Ara

Muhammed Es’ad-ı Erbîlî’nin (ks) İnfak Rûhu ile Hayâtı Anlamlı Kılma Dāveti

Muhammed Es’ad-ı Erbîlî’nin (ks) İnfak Rûhu ile Hayâtı Anlamlı Kılma Dāveti

İnfak, Kur’ân-ı Kerîm’de îmân ile ilişkilendirilen başlıklarından biridir. Allah Teālâ, infâkı îmân etmenin bir gereği olarak emretmiş, îmanla infâkın bütünlük arz eden yapısına dikkat çekmiş ve inananları infâk etmeye teşvîk etmiştir.1 İnfâkı mü’minin güzel ahlâkına bir alâmet olarak tasvîr eden Allah Teālâ, bu kavramla mü’mine, bireysel ve toplumsal boyutu dikkate alarak hayâtını anlamlı kılması noktasında yol göstermiştir.2 İsmail Hakkı Bursevî (ks), kapsayıcı bir tārifle infâkı şu şekilde tanımlamıştır: “Allah yolunda harcama, malı yararlı olan şeyler için sarf etmektir. Allâh’ın, dîninin güçlenmesi için harcanmasını emrettiği her şey, dînin hâkim olması için gereken her türlü harcamadır. Kâfirlerle cihad, yakınlarla olan bağı kesmemek, fakir, yoksul ve miskinleri güçlendirmek için yapılan her türlü harcama, āile ve çocuklar için yapılan her türlü harcamayı kapsamaktadır. Kısacası kişiyi Allâh’a yaklaştıran her türlü harcama infak kapsamına girmektedir.”3

Hz. Peygamber (sav) ve sahâbe-i kirâm (r.anhüm), hayâtın tamâmını kuşatan bir infâk anlayışı ile “İnfak Mektebi”nin en güzel temsilcileri olmuş,4 mü’minlerin “İnfak Medeniyeti” oluşturmalarında onlara yol göstermişlerdir.5

 

Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) İnfak Hassâsiyeti ile Hayâtı Anlamlı Kılma Dāveti

Son dönemin önde gelen isimlerinden olan Es’ad-ı Erbilî (ks) de infâk konusuna dâir dikkat çeken hususlara işâret etmiştir. O, Göklerin ve yerin mîrasçısı Allah olduğu halde, Allah yolunda siz niçin sarf etmiyorsunuz?”6 âyet-i kerîmesini konunun merkezine alarak infâka dâir analizlerini dile getirmiştir. Erbilî (ks), âyet-i kerîmenin mü’minlerin kurtuluşuna vesîle olacak bir adım olarak infâkı zikrettiğini, mefhûm-i muhālif olarak, sadaka ve infak konusunda gerekli hassâsiyeti göstermeyenlerin karşı karşıya kalacakları tehlikeli duruma işâret buyurduğunu sözünün hemen başında ifâde etmiştir. Erbilî (ks), imkânı olup da infak konusunda gayretkeş olmayanların Allah yolunda infâk etmemelerinin üzüntü verici olduğunu söylemiş ve Hz. Peygamber (sav)’in: “Cimri azap görmeden Cennet’e giremez”, “Sadaka Ramazān-ı Şerîf’in dışında tutulan oruçtan üstündür. Oruç ise insanı Cehennem ateşinden korumak için kalkan yerindedir”7, “Zekât vermeyenlerin îman ve namâzını Cenâb-ı Hakk kabûl edilmeye lâyık görmez”8 ve bu minvâldeki diğer uyarılarını hatırlatarak infâkın hayatla nasıl bir gayret hissiyâtı ile buluşturulması gerektiğine dikkat çekmiştir.9

Es‘ad Efendi (ks), Hadîd Sûresi’nin onuncu âyetinde, “Allah yolunda siz niçin sarf etmiyorsunuz?” şeklindeki hitābın ehl-i îmâna olduğunu ve infâka dâir onca âyet-i kerîmeye rağmen mü’minlerin bu güzel ahlâk ilkesini hakkıyla yerine getirememe sebepleri üzerinde düşünmeye sevk edildiklerini dile getirmiştir. Es’ad-ı Erbilî (ks), infâk hassâsiyetinin “Geçici olan dünyâya aldanmak” sebebiyle yitirilebileceğini söylemiş ve bu başlığı biraz daha detaylandırmıştır. Buna göre kişi, dünyâda ebedî kalacağı hissine kapılıp, ebedî olarak kalacağı âhiret yurdunu kazanma adımlarını öncelemediği için mal ve eşyâ sevgisine kapılıp dünyâda bırakacağı bu servetini infâk ile âhiret yatırımına dönüştürememektedir.10 Bu dünyânın geçici olduğunu söyleyen Hazret (ks), kişinin mutlakā servetinden ayrılacağını, Hakk’ın o serveti dilediği kimseye ihsân edeceğini, kişinin elinde fırsat varken bu servetten infâk etmek sûretiyle istifâde etmesi gerektiğini belirten Erbilî (ks), infâk konusunda zihinleri ve gönülleri duyarlı olmaya şu örneklerle dāvet etmiştir:

  • Kirâlık evlerinde oturan kirâcıların bir evden diğer eve naklederken bütün eşyâsını kendisiyle götürüp sevimli mallarından bir şey terk etmeyeceği bilindiği halde her şeye muhtaç olan kabir evine gidenlerin sevimli eşyâlarından kısmen olsun bir şeyi berâberlerinde götürmemeleri gerçekten hayret ve üzüntü verici bir durumdur.
  • Cenâb-ı Hakk’ın kendi kullarına emâneten ihsan buyurmuş olduğu maldan ayrılacağı şüphe olmayan bir gerçektir. Şu kadar var ki fakīre yedirme, zayıfları giydirme, mescidleri inşâ etme, mâbedleri ihyâ etme ve özellikle İslâm’ın izzet ve kuvveti olan ehl-i îmân için gerekli olan savaş malzemelerine ve nakliye araçlarına sarf edip yardımcı olmak sûretiyle malı elden avuçtan çıkarmanın hemen veya ileride övüleceği ve sevâbı çekeceği Kur’ân âyetleri ve Peygamberî hadislerle sâbitken ve bunlara tam bir teslîmiyetle teslîm olmak gerekirken onlara tam ītimâd edememek sebebiyle cimrilik hastalığını cömertlik şerefine tercîh edenlerin yâni fazla mallarını kısmen olsun sayılan sınıfların birine sarf etmeyerek sonuçta ölümle bu mallardan ayrılanların karşılaşacakları azap ve azaptan korkup çekinmemeleri gerçekten üzüntü ve hayret verici bir haldir.11

Sonuç olarak ifâde etmemiz gerekirse Es’ad-ı Erbilî (ks), infâk hassâsiyetini vurgulayan Hadîd Sûresi’nin onuncu âyet-i kerîmesini zikrederek, hayâta bakışımızı âyet-i kerîmelerin şekillendirmesi noktasındaki tavrını gözler önüne sermiştir. Aynı zamanda onun, Hz. Peygamber’in (sav) infakla ilgili hadîs-i şeriflerini nakletmesinden hareketle, âyet-i kerîmede dile getirilen hakīkatleri Hz. Peygamber (sav) örnekliği üzerinden anlamayı en doğru yol olarak gördüğüne şâhit olmaktayız. Kişisel ve toplumsal anlamda, dünyâyı īmâr edip ebedî olan âhiret yurdunda yüzleri ak edecek bir başlık olan infâkın önündeki engelleri ve bu engelleri aşmaya yönelik tekliflerini sıralayan Es’ad-ı Erbilî’nin (ks), dünyânın geçici, malın/servetin bir imtihan vesîlesi olduğu ve bu dünyâdan nasîb olursa bir kefenle ayrılmak zorunda kalınacağı gerçeğini hatırlatarak infak hissiyâtının mü’minde canlı kalmasını sağlamayı amaçladığını da görmekteyiz. İnfak yerlerine dâir de yol gösteren Erbilî (ks), çeşitli örneklerle infak konusunda dile getirdiği analizlerle konuyu bütüncül bir bakış açısı ile okuyucusuna takdîm etmiştir. Maddî ve mānevî sahalarda infak rûhunun zayıfladığı çağımızda bize düşen görev; infak rûhunu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler bağlamında tekrar düşünmek, infâk edilmesi gereken servetimizi ihtiyaç duyulan yerlere elimizdeki imkânlar nisbetinde sarf etmek, dünyânın geçici ve servetin bir imtihân aracı olduğunu anlayarak ebedî ālem olan âhiret yurduna yatırım yapmak ve gönül erlerinin bu konudaki tavsiyelerine kulak vermek olacaktır.

Dipnotlar:

1 Bakara 2/3; Bakara 2/251, 2544, 267; Nisâ 4/38-39, 136; Enfâl 8/2-4; Tevbe 9/53-54; Ra’d 13/22; İbrâhîm 14/31; Hac 22/35; Secde 32/16; Şûrâ 42/38; Hucurât 49/15; Hadîd 57/7.

2 Nihat Temel, Kur'ân’da Sosyal Güvenlik Kurumu Olarak İnfâk, İfav Yayınları, İstanbul 2001, s.29; Aziz Tekiner, Kur’ân’da İnfâk, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006, s.44; İsmail Temiz, Kur'ân-ı Kerîm’de İman-İnfâk İlişkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008, s.7-22.

3 İsmail Hakkı Bursevî, Muhtasâr Rûhu'l Beyan, İhtisar eden: Muhammed Ali Sâbûnî, Tercüme: Heyet, İstanbul Tarihsiz, c.I, s.335.

4 Enbiya Yıldırım, “Hz. Peygamber’in Sünnetinde İnfak ve Yardımlaşma”, İnfak: Hayâtın Bereketi, Editör: Fatih Kurt, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2019, s.23-35.

5 Ayhan Kaya, “Teorik ve Pratik Açıdan İnfak ve İsar Ahlakı”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.XVII, Sayı: 1, (2013), s.305-317; Yunus Ekin, “Dünyevîleşmeye Bir Çözüm Olarak İnfâk Anlayışı”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.VI, (2002), s.77-103; Kamil Yaşaroğlu, “İslam Medeniyeti İnfak Medeniyetidir”, İnfak: Hayâtın Bereketi, Editör: Fatih Kurt, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2019, s.35-45.

6 Hadîd 57/10.

7 Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, c.I, s.281.

8 Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c.III, s.62.

9 Muhammed Es’ad Erbilî, Mektûbât, (5. Mektup), Hazırlayanlar: Kamil Yılmaz- İrfan Gündüz, Erkam Yayınları, İstanbul 2012, s.28-29.

10 Erbilî, Mektûbât, (5. Mektup), s.29-30.

11 Erbilî, Mektûbât, (5. Mektup), s.30-31.

Ocak 2022, sayfa no: 58-59-60

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak