Ara

Müslümanlar İçin Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Önemi

Müslümanlar İçin Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Önemi

Mescitler, yeryüzüne âit olmayan mâneviyâtın, sekînetin, huzûrun indirildiği ve tüm arza pompalandığı, “Allâh'ın evi” diye isimlendirilen özel tecellî mekânlarıdır. Bundan dolayı yeryüzünün ilk binâsı mescit olmuştur. “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir.”1 Ka’beden yâni Mescid-i Haram'dan sonra yeryüzüne feyz, bereket ve huzur pompalama merkezi, Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçen yirmi beş peygamberden Hz. İbrâhîm (as) ile Hz. Îsâ (as) arasında gönderilen peygamberlerin çoğunun görev yaptığı, çevresi mübârek kılınan Mescid-i Aksâ olmuştur. Bu durum sevgili Peygamberimizin Mescidiyle yâni “Mescid-i Nebevî” ile kemâle ermiştir. Dolayısıyla mescitler vücûdun en kılcal damarlarına kan pompalayarak hayâtiyet kazandıran kalb gibi, yeryüzünün en ücrâ noktasındaki insanlara insanlıklarını koruyacak değerleri taşıyarak onları mânen canlı tutmaktadır.

İşte bundan dolayı Allah (cc) yeryüzünün her tarafına mescitler yapma ve onlara sâhip çıkma görevini mü'minlere, peygamberlerin izinden gidenlere vermiştir. “Allâh'a ortak koşanlar, kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şâhitlik ederken, Allâh'ın mescitlerini îmâr etmeye lâyık değildirler. Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır. Allâh'ın mescitlerini ancak Allâh'a ve âhiret gününe îmân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler îmâr eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.”2 

Şüphesiz bütün mescitler mü'minler için önemlidir. Ka’be'nin birer şûbesidir. Mescid-i Aksâ da bunlardan bir tânesidir ve mü'minler açısından şu hususlardan dolayı daha çok önem arz etmektedir.

İslâm'ın Şeâirinden (Sembollerinden) Birisidir

Sözlükte “bilmek, hissetmek” anlamındaki şi‘r (şa‘r) kökünden türeyen şiâr (şaîre, çoğulu şeâir) “ayırıcı özellik, nişân, alâmet” mânâsına gelir. Şiâre ve meş‘ar kelimeleri de aynı anlamdadır. Bu çerçevede bayrak ve sancak gibi temsil özelliği taşıyan şeylere veya askerlikte kullanılan parolalara da şiâr adı verilmiştir. Dînî terminolojide Allah tarafından vaz'edilen, O’na kulluk etmeye vesîle olan, saygı gösterilmesi ve korunması gereken belli ibâdet, işâret ve semboller şiâr kabûl edilmiştir.3

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, şeâirin bazan ibâdetin kendisiyle, bazan da ibâdet edilen yerle ilişkili olabileceğini belirtir. Bu bağlamda haccın rükünleri yanında ezanı, cemaatle namazı, cuma ve bayram namazlarını, hattâ câmileri ve minâreleri de dînin şiârları arasında sayar.4 Dolayısıyla bütün câmiler ve minâreler ve özellikle yeryüzünün Kâbe’den sonra en mübârek Mescidi olarak kabûl edilen Mescid-i Aksâ İslâm’ın en büyük sembollerindendir. Minâresiyle, kubbesiyle, ezanıyla ve bütün müştemilâtıyla bulunduğu mekâna vurulmuş İslâm’ın en büyük mührüdür. Müslümanların târih boyunca, yaşadıkları bütün coğrafyalarda câmilere en güzel değeri verip, en güzel yerlere câmileri ve minâreleri en güzel mîmâriyle bir nişâne olarak yapmaları bu sebeptendir. 

İşte Mescid-i Aksâ bu şeâirin ilk üçüne giren bir semboldür. Hz. Süleyman (as)’ın yaptırdığı bu Mescid Hz. Ömer’den itibâren tevârüs eden Müslümanlar için en önemli sembollerden birisidir. Çünkü sevgili Peygamberimiz (sav)'in: “Sâdece üç mescit için ibâdet ve ziyâret maksadıyla gidilmesi gerekir: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim bu Mescidim (Mescid-i Nebevî).5 hadîsinin yanında; “bu mescitlerde kılınan namazın, kişinin evinde tek başına edâ edeceği namazdan elli bin kat daha çok fazîletli olduğu”6 yolundaki hadisleri bunu pekiştirmektedir. 

Yeryüzünün İkinci Mâbedi

Sevgili Peygamberimizin bir hadîsinde Mescid-i Aksâ, Mescid-i Haram’dan sonra içinde insanların Allâh'a ibâdet etmeleri amacıyla yapılan en eski ikinci mâbeddir.7 Bugün Kâbe’ye çevresiyle birlikte Mescid-i Harâm denildiği gibi Mescid-i Aksâ’ya da çevresiyle birlikte Harem-i şerif denilmekte ve bununla, eski Kudüs’teki kuzeyi 321, güneyi 283, doğusu 474 ve batısı 490 m. uzunlukta olan ve yer yer 30-40 m. yüksekliğe ulaşan surlarla çevrili bulunan, içinde Kubbetü’s-Sahra’nın da yer aldığı kutsal mekân kastedilmektedir.8 

Müslümanların İlk Kıblesi

Hz. Peygamber’in, Mi’râc yolculuğuna çıkmadan önce Müslümanların kıblesi olan Mescid-i Aksâ’ya getirildiği İsrâ sûresinin ilk âyetinde açıkça belirtilmektedir. Hicretin ardından buranın kıble oluşu on altı-on yedi ay kadar sürmüştür. Bu durum İslâm’da Mescid-i Aksâ’ya verilen değeri göstermektedir. 

Kur'ân’da bahsi geçen, Hz. Zekeriyyâ’nın ve Meryem’in ibâdete çekildikleri odalar da (Âl-i İmrân 3/37, 39; Meryem 19/11) bu binâda olmalıdır. Ahd-i Cedîd’de verilen bilgilerden Hz. Îsâ’nın yaşadığı dönemde Yahudilerin mâ’bede gereken saygıyı göstermedikleri anlaşılmaktadır.9 

Mîrâc'ın İlk Durağı

“Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.”10Yaygın kabûle göre Mi‘râc, peygamberliğin 12 veya 13. yılında vukû bulmuştur. Konuyla ilgili çok sayıda hadis bulunmakta olup özellikle Buhârî’nin el-Câmiu’s-sahîh’inde (“Salât”, 1; “Bed’ü’l-halk”, 6; “Tevhîd”, 37) yer alan hadislere göre bir gece Hz. Peygamber Kâbe’nin avlusunda (diğer bazı rivâyetlerde amcasının kızı Ümmühânî’nin evinde) “uyku ile uyanıklık arasında bir durumdayken” Cebrâil yanına geldi, göğsünü açarak kalbini zemzemle yıkadı, sonra Burak denilen bir binek üzerinde O’nu Kudüs’e götürdü. Resûlullâh’ı burada önceki bazı peygamberler karşıladılar ve O’nu kendilerine imam yaparak arkasında topluca namaz kıldılar.11 Buradan da mânevî bir asansörle yedi kat semâya urûc etti. Böylece Mescid-i Aksâ sevgili Peygamberimizin Mi’râc’ta ilk durağı oldu. 

Mübârek Mekân

İsrâ Sûresi birinci âyette Mescid-i Aksâ’nın çevresinin mübârek kılındığı bildirilmektedir. Çünkü burada Hz. Muhammed’den Hz. Îsâ’ya kadar pek çok peygamber gelmiş geçmiş; çoğu burada vefât etmiş ve buraya defnedilmiştir. Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyyâ, Hz. Yahyâ, Hz. Lût, Hz. Îsâ (aleyhimu’s-selâm)'ın dışında Yuşa b. Nun, Samuel, Danyal, Hananya, Azarya, Ermıya gibi birçok peygamber de Filistin bölgesine gönderilmiştir. Ayrıca Hz. Lût, Hz. Ya’kûb, Hz. Yûsuf, Hz. Mûsâ, Hz. Hârûn, Hz. Samuel, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. Yûnus, Hz. Yahyâ’nın (aleyhimu’s-selâm) kabirlerinin yanında el-Halil kentinde Halil’ur-Rahman Mescidi de Müslümanlar için önemli mekânlardandır. Hz. İbrâhîm (as) ve eşi Sare, Hz. İshak (as) ve eşi Rebeka ve Hz. Ya'kub ve eşi Lea da bu bölgeye defnedilmiştir.12

Nihayet Peygamber Efendimiz (sav)’in mûcizevî bir şekilde buraya getirilmesi ve daha sonra bir süre buranın müslümanlar tarafından kıble kabûl edilmesi de Mescid-i Aksâ’nın çevresinin mübârek bir mekân oluşunun başka bir ifâdesidir.13

Hz. Ömer (ra), Selahaddîn-i Eyyûbî (rha) ve Kanuni Sultan Süleyman'ın Emâneti

Hz. Ömer, Kudüs’ün anahtarını teslîm aldığında kendisi de bizzat çalışarak Mescid-i Aksâ’nın (Süleyman Mâbedi) Hristiyanlık döneminde molozlar altında kalmış olan yerini temizletip Sahra’nın güneyindeki düzlükte cemaate namaz kıldırmış (Taberî, Târîḫ, II, 450), daha sonra da buraya bir mescid yaptırmıştır. İlk dönem İslâm kaynaklarında bu mescid hakkında fazla bilgi bulunmamakta, ancak 50 (670) yılı civârında burayı ziyâret eden bir Hristiyan hacının anlattıklarından, Müslümanların haremin doğu duvarına yakın bölümünde yer alan harâbenin üzerini kalaslarla kapatarak 3000 kişinin namaz kılabileceği büyüklükte basit bir mescid yaptıkları öğrenilmektedir.

Haçlı istilâsından sonraki Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin îmârında bu onarım esas alınmıştır. Günümüzdeki binânın büyük bir bölümü de Zâhir döneminden kalmadır. Memlük ve Osmanlı dönemlerinde birçok defa tâmir edilen Mescid-i Aksâ’nın Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yapılan onarımıyla ilgili kitâbesi XIX. yüzyılın sonlarında kaybolmuştur. Yapının 1114’te (1702-1703) Mahmud Efendi tarafından tâmir edildiğini belgeleyen kitâbe ise câminin batısında yer alan İslâm Müzesi’nde (Câmiu’l-meğaribe) saklanmaktadır. II. Mahmud’un 1233 (1817-18) târihli onarımına âit dört kitâbeden ikisi günümüzde mevcuttur. II. Abdülhamid tarafından halıları ve kandilleri yenilenen yapıda İngiliz mandası döneminde 1922’den başlayarak gerçekleştirilen geniş kapsamlı onarım çalışmasını Mimar Kemâleddin Bey yönetmiştir.14

Peygamberimizin Vasiyeti

Peygamber Efendimiz (sav) bu mübârek mabetle ilgili şöyle buyurmuştur: “Gidin ve Mescid-i Aksâ’da namaz kılın. Şâyet gidemez ve orada namaz kılamazsanız, oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin”15

Mescid-i Aksâ'nın kandilleri ve yağı sanki Siyonizm’in zulmü altında inim inleyen Filistinli müslüman kardeşlerimizin her türlü ihtiyâcı olarak düşünülebilir. Bütün dünya müstekbirlerinin “küfür tek millettir” hadîs-i şerîfi tecellîsinin gereği hareket ettikleri bir dönemde müslümanlar Sevgili Peygamberimizin bu vasiyetini yerine getirmeli, Mescid-i Aksâ’nın kandillerini söndürmemelidir. 

Dipnotlar

1 Âl-i İmran, 3/96.

2 Tevbe 9/ 17-18.

3 M. Said Özevarlı, “Şeair”, TDV İslâm Ansiklopedisi, 2010 (İstanbul) 39/ 123-124.

4 Hak Dini Kur'ân Dili, I, 554.

5 Buhârî, “Fażlü’ṣ-ṣalât fî Mescid-i Mekke ve’l-Medîne”, 1,6; Müslim, “Ḥac”, 511-513.

6 İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 198; Nesai, Mesacid, 4.

7 Buhârî, “Enbiyâʾ”, 10, 40; Müslim, “Mesâcid”, 1, 2.

8 Nebi Bozkurt, “Mescid-i Aksâ”. TDV İslâm Ansiklopedisi, 2004 (Ankara) 29/268-271.

9 Age.

10 İsrâ, 7/1.

11 Kur'ân Yolu Tefsiri, 3/ 462-463

12 TDV yayınları, “Târihte Kudus ve Mescid-i Aksâ”, Prof.dr. Mustafa Baş, “Kitabi Dinlerin Târihsel Sürecinde Filistin ve Kudüs”, (Ankara) 20-21

13 Kur'ân Yolu Tefsiri, 3/ 462-463

14 Bozkurt, age.

15 Ebû Dâvûd, Salât, 14.

Aralık 2023, sayfa no: 8-9-10-11

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak