarafından? İçinde doğduğu toplum onu ve Müslümanları kabûllenmedi. Bir yabancı muāmelesi gördüler. Dışlandılar, horlandılar, aşağılandılar, işkence gördüler, sürüldüler ve şehît edildiler.

O dönem Mekke’de yaşayan Müslümanlar bütün bu muāmelelere rağmen gizli gizli dinlerini yaşadılar. Hem garip bir yabancı hem de azınlıkta bir topluluk gibi. Bugün de neredeyse bu durumu yaşıyor gibiyiz. Gerçek anlamda dînini yaşayanlar azınlık ve garip durumuna düşmektedir. Çünkü şu anda bāzı Müslümanlar dîni kendilerine uydurmaya çalışmaktadırlar. Dîni biraz daha aslına uygun yaşamaya çalışanlar ise tutuculuk ya da aşırılıkla suçlanmaktadır. 

Bu hadîsimizin işâret ettiği bir başka konu da gariplerin müjdelenmesidir. Ne mutlu onlara çünkü İslâm’ın ilk zamanları İslâm bir avuç garibin omuzlarında yükselmişti. İslâm’ın garip bitmesi sönmesi ve yok olması değildir. Yeniden bir avuç garibin gayretleriyle dirilmesi ve yükselmesi demektir. Elmalılı Hamdi Yazır bu konuda şöyle demektedir: “İslâm’ın istikbâli gece değil gündüzdür. Sönük değil parlaktır. Ara sıra basan gece zulmetleri onu dinlendirip tekrar ayağa kaldırmak içindir.”3 İşte sevgili Peygamberimiz’in müjdelediği bu bir avuç garipler kıyâmete kadar her dönem ve çağa, İslâm’ı yaşayarak damga vuracaklardır. Ne mutlu onlara! 

İslâm’ı yaşayarak örnek olan Allâh’ın sālih kulları: Başka bir hadîs-i şerifte ise bu konuda Sevgili Peygamberimiz üç defa: “Ne mutlu gariplere, ne mutlu gariplere, ne mutlu gariplere” diye buyurdu. “Kim bu garipler Ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sordular? Sevgili Peygamberimiz de: “Kötü insanların çok olduğu bir zamandaki sālih insanlardır. Onlara isyân edenler itāat edenlerden daha çoktur.”4 buyurdu.

Bu hadîsimiz de müjdelenen gariplerin kötülüklerin çoğaldığı bir dönemde ortaya çıkacağına işâret etmektedir. Kötülüklerin çoğalması kötü insanların çoğalması anlamına gelmektedir. Böyle bir ortamda iyi insanlar yâni sālihler azalacak ve garipler olacaklardır. Onları dinleyen ve onlara uyanlar azalacak ve onlara isyân edenler daha çok olacaktır. Günümüzde sālihlerin değil de sahtekârların peşinden gidenler daha çoktur. Çünkü sālihlerin, fesad zamânında sünnetle ihyâ, inşâ ve ıslah istekleri bunların nefislerine ağır gelecek ve menfaatlerine dokunacaktır. Onun için sevgili Peygamberimiz’in “Garipler azdır. Sālihlerdir.”5 hadîsi tecellî etmektedir.

Dînini yaşamak için hicret eden muhâcirler: Sevgili Peygamberimiz (sav), Abdullah b. Mes’ud’un (ra) “Garipler kimlerdir?” sorusuna: “Kavm ve kabîlelerinden İslâm adına uzaklaşanlardır” cevâbını vermiştir.6 Bu hadîs-i şerîften dînî kaygılar ve duygular uğruna āile ocağından ve memleketinden uzak düşen muhâcirlerin de gariplerden olduğu anlaşılmaktadır. Yine Abdullah b. Ömer (ra)’den rivâyetle Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Allâh’a en sevimli olan şey gariplerdir.” “Garipler kimdir?” diye soruldu. “Dinlerini korumak için kaçanlardır. Allah onları kıyâmet günü Îsâ (as) ile berâber haşredecektir.”7 buyurdular.

Bu hadîsimizden hareketle, “Gerçek muhâcir haramlardan hicret edendir.” hadîsine istinâden haramdan kaçanları da garipler zümresine almamız mümkündür. Haramların Müslümanlar arasında yayıldığı, ayıp görülmediği, teşvîk edildiği ve hattâ reklamının yapıldığı bir ortamda haramdan kaçanlar garipler durumuna düşeceklerdir. Günümüzde bu durum fiilî olarak yaşanmaktadır.

Değeri bilinmeyen değerli garipler: “Bu dünyâda dört tâne garip vardır. Zālimin hāfızasındaki Kur’ân, içinde namaz kılınmayan mescid, Kur’ân okunmayan evdeki Mushaf, günahkâr bir topluluğun içindeki sālih kişi.”8 Altın çamura düşse de altındır, değerinden herhangi bir şey kaybetmez. Burada sayılan bütün garipler çok değerlidir. Garip kalsalar, kıymet bilmez ellerde ve yerlerde olsalar bile.

İslâm kıyâmete kadar devâm edecektir. Hiçbir zaman İslâm güneşi sönmeyecek ve hep parlayacaktır. Belki bāzı dönemler bulutlar önünü kapatsa onları dağıtacak ve insanları o güneşin nûruyla buluşturacak garipler ortaya çıkacaktır. Onlar da sahabe nesli gibi İslâm’ı kendine dert edinenler, onu yaşayarak toplumu sünnetle Nebevî yaşam tarzıyla buluşturan ve ıslâh etmeye çalışan sālihler ve dinlerini yaşamak için her türlü fedâkârlığı gösteren muhâcirler olacaktır.

Ne mutlu bu asırda sevgili Peygamberimiz’in bu müjdesine nâil olan gariplere.

Dipnotlar:

1 Mâide 5/3

2 Müslim,145

3 Hak Dîni Kur’an Dili, 5,3713

4 Ahmet b. Hanbel, Müsned, 6650

5 Ahmet b. Hanbel, Müsned, 7072

6 Çakan, İ. Lütfi, Hadislerle Gerçekler, 389

7 Ahmet b. Hanbel, Kitabuz-Zühd, 809

8 Suyuti, Camius-Sağir, 5773

Ocak 2022, sayfa no: 22-23-24

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak