Ara

Mütemâdiyen Devletinden Alan ve İsteyen Değil, Veren Bir Gençlik Rûhu İnşâsına İhtiyâcımız Var...

Mütemâdiyen Devletinden Alan ve İsteyen Değil, Veren Bir Gençlik Rûhu İnşâsına İhtiyâcımız Var...

"El-âlem çalışırken, fethetmeye Merihi;

Sen cebinde kaybettin, güneş dolu târihi!"

Bir ortak gelecek inşâsı zarûretimiz var! Bu bir vâkıa.. Ancak nasıl? İnsanların sahaflar, kütüphaneler, yazmalar, arşivler, eski kitaplar ve kitap kokuları ile olan ünsiyeti modern zamanların teknoloji nezlesine tutulunca; fikir, günlük ve anlık hapşırıklar gibi ekranlarda bir anlık belirip, medya çöplüğüne atılıyor.

Televizyon kanalları, sosyal medya ve feysbuk duvarlarımızda nice büyük fikrî ve tasavvufî eserleri çerez gibi yiyoruz fakat onlardaki derinliği anlamaktan yoksunuz. Akşama kadar hikmet ve sanata, edebiyata dâir onlarca şey paylaşıyor fakat ertesi gün onlardan bıkıp başka şeyler peşine düşüyoruz. Anlamadığımız şeyler bizde zamanla sıradanlaşıyor ve biz bu ezberlerden de sıkılıyoruz...

Oysa eskiden, beğendiğimiz metinleri hâfızamıza alır, sokakta yürürken, dolmuş beklerken hep okuduğumuz yeni kitaplar hakkında düşünürdük. Çünkü sâdece okumak yetmezdi bize; kelimelerin, cümlelerin ardındaki derinliğe inmek, keşfetmek isterdik...

Oysa şimdi dün ne yediğini unutan avâreler gibi, ertesi gün ne okuduğumuzu hatırlamıyoruz bile.. Millet birbirine îmâ ve kinâye derdinde. Anlamak ve anlaşılmaktan ziyâde günlük ve anlık nazarları celb etme gayretinde.

Sosyal medyanın, anlama ve derinleşmeden uzaklaşılıp yüzeyde kalındığı için, bizi tefekküre değil tekfir ve sataşmalara, anlık reflekslerle sebebi ve sonucu belli olmayan kavga ve kargaşaya götürdüğü ise artık bir vâkıa!

Artık fikrimizi ifâde etmemiz imkânsız! Siyâset, ekonomi, dünyâ ve ülke gündemi üzerine ağzınıza aldığınız parti, dernek üzerinden ânında kavga ve gürültüye gidiyor, bir anda göz gözü görmez hâle geliyoruz.

Herkes tenkid etme hakkını ve tahlil yeteneğini ne hikmetse şuur altına kodlanmış "kırmızı objelere" saldırı, alay ve hakâret için kullanıyor. Bir konuyu "analiz" etmenin "anlamaktan", idrakten geçtiğini unutmuş haldeyiz.

Hülâsa, yüzeyde çok fazla kalmak insanı sığlaştırıyor. Ekranlar hiçbir fikri olmayan fikir adamlarının her gün, her an uydurduğu bir takım abuk sabukluklar ile dolu... Fikir adamlığı artık fikir üretmek değil, zırva üretme memurluğu. Din adamları da böyle, sanat ve devlet adamları da!

Aklı başında münevverler artık düşünceyi şurada burada harcanan bozuk para cinsinden kurtarıp, tekrar okunan ve anlanan eserler hüviyetine sokmalı.

Elbet, kemmiyet bunun kıymetini bilemese de, medeniyyet yeniden keyfiyetin hâfıza ve gönlünden yeni bir akıl olarak inşâ edilecektir. Gençler yeniden inşâ-anlama ve medeniyet tasavvuru yolunda öncü kuvvet vazîfesi görecektir.

Şu hâlde mütemâdiyen devletinden alan ve isteyen bir yapıya değil, ben devletime, milletime, insanlığa ne verebilirim, nasıl hizmet edebilirim şuuruna sâhip yeni bir gençlik inşâsına ihtiyâcımız var!

İvedilikle!

Kadirşinaslıkla efendim.

Nisan 2018, sayfa no: 50-51

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak