Ara

Nazar Var Mı? İslâm’da Nazarın Yeri Nedir?

Nazar Var Mı? İslâm’da Nazarın Yeri Nedir?
Soru: Nazar değme olayının halk arasında çok yaygın olduğu mâlûmunuzdur. Herhangi bir durumla ilgili bir olumsuzluk meydana geldiğinde hemen “buna nazar değdi” gibi sözler edilebiliyor. Ayrıca nazar değmesi durumunda birtakım hocalara gidip okunuyorlar. Nazar değmesi diye bir şey İslâm’da var mıdır? Îzâh eder misiniz? Cevap: Allah Teâlâ mevcûdâtı belli kanunlar ve esaslar üzerine yaratmıştır. Kâinatta meydana gelen şeyler varlıkların birbirleriyle olan irtibâtı ve alâkası muvazenesinde tahakkuk etmektedir. Hâdiselerin vukû bulmasında her ne kadar bu irtibatların bir yönden tesiri bulunmaktaysa da işin aslına bakıldığında her şeyi meydana getirenin Allah Teâlâ olduğu görülecektir. Her ne kadar yaratıp meydana getirmesinde böyle bir intizâma muhtaç olduğu asla söylenemezse de kâinatta deverân eden mâhut düzenin “âdetullah” gereği olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.1 Nazar değmesi şeklinde tâbir edilen olayın naklî boyutuna gelince: Ulemâ nazarın varlığını herşeyden önce Kur’ân-ı Kerîm’le göstermektedir. Meselâ, Yûsuf sûresinde anlatılan Ya’kûb’un (as) Mısır’a giden oğullarından topyekûn bir kapıdan değil farklı farklı kapılardan girmelerini istemesi2 İbn Abbas, Katade, Dahhak gibi müfessirler tarafından “onlara değecek nazardan korkması sebebiyle bunu söylemiştir” şeklinde tefsir edilmiştir.3 İbn Abbas’a (ra) göre Ya’kûb (as)’ın bu sözü söylemesinin sebebi on bir kardeşin sâdece bir adamın çocuğu olması sebebiyle onlara değecek olan herhangi bir nazardan korunmaları gâyesiyledir.4 Ayrıca güzel ve kuvvetli olmaları da ayrı bir nazar sebebi olarak sayılmaktadır. Bu da nazarın tâ o dönemde mevcut olan bir gerçek olduğunu bütün boyutlarıyla resmetmektedir. Her ne kadar bu konuda Mu’tezile’den5 Ebu Ali el-Cübbâî gibileri dendene yapmakta iseler de nazarın sâbit ve hak bir iş olduğu ümmetin bütün âlimlerince müsellem kabûl edilmiştir.6 Aynı şekilde Kehf sûresinin 39. Âyet-i kerîmesi sadedinde nakledilen rivâyetler de İslâm’da nazarın mevcûdiyetini göstermektedir.7 Bu âyet-i kerîmede iki kardeşin kıssası hikâye edilirken birinin diğerine “Sen bağına girdiğin zaman (işte bütün bu güzellikler) Allâh’ın dilediğidir. Kuvvet ancak Allah iledir” deseydin ya”8 şeklinde söylediği söz nakledilmektedir. Kalem sûresinde yer alan “Muhakkak ki o kâfir olmuş kimseler zikri (Kur’ân’ı) duydukları zaman elbette gözleriyle seni kaydırmalarına pek yakın olmuşlardı”9 şeklindeki âyet-i kerîme de İslâm’da nazarın varlığına delil sayılmaktadır.10 Bu âyet-i kerîmenin tefsirini yapan birtakım müfessirler, müşriklerin Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm)’ı göz değdirerek helâk etmeye yönelik birtakım formüllere ve mücerreb hâdiselere başvurduğunu aktarmaktadırlar.11 Bunun içindir ki bir kısım âlimler bu âyet-i kerîmenin kıraat edilmesinin nazarın zararını defedeceğini belirterek bu âyetin göz değmesi olayının hak olduğunu ortaya koymakta asıl olduğunu söylemişlerdir.12 Herhangi bir şeye duyulan hayranlık sebebiyle nazarın tahakkuk edeceğine dâir, hadis mâhiyetinde rivâyetler de mevcuttur. Bu rivâyetler cümlesinden olarak “Göz değmesi haktır,”13 “Deveyi kazana insanı mezara sokar”14 şeklindeki rivâyetlerin tamâmı nazarın varlığına delâlet etmektedir. Nazarla ilgili İmam Malik’in Muvatta’ında yer alan bir rivâyet de şöyledir: Muhammed b. Ebî Umame b. Sehl b. Huneyf babasının şöyle dediğini işitmiştir: Babam Sehl, (Cuhfe yakınlarında bir mevki olan) Harrar’da gusül aldı. Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Amir b. Rebia da (babama) bakıyordu. Babam Sehl, beyaz ve cildi güzel olan birisiydi. Bunun üzerine Amir b. Rebîa’nın “Bu gün gibi bir gün ve böyle pürüzsüz bir cilt görmedim” demesiyle Sehl olduğu yere baygın düştü. Ve bitkinliği gittikçe arttı. Resûlullâh’a (sav) “Sehl baygın düştü. Ve sana gelemiyor” denilerek haber verilince Allah Resûlü onun bulunduğu yere geldi. Sehl ona olan bitenleri anlatınca Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdular: “Hangi şey üzerine sizden biriniz kardeşini öldürüyor? ‘Allah mübârek kılsın’ deseydin ya!”15 hadis mâhiyetindeki bu rivâyet nazarla ilgili vârid olmuş kavlî rivâyetleri de tasdik eder mâhiyettedir. Zîrâ bu rivâyette de nazarın öldürmeye dahi varan tesiri görülmektedir.16 Hattâ bununla ilgili ulemâ şöyle söylemektedir: Göz değdirme hasleti olan kişiyi halîfenin tesbit etmesi durumunda rızkını temin edip onu evinden dışarıya çıkartmamalı ve insanlarla oturup kalkmasından menetmelidir. Zîrâ bu kişinin zararı, Hz. Peygamber’in (sav) mescidlere yaklaşmalarını yasakladığı sarımsak veya soğan yiyen kimselerin zararlarından daha şiddetlidir. Aynı şekilde Hz. Ömer’in (ra) menettiği cüzzamlının zararından da daha beterdir. Öyleyse bu kişinin topluma karışması engellenmelidir.17 Nazar değmesinin keyfiyetiyle ilgili konuşmak gerekirse şunlar söylenebilir: İnsanlar tabiatları itibâriyle farklıdırlar. Nazar kimi zaman insanın gözünden çıkıp havada olan ve nazar edilen kişinin bedenine ulaşan bir zehir sebebiyle değebilir. Kimileri şöyle demiştir: Hoşuma giden bir şeyi gördüğümde gözümden çıkan bir sıcaklık hissetmekteyim. Bu durum tıpkı hayızlı bir kadının elini süte koymasıyla sütün bozulması gibidir. Şâyet bu kadın temizlendikten sonra elini süte koysa süt bozulmayacaktır.18 Nazardan dolayı okunma mevzuuna gelince bunun da sünnetle desteklenmesi mümkündür. Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm) akrep sokmasından dolayı rukye yapılmasına izin vermiştir.19 Aişe (r. anha)’dan nakledilen bir rivâyette o “Hz. Peygamber bana gözden dolayı rukye yapmamı tavsiye ederdi” demektedir.20 Bir diğer rivâyette Allah Resûlü (sav) bir câriyenin yüzünde siyahlık görünce “Bunda nazar vardır. Ona rukye yapınız” buyurmuştur.21 Bunlar ve benzerleri olan birçok rivâyetler bizlere nazarın hak ve sâbit olduğunu göstermekle birlikte göz değmesinin okunma ile birlikte defedilebileceğini de göstermektedir. Bu hususta selefî kesimin inkâr ederek şirk addettiği rukye kayıtsız bir şekilde mutlak olarak ele alınmamalıdır. Efendimiz’in (sav) nehyedip yasaklamış olduğu rukye çeşidi, şirk ehlinin şeytanlardan veya cinlerden yardım isteyerek yapmış oldukları rukyedir.22 Ömer Faruk Korkmaz (Mart 2016) Dipnotlar 1 Ebubekir İbnu’l-Arabî, el-Mesâlik fî Şerh-i Muvatta-i Mâlik, VII/ 434-435, Daru’l-Ğarbi’l-İslâmî, Beyrut, 2007, B.I 2 Kuran, Yusuf, 67 3 İbnCerir et-Taberi, Camiu’l-Beyan, XIII/ 236-237 vd. DaruHicr, Kahire, 2001, B.I, Ebu Mansur el-Maturidi, Te’vîlâtu’l-Kur’ân, VII/332, Daru’l-Mizan, İstanbul, 2006,İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim, III/535,Daru’l-Kitabi’l-Arabî, Beyrut-Lübnan, 2011, Muhammed Senaullah el-Mazhari,Tefsiru’l-Mazharî, V/47, Daruİhyai’t-Türasi’l-Arabî, Beyrut-Lübnan, 2004, B.I 4 Abdurrahman es-Seâlebî, el-Cevâhiru’l-Hisân fî Tefsîri’l-Kur’ân, III/338 Daruİhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 1997, B.I 5 İbn Adil ed-Dımeşkî, el-Lübab fî Ulûmi’l-Kitâb, XI/151 Daru’l-Kütübi’l-İkmiyye, Beyrut-Lübnan, 1998, B.I 6 Fahruddin er-Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, XVIII/176 vd. Daru’l-Fikr, Beyrut, 1981, B.I 7 Celalettin es-Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, IX/542 vd. MerkezuHicr, Kahire, 2003, B.I 8 Kur’ân, Kehf 39 9 Kur’ân, Kalem 51 10 Muhammed Senaullah el-Mazharî, Tefsiru’l-Mazharî, IX/383-385, Daruİhyai’t-Türasi’l-Arabî, Beyrut-Lübnan, 2004, B.I 11 Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-Cami’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XVIII/178, Mektebetu’s-Safâ, Kahire, 2005, B.I 12 ŞihabuddinMahmud el-Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, XVI/64, Daru’l-Fikr, Beyrut-Lübnan 13 Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/ 281, No: 2477, Buhari, Tıb, No: 5408, Müslim, Selâm, No: 2187, Ebu Davud, Sünen Tıb, No: 3881, Tirmizi, Sünen, Tıb, No: 2061, İbnMace, Sünen, Tıb, 3506, Hakim, el-Müstedrek, No: 5742, Taberâni, el-Evsat, No: 6536, el-Kebir, No: 3561, Müsnedu’ş-Şâmiyyîn, No: 459, el-Bezzâr, Müsned, No: 4877, İbnHibbân, Sahih, No: 5504, el-Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 7570 vd. 14 İbn Şihab, Müsned, No: 1057, Ebu Nuaym, Hilye, VII/90, Hadisin tahrici için bkz. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II/71 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2001,Şemsuddin Muhammed es-Sehavî, el-Makâsıdu’l-Hasene, s.341, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2006, B.II 15 Malik b. Enes, Muvatta, Kitabu’l-Ayn, No: 1745 16 İbn Abdilber, el-İstizkâr, VIII/400 Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2010, B.III 17 Muhammed b. Abdülbakî ez-Zürkânî, Şerhu’z-Zürkânî alâ Muvattai’l-İmam Malik, IV/430, Daru’l-Hadis, Kahire, 2011 18 Muhammed Zekeriyya el-Kandehlevî, Evcezu’l-Mesâlik, XVI/484 Daru’l-Kalem, 2010, B.II 19 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 40/18 No: 24018, Müslim, Kitabu’s-Selâm, No: 5673, Bezzâr, Müsned, No: 6775, 20 Müslim, Kitabu’s-Selâm, No: 5678, 21 Müslim, Kitabu’s-Selâm, No: 5681 22 Muhammed Taki el-Usmânî, TekmiletuFethi’l-Mülhim, VI/188 Daru’l-Kalem, Dımeşk, 2006, B.I

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak