Ara

“Ne İyi” Gençlikten “Neiy” Gençliğe / Hüseyin Akın

“Ne İyi” Gençlikten “Neiy” Gençliğe / Hüseyin Akın

Düşünce, duygu, fikir, kanaat hepsi bir kuvvedir. Düşüncenin ve duygunun kuvvet ve kudreti ortaya çıkacak fiilin ne kadar muhkem ve ne denli müessir olduğunu gösterir. Sözün tesiri eylemin tesirine işârettir. Gençlik bir fikir ise genç bir eylem, bir aksiyondur. Genç demek toplumsal bir imkân ve hazîne olmanın yanında zihinsel zindelik ve bedensel güç demektir. 

TÜİK verilerine göre ülkemizde genç işsizlerin oranı yaklaşık %16 seviyesindedir. Neredeyse 20-25 yılını sıralı okulları bitirmekle geçiren gençlerin bu sürecin netîcesinde hangi işe yaradığından habersiz bir boşluğa düşmesi başlı başına toplumsal bir problemdir. Düşününüz, yıllarınızı bir sürü şeyi öğrenmek için okullarda geçiriyorsunuz, o kadar masraf edip dirsek çürütüyorsunuz, fakat aldığınız diploma ile köprüleri geçemiyor, barikatları aşamıyor ve kendi kendinize yetemiyorsunuz. 

Mezun olmak icâzet almak yāni tahsil görülen alanda söz sâhibi olmak için izni hak etmek anlamına geldiği halde bunu gerçekleştirememek gençler için çok büyük bir hayâl kırıklığıdır. Gittiğiniz okul, girdiğiniz sınav, aldığınız yaş, sâhip olduğunuz diplomanın bir gelecek vaadi olmaktan çıkıp âdetâ bir şakaya ya da yalana dönüşmesi neresinden bakılırsa bakılsın büyük bir travmadır. İlanlar, tabelalar, koşullar, şartnâmeler, uykusuz geçen geceler sözünde durmamış aksine yalan söylemişlerdir. Bunca okul okuyup diplomalar almak demek ki insanı “işsizsin, işe yaramazsın”ın dışında hiçbir yere yerleştirmemektedir. 

Aldığı diplomanın bir hayrını ve de mürüvvetini görememiş gençlerin dünyâya ve istikbâle bakışlarını kestirebilmek için psikolog olmak gerekmez. Bu gençlerin ruh dünyâsını teşrih masasına yatırdığınızda şunu göreceksiniz: “Okuldan okula koşarak çalıştım bir yere gelemedim. Çalışmamanın benimle ilişkisi daha dürüst ve daha tutarlıydı. Gücümü, kuvvetimi, kābiliyet ve mârifetimi birilerinin daha çok kazanması için karın tokluğuna satamam.” 

Küçük paralara çalışmayan, kendini konumlandırdığı seviyenin dışında hiçbir işi kabûl etmeyen, odasından çıkmayan, evinden ayrılmayan, sosyal ortamlara ilgisiz, hiç kimseye yâr olmak istemeyen ev gençleri var şimdi. İşsizliği kendisine unutturacak sanal meşgûliyetler içerisinde olup bitene tepkisiz ve umarsız görünüyorlar. Kimsenin kendilerini üretim ve istihdâma katkı sağlayıcı bir değer olarak görmemesi karşısında protest bir tavır içerisindeler. 

Genç işsizliği deyip geçmemek lazım. Çalışmanın, bir mesleği sürdürmenin temel faydası sanıldığı gibi para kazanmak, eli ekmek tutmak değildir. Çok daha önemlisi işe yarama duygusu, toplumun organik parçası olma bilinci ve kişilik kazanımı üzerindeki katkısıdır. Gençlerin işsizlik sebebiyle sâbit bir mekâna kapaklanması, paranın icbâr ettiği tüketime yönelik ekonomik hayâta karşı bir direniştir. Ev anne karnı kadar güvenlidir ve gencin aldığı pozisyon cenin vaziyetidir. 

Hiç resmî eğitim almamış insanların bile ulaştığı bir seviye vardır. Hayat ve tabiat içerisinde insan, elinin yatkın olduğu şeye yönelir. Bu kimi zaman usta-çırak ilişkisidir kimi zaman da babadan oğula intikāl eden bir edinim. Beden gücüne dayanan mesleklerin birer birer hayâtımızdan çekilmesiyle birlikte dijital ve uzaktan çalışmaya dayalı meslekler iş hayâtımızda yerini almaya başladı. Gençler düşünme ve dokunmaya dayalı dijital meslekler sâyesinde oturdukları yerden para kazanmak gibi bir şeyin mümkün olabileceğine inanmıştır artık. 

Dün “oturmak” bir tembellik ifâdesi iken bugün oturarak büyük proje ve programlar hazırlayıp büyük paralar kazanan insanların çalışkanlığından bahsedebiliyoruz. Kapitalizme köle olmaktansa kendi kendisinin hizmetçisi olmayı tercîh eden gençler bugün ev genci olarak isimlendiriliyor. Sosyoloji literatüründeki yerini de “NEİY Gençliği” olarak çoktan aldı. Bu nevzuhur kavram: “Ne Eğitim Ne İstihdam Ne Yetiştirmede” demek. 

Ev dışında hiçbir yerde olmayan ev gençlerinin sayısı her geçen gün artıyor. NEİY Gençliğinin daha çok büyükşehirlerde yoğunlaştığı söylense de Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde aynı derecede yoğunluk arz ettiği görülüyor. Ülkemizin genç işsiz noktasında Avrupa ülkelerinin kāhir ekseriyetini geride bıraktığını hesâba kattığımızda ev dışında hiçbir yerde olmayan gençlerin sayısının ne denli ciddî boyutta olduğu anlaşılacaktır. 

Hazırlanan rapor ve yapılan araştırmalar gençlerin sâdece iş ve mesleğe değil okul ve tahsil hayâtına da mesâfeli yaklaştığını gösteriyor. İTOSAM (İstanbul Ticaret Odası Stratejik Araştırma Merkezi)’ın hazırladığı rapora göre İstanbul’daki 15-24 yaş arası gençlerin yaklaşık yüzde 18,6’sı NEİY kategorisinde imiş. Bu oran, neredeyse her beş gençten birinin eğitim ve istihdamdan kopmuş olduğunu gösteriyor. NEİY Gençliğinin hızla artma sebebi sâdece, tüm dünyâda olduğu gibi ülkemizde de olan hızlı gelişim ve değişim değil elbette. Bunda ebeveynin çocuk yetiştirmedeki yanlış tutumu ve aşırı korumacı yaklaşımının da rolü vardır. 

Benim çocukluk yıllarımda āiledeki bāzı çocuklar “kafası çalışıyor” diye ilkokuldan sonra okutulurdu. Ortaokul ve liseyi bitiren gençler hiçbir şey olamasalar da muhasebeci, defter tutan, büro yöneticisi, telefona bakan ve sekreter olurlardı. Daktiloyu on parmak bilmek bile ekmeğini çıkarmaya kâfî idi. Sınırlı sayıda da olsa fakülteyi kazanan ve bitirenleri hem iyi bir gelecek bekler hem de onlar dışa dönük bir saygınlık kazanırlardı.

Bedeni ve kasları çalışan çocuklar ise hiç vakit kaybetmeksizin tâmirhanelere, atölyelere ve fabrikalara meslek öğrenmeye gönderilirlerdi. Kısa sürede ekonomik bağımsızlığa kavuşan gençlerin evlenmekle aralarında sâdece askerlik görevini yapmak kalırdı ki onu da yerine getirdikten sonra bir-iki sene baba evinde birlikte yaşama stajı yapıp kendi evlerini kurarlardı. Kafası çalışan okumuşlar ise hayâtın bir sürü istasyonunu dolaştıktan sonra emsâllerine göre daha ileri bir yaşta çoluk çocuğa karışırlardı. Okumanın çalışmaktan, çalışmanın da okumaktan kopuk bir şekilde hayâtımızda seyretmesi “okul mu atölye mi, bilmek mi yapabilmek mi?” sorularını her seferinde yeni bir maske takmış bir problem olarak gündemimize sokuyor. 

TÜİK verileri Türkiye’de yaklaşık 5 milyon ev genci olduğunu söylüyor. Acaba Batı’da sık rastlanan Homeless (evsiz) yığınların yerini sokaksız yaşayan ev gençleri mi alıyor?

Eylül 2025, sayfa no: 32-33-34

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak