Ara

Mü’minin Dostluk Halkası / Elif E. Bayraktar

Mü’minin Dostluk Halkası / Elif E. Bayraktar

Kur’ân’da bahsedilen velâyet (dost edinme) konusu sâdece arkadaşlık değil, koruma, destek olma, dertleri paylaşma, birlikte îman yolunda yürümek demektir. Mü’minler arasında bu bağ öncelikle sevgi bağıdır; Allah için sevmektir. Yardımlaşma bağıdır; dünyâ işlerinde ve ibâdetlerde birbirine destek olmaktır. Koruma bağıdır; birbirini kötülüklerden sakındırmak, düşman karşısında yalnız bırakmamaktır. 

Mü’minlerin, mü’minleri dost edinmesi konusu Kur’ân’da ve hadislerde sıkça vurgulanan temel ilkelerden biridir. 

Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridir (dost ve yardımcılarıdır). İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar; namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler ve Allâh’a ve Resûlü’ne itâat ederler... (Tevbe Sûresi, 71) 

Birçok Kur’ân âyetinde, mü’minler arasında dostluk, dayanışma, yardımlaşma ve birlikte iyiliği yayma sorumluluğu anlatılır. Mü’minlerin arasındaki bağ, kan bağı kadar güçlü kabûl edilir; hattâ bazan daha da önemlidir çünkü îman bağı ebedîdir.

Peygamberimiz (asm) birçok hadîsinde bu dostluğu târif eder:

“Mü’min, mü’mine bir binânın tuğlaları gibidir; birbirini tutar, destekler.” (Buhârî, Müslim)

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu düşmana teslîm etmez. Kim kardeşinin ihtiyâcını giderirse, Allah da onun ihtiyâcını giderir...” (Buhârî, Müslim) 

Bu dostluk, İslâm toplumunun birlik ve dayanışma içinde olması için önemlidir. Çünkü mü’minin asıl gücü tek başına değil, ümmet bilincinde ortaya çıkar. Ve gerçek dostluk, dünyevî çıkarlar için değil, Allah rızâsı için kurulmalıdır.

Mü’minlerin kâfirleri dost edinmemesi ise Kur’ân’da özellikle vurgulanan bir konudur. Burada kast edilen “dostluk”, günlük hayatta selâmlaşmak, iyi geçinmek, ticâret yapmak değil; gönül bağını, sevgi ve velâyeti (koruyup sâhiplenmeyi) kâfirlerle kurmaktır.

Düşmanlık gösteren kâfirleri, Allâh’a ve dîne karşı savaş açan, mü’minlere zulmeden kimseleri dost edinmenin yasak olduğu konusunda Kur’ân bizi şöyle uyarıyor:

Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah’tan hiçbir yardımı yoktur... (Âl-i İmrân Sûresi, 28) 

Ey îmân edenler, sizinle dindaş olmayanı dost ve sırdaş edinmeyin. Zîrâ onlar, size ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaparlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi arzu ederler. Kinleri ve öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. İçlerinde gizledikleri kin ve nefret ise daha da büyüktür. Eğer aklınızı kullanıyorsanız, işte size âyetleri açıkladık. (Âl-i İmrân Sûresi, 118) 

Kâfirleri koruyucu, sırdaş, rehber, en yakın bağ hâline getirmek, onların inancını ve hayat tarzını benimseyerek gönülden bağlanmak, onları İslâm toplumu üzerinde hâkim ve belirleyici görmek yasaktır. 

Bu yasağın sebebi öncelikle îman kimliğini korumaktır. Mü’minin kalbi önce Allâh’a ve mü’minlere bağlanmalı. Eğer îman kimliği ikinci plana itilirse, inanç zedelenir. 

Sonra güvenlik ve birlik içindir. İslâm toplumunun birlik içinde olması gerekir; kâfirlere gönül bağlamak, ümmeti parçalar.

Kültürel ve ahlâkî etkidir. Kâfirleri dost edinen, zamanla onların değerlerini benimseyebilir. Bu da mü’minin yavaş yavaş Allah yolundan uzaklaşmasına yol açar.

Allah için sevgi ilkesidir. Müslüman, sevgisini ve buğzunu (yakınlık ve uzaklık ölçüsünü) Allâh’a göre belirler. 

Mü’minler, kâfirlerle adâletli, dürüst, merhametli ilişkiler kurabilir. Yasak olan, onları içten birer sırdaş, îman kardeşi, koruyucu otorite hâline getirmektir. Yâni “iş yapmak, komşuluk etmek, iyilikte bulunmak” serbesttir; kalben onlara bağlanmak, dinlerini benimsemek yasaktır.

Özetle:

Mü’min, îman kardeşliği bağını en güçlü dostluk halkası yapmalı.

Kâfirlerle ise ilişkisi adâletli fakat mesâfeli ve ilkeli olmalı. 

Ey îmân edenler! Mü’minleri bırakıp, kâfirleri velî/dost edinmeyin. Allâh’a kendi aleyhinizde apaçık delil mi vermek istiyorsunuz? (Nisâ Sûresi, 144)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak